“Üstüne varsan da dilini çıkartıp solur, bıraksan da”

M. Emin Koç  

Bunlar böyledir; ne zaman soğuklar düşse, günler Aralık günleri de olsa, Şubat soğuğunu yaşarlar. 28 Şubat gelmeden dilleri sarkmaya, salyaları akmaya başlar…
Lise yıllarındaki psikoloji derslerinden hatırlarsınız, “Pavlov’un köpekleri” gibi!
Prof. Dr. Haydar Baş beye doğru uzanmaya çalışırlar.
İftira ve yalan balçıklarını sıçratmak için debelenirler.
Boşuna…
Prof. Dr. Haydar Baş, ilmiyle, imanıyla, irfanıyla, inandığı değerleri yaşayışıyla, ekonomi modeliyle, sosyal devlet projeleriyle Türk medeniyetinin ve İslam imanının “marka”sıdır.
Allah adamıdır, İslam coğrafyasının ve Türk milletinin “öncüsü” ve “hizmetkârı”dır.
İman ve teslimiyeti Hakk’adır.
Hukukun üstünlüğüne inanan ve hiç kimsenin kendisini asla hukuk dışına çıkartamayacağı bir Hak adamıdır.
Her şeyi apaçıktır; dobradır, gizlikapaklı işi yoktur.
Milli birlik ve dini bütünlüğümüzün adıdır, adresidir.
İmanını, vatanını, milletini, mukaddesatını, İslam topraklarını, milletimizin ve ümmeti Muhammed’n kaynaklarını ve şerefini, insanlığın temel hak ve hürriyetlerini, bazılarının yaptığı gibi, beş paralık dünya menfaati veya üç günlük saltanat koltuğuna kurulmak uğruna asla Haçlılara, işgalci Amerika ve Avrupa’ya satmamıştır.
Canını ortaya koymuştur, varınıyoğunu seferber etmiştir; milletimizin ve İslam milletlerinin bu değerlerini ve mukaddesatını koruyup kollamıştır. Tüm insanlığın en temel haklarını doya doya yaşaması için uğraşmıştır. Bu uğurda hizmetlerini sürdürmüş, sürdürmektedir. 
O’nun vatanı, şüheda kanıyla sulanan bu aziz topraklardır; Haçlı dünyası veya Amerika’nın Pensilvanya’sı değildir.
Dini ve imanı, Alemlere rahmet Hz. Muhammed ve O’nun kutlu Ehli Beyt’inin yaşadığı iman ve İslam ölçüleridir; Ehli Kitap ve sair müşrik ve gayrı Müslimlerin üfürükleri değildir.
Müslüman kılığına büründüğü halde Ehli Kitap ile amentüde ittifak ederek Vatikan’ın “dünyayı Hristiyanlaştırma misyonu”nun (PCİD) bir parçası olmayı şeref kabul eden nursuzlardan hiç olmamıştır.
Amerika’nın BOP projesi kapsamında Afganistan’ı, Irak’ı, Mısır’ı, Sudan’ı, Yemen’i karıştırıp kana bulayan, Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Ahir zaman Deccalleri”nin safında, kulvarında ve hizmetinde asla olmamıştır.
Amerika’ya, Vatikan’a, Haçlı dünyasına, papazlarahahamlara yüreklerini ve imanlarını kaptıran eski tüfek mücahitlerin ve İslamcıların birçoğunun, hatta hacıhoca takımının ekserisinin sürüklendiği vahim batıllara sürüklenmemiştir… O’nun madde ve mana dünyasına şirk müşrik bulaşmamış, papazhaham ve sair gayrı Müslim nüfuz edememiştir.
Hacıhoca edasıyla ve takkeli pozlarıyla Vatikan ve Amerikan koridorlarında koşuşturan Rabbin aciz kulları gibi, Haçlıların ocağına, gayrı Müslimlerin kucağına, Amerika ve Vatikan’ın koltuk altlarına asla koşmamış, sığınmamıştır.
Sivilasker, devletmillet birlik ve bütünlüğünü hep savuna gelmiştir.
Bizim, onu anlatmamız da zaittir; sadece tekrarında bazı aymazlar için fayda olacağı mülahazasıyla hatırlatmada bulunuyoruz.
Prof. Dr. Baş, 28 Şubat’ın gerçek mağduru olmuştur.
Siviliaskeri, MİT’i jandarması onun üzerine, beraberce hizmet yürüttükleri arkadaşlarının, vakıflarının, dergilerinin, fabrikalarının üzerine gitmiştir… Belgeleri Yeni Mesaj gazetemizin internet sitesinde kamuoyuna sunulmuştur. Lakin bir santim hukuk dışına çıkmamıştır. 40 bini akın dava dosyası oluşmuştur; üzerine gelenleri hukukun yollarıyla öyle savurmuştur ki, Türkiye’de “Allah diyen, mevlit okuyan mü’minlerin” üzerinde Demoklesin kılıcı gibi sallandırılan 163. Maddeden devleti 12 Eylül sonrasında tazminata mahkum eden ilk kişidir. Ama, kol kırılır yen içinde, demiştir. Koltuk kapmak yahut milleti avlamak için bazı İslamcı zavallıların yaptığı gibi, söz konusu mağduriyetini istismar etmemiştir
Toplumun tüm kesimlerini bir kardeş, bir ağabey, bir baba edasıyla uyarmıştır. Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin ve dünyanın bugün sürüklendiği vahim badireleri, yıllar öncesinden öngörmüş, ikaz etmiştir. Bu öngörü ve uyarılarının hepsinin hem ekran kayıtları, hem de hafıza kayıtları mevcuttur.
Buna rağmen ne sivili, ne askeri, ne devleti, ne milleti ona kulak asmamıştır; devlete de, millete de, sivile de, askere de olan olmuştur. Vaziyet malumdur.
Bu vahim sürüklenişi küresel şeflerinin destekleriyle içeriden kışkışlayanlar, ola ki uyarıları sebebiyle Türk milleti ve İslam alemi ayıkır telaşına kapılarak, Pavlov’un köpekleri gibi, her Şubat soğuğu öncesinde Prof. Dr. Baş’ı hatırlıyorlar. Beyinleri çatlıyor, yürekleri daralıyor, nifak ve küfürleri taşıyor; sayıklıyor, saldırıyorlar, iftiralarını temcit pilavı gibi piyasaya sürüyorlar.
28 Şubat sürecinde dönemin çevik generalleri ve ADL şefleriyle Müslümanlar üstüne fink atanlar, kendi foyaları açığa çıkmasın diye, şimdi güya mağdur edasıyla hem göz boyamaya, hem de Prof. Dr. Haydar Baş gibi vatanına, milletine, dinine, devletine sahip çıkan insanları balçık bulamaya çabalıyorlar…  Güneş balçıkla sıvanmaz.
Böylece Amerika, Vatikan ve Avrupa’daki Haçlı küresel şeflerine kendilerini ispat ediyorlar, onlara olan sadakatlerini yineliyorlar.
İt ürür, kervan yürür…
Yüce Allah şöyle buyurur: “Üstüne varsan da dilini çıkartıp salyalarıyla solur, bıraksan da.”
Vallahi böyle… İşte ilahî tasvir:
“Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azmışlardan olan kimsenin haberini onlara anlat… Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik.
Fakat o, dünyayaalçaklığa saplandı ve hevesinin peşine düştü.
Onun durumu, tıpkı şu köpeğin durumuna benzer:
Üstüne varsan da dilini çıkarıp salyasıyla solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur.
İşte âyetlerimizi önce inanıp sonra da yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler” (A’raf suresi, 175176).
Başka söze ne hâcet…




Bu haberi
yazıcıya gönder
Bu haberi
arkadaşına gönder
M. Emin Koç
yazı arşivini izle

Leave a Reply