Terör alt komisyonu -GATA Tıp Fakültesi Askeri Psikoloji ve Harp …

TBMM GATA Tıp Fakültesi Askeri Psikoloji ve Harp Psikyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Kamil Nahit Özmenler, bazı meslek gruplarında insanların psikiyatriste başvururken hala çekinceleri olduğunu belirterek, "Erbaş ve erlerin, askerde gelecek beklentisi ön planda olmadığı için çok daha rahat hareket ettiklerini görüyoruz" dedi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Terör Alt Komisyonu'na bilgi veren Özmenler, 1. ve 2. dünya savaşlarında 2-3 fiziksel yaralanmaya karşı bir ruhsal zayiatın görüldüğünü, Afganistan ve Irak'ta ruhsal etkilenmelerin çok fazla olduğunu belirterek, geçmişte Vietnam Savaşı'nın ruhsal tanımlama ve travma açısından önemli bulunduğunu kaydetti.

Türkiye'de askerlikte psikolojik etkilenmeyle ilgili ilk kayıtların 1930'larda basılmaya başlandığını anlatan Özmenler, 1990'lı yıllarda bir çok birlikte psikolojik danışma merkezleri kurularak koruyucu ruh sağlığı açısından çabalar olduğunu, bu merkezlerin 2000'li yılların başında yeniden yapılandırıldığını, 2008 yılında harp cerrahisine paralel olarak askeri psikoloji ve harp psikiyatri bilim dalı başkanlığının kurulduğunu ifade etti.

Özmenler, "30 yıldır süren bir silahlı çatışma var, bu çatışmanın sonuçları var, bunlardan etkilenen insanlar var. Daha önce de vaka geliyordu ama bunlarla daha sistemli ilgilenebilmek için genel psikiyatri hastalarından farklı olarak ele almak için travma psikiyatri servisi oluşturuldu. Buraya muvazzaf personel, görevli askerler, şehit aileleri, gaziler ya da terhis olduktan sonra aradan zaman geçmesine rağmen ruhsal belirtiler gösteren ve bunun askerlikli ilişkili olduğunu söyleyen vatandaşlar başvurmaktadır. Hastalık düzeyinde bir durum varsa tanı ve tedavileri sürdürülmekte, bunun sonunda özlük haklarına yönelik tanımlamalar yapılabilmektedir" diye konuştu.

Daha çok ne tür vakalarla karşılaştıklarına ilişkin soru üzerine Özmenler, "TSK'da koruyucu ruh sağlığı sistemini oluşturan basamakları destekliyoruz. Türkiye'de ilk değil, ama yürüyen tek psikolojik danışma hattı olan telefonla başvuru hattımız var. 2004 yılından beri kesintisiz faaliyetini sürdürüyor. 24 saat açık bir psikolojik danışma sistemidir. Kıtalarda başvuru imkanının az olduğu insanların başvurduğu bir hattır. Askerlere yönelim olmakla birlikte kim başvurursa yardımcı olunuyor. Kıtadan yardım isteyenlere mutlaka yanıt veriyoruz. Aynı sistem içinde e-mail hattımız var. Buraya başvuran askerler, aileler olsun mutlaka yanıtlanıyor" dedi.

-"Gerekmeyen yerde destek vermek..."-

Travma konusunda şehit ailelerinin başvuruları olabildiğine işaret eden Özmenler, şöyle konuştu:

"Bunlar daha çok taze dönemde geliyorlar. Ruh sağlığı meselesinde, yakının kaybeden ve yas sürecinde olanlar ya da travma yaşayanlar için şu önemli:

İnsanlar ihtiyaç duydukça ona doğru orantılı olarak ruh sağlığı hizmeti sağlamak gerekir. Gerekmeyen yerde desteği vermeye kalkışmak, kaş yaparken göz çıkarmak olabiliyor. Bazen kabuk bağlamış yarayı daha iyi bir şey yapamayacaksanız, durduk yerde kaşımamak, o kabuğu kaldırmamak gerekiyor. Yasta doğal bir süreç var, sağlıklı bir süreç var. Her şeyi çok kısa dönemde tıbbileştirmek hata da olabiliyor. Buna da dikkat etmek gerekiyor. Şehit ailelerde yas döneminde ya da takip eden dönemde başvurular olabiliyor. Travma vakalarda ise bir kıtadan gönderilenler, görev yaparken etkilenenler, iyi olmadığı düşünülüp sevkedilenler var. Görevi tamamlamış muvazzaf personelden de başka birliklere tayin olmuş ve iyi olmadığı düşünülenler geliyor. Rehabilitasyon merkezlerinde fiziksel hasar nedeniyle zarar görüp de psikolojik hizmeti alması gerekenler, geçmişte 10-15 yıl önce ruhsal olarak etkilendiğini düşünenler de başvurabiliyor. Az sayıda doğrudan terörle, harekatla ilişkisi olmayanlar geliyor. İşin başında sayılırız. Kumsala kapak atıp tutunuyoruz ama yavaş yavaş ilerlememiz gerekecek. Özel ekip ve yetişmiş eleman gerektiriyor. "

Özmenler, "İnsanlar rahatlıkla gelebiliyor mu-" sorusuna, "Bazı meslek gruplarında, askerlerde, güvenlikle ve bürokrasiyle ilgili meslek gruplarında insanların psikiyatriye başvururken hala çekinceleri var. Bize başvuran erbaş ve erlerin, askerde gelecek beklentisi ön planda olmadığı için çok daha rahat hareket ettiklerini görüyoruz. Ama ağır tablolarda ailelerin savunucu davrandıklarını, reddettiklerini, çocuklarında bir şey olmadığını görüyoruz. Ailelerin, 'askere gitsin sonradan bir şey oldu diye gelsin, ama daha gitmeden kapıdan hasta diye geri çevrilmesin' eğilimi var. Ayıklama ve ilk değerlendirme kıtalarda sağlık personeli tarafından yapılıyor. Rütbe ve meslek gelecek beklentisi arttıkça savunuculuk ön plana çıkıyor, gelmek istememek, dışarıda psikiyatriste gitme çabaları ağır basıyor. Bu durumda sorunlar büyümüş olarak geliyor" diye konuştu.

-"Kıtalarda 300'den fazla merkez var"-

Özmenler, kıtalarda 300'den fazla psikolojik danışma merkezlerinin oluğunu belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı insanların terörden etkilenmeleri ve gelecekte silahlı çatışmaların insanları çok daha fazla etkileyeceğini göz önüne alırsak bu tür çalışmaların artırılması gerekir. Ama henüz işin başındayız" dedi.

Son 30 yılda ne kadar insanının psikolojik açıdan etkilendiği sorusuna karşılık Özmenler, ellerinde bu konuda bir veri olmadığına işaret ederek, "Milli Savunma Bakanlığı kayıtlarında, belki askerliğe elverişsizlik kararı verilenlerin kaydı vardır ama terörden ne kadarı etkilenmiştir diye bir kayıt yok elimizde. Böyle bir çalışma var ama henüz rakamsal sonuç olarak söyleyebileceğim bir veri yok" diye konuştu.

Özmenler, bir soru üzerine, "Komplike olmuş vakalar yıllar sonra çıkabiliyor. Birliklerden terhis olan askerlerin tıbbi sorunu olup olmadı sorgulanmakla birlikte, bunun daha yaygın olarak yapılması gerekiyor. Çünkü ruh sağlığıyla ilgili sorunlar sonradan da çıkabiliyor. Belki uyuyamama meselesi böyle bir hastalığın belirtisidir. Çatışmadan etkilenen bir çok insanımız var. Travmanın geniş biçimde ele alınmasında fayda var" görüşünü savundu.

Başvurularda; uykusuzluk, öfke patlaması, insanlara birlikte olamama şikayetlerinin daha çok görüldüğünü anlatarak, "Bizde bir Vietnam Sendromu var mı-" sorusuna, "Bizdeki daha farklı..." karşılığını verdi.

Leave a Reply