Obezite ruh sağlığına zarar veriyor

Memorial Ataşehir Hastanesi ve Suadiye Tıp Merkezi Psikoloji Bölümü’nden Uz. Psk. Uğurkan Ulutürk, obezitenin ruh sağlığını etkilediğini söyledi. Ulutürk, “Obezite tedavisinde, obeziteden kaynaklanan psikolojik rahatsızlıkların tedavisi önem kazanmaktadır. Bir diğer açıdan obeziteyi tetikleyen ve kişinin yemek yeme davranışında bulunmasına neden olan psikolojik sıkıntıların tedavi edilmesiyle kişinin kilolarından kalıcı olarak kurtulabileceğini gösteren araştırmalar da mevcuttur.” dedi.

Uz. Psk. Uğurkan Ulutürk obezitenin yol açtığı psikolojik sorunlar ve tedavi yolları hakkında bilgi verdi. Uğurken Ulutürk, “Obezite, fizyolojik sağlığı birçok açıdan tehdit ettiği gibi kişinin ruh sağlığını da olumsuz olarak etkilemektedir. Obezite sıklıkla depresyona ve diğer psikiyatrik bozukluklara yol açmaktadır. Günümüzde sosyokültürel ve teknolojik hızlı değişimlerin yaşanması, kültürel çatışmaların artması, moda ve eğilimlerin farklılaşması ile yeme bozukluğu oranı ve obezite artış göstermektedir. Özellikle beden imgesine yönelik sosyokültürel tutumlardaki değişim ülkemizde de yeme bozukluğu sıklığını artırmaktadır.” açıklamasında bulundu.

Obezitenin arttığını ve benliğin azaldığını belirten Ulutürk, “Obezite ile psikopatoloji arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre obez hastalarda daha düşük benlik değeri, özellikle depresyon, kaygı bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğu saptanmıştır. Obezite ile benlik değerinin azalması arasında doğrusal bir ilişki olduğuna dair araştırmalar vardır. Bağlanma kuramı bireylerin kişilerarası ilişkilerini açıklayan bir kuramdır ve bu kurama göre bağlanma şekli kendine güvenle ilişkilidir. Obezite rahatsızlığı olan bireylerle yapılan araştırmalarda güvensiz bağlanma puanları daha yüksek çıkmıştır. Bu kişiler arasında güvensiz bağlananlar ise güvenli bağlananlara göre daha çok kilo ile uğraşı olan, düşük kendilik değerine sahip, yetersizlik ve işe yaramazlık duygularını yoğun şekilde yaşayan ve diğerleri tarafından reddedilmeye duyarlı kişilerdir. Güvensiz bağlanmanın sonucu olarak çocuk ya da yetişkin, bireyselleşmesi gerektiğinin farkına varamaz ve kendi kişisel değerini ve sevilebilirliğini sorgular. Kişisel yetersizlikle başa çıkma isteği, yeme davranışıyla ilgili katı bir tutuma dönüşebilir. Bu açıdan “diyet yapmak ve kilo vermek” gücü ve kontrolü yeniden kazanmaya, kişinin kendisini en azından dış görünüş olarak yeniden tanımlamasına olanak sağlama işlevini görebilir.” ifadelerini kullandı.

Obeziteye sebep olan psikolojik sıkıntının çözülmesi gerektiğini anlatan Ulutürk, şöyle devam etti: “Obezitenin tedavisinde birçok yöntem (cerrahi, diyet vb.) uygulanmaktadır. Son yıllarda ise bu tedavilere ek olarak “psikolojik destek yönelimli obezite tedavisi” ve “psikoterapi tedavisi” gibi yeni tedavi modelleri öne çıkmaya başlamıştır. Yapılan araştırmalar obez bireylerde psikolojik rahatsızlıklar saptandığını açıklamakta ve obezitenin diğer psikopatolojik rahatsızlıklarla birlikte görülme sıklığının olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüzden obezite tedavisinde, obeziteden kaynaklanan psikolojik rahatsızlıkların tedavisi önem kazanmaktadır. Bir diğer açıdan obeziteyi tetikleyen ve kişinin yemek yeme davranışında bulunmasına neden olan psikolojik sıkıntıların tedavi edilmesiyle kişinin kilolarından kalıcı olarak kurtulabileceğini gösteren araştırmalar da mevcuttur.”

Diyete ek olarak bireysel terapi ve grup terapisi yapılabileceğini kaydeden Ulutürk, “Obezite ile psikopatoloji arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda normal vücut ağırlığına sahip olanlara göre obez hastalarda; daha düşük benlik değeri, özellikle depresyon, psikososyal yetersizlik, kaygı bozuklukları (sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk), cinsel işlev bozuklukları, uyku bozuklukları ve kişilik bozuklukları olduğu saptanmıştır. Farmakolojik ya da davranış tedaviler olsun hemen tüm tedavi yöntemlerinde kilo kaybından sonra hastanın şiddetli stres altında tekrar eski yeme alışkanlığına döndüğü görülmüştür. Her başarısız diyet yapma davranışının yeme bozukluğunun gelişimine yol açtığını ve kilo alımına neden olduğunu ele alırsak obezitenin tedavisinde diyet programına ek olarak bireysel terapi ve grup terapisi destekli tedavi modelleri ile kişinin “iyi hissederek zayıflaması” ve böylece kalıcı kilo vermesi sağlanabilmektedir.

Obezite tedavisi üzerinde etkili olan terapi yaklaşımlarından biri “bilişsel-davranışçı terapi”dir. Bu terapide, hastaların çevresel uyarıları ve açlık duyumlarını hatalı yorumladıkları ve bunun rahatsız edici duygulara ve ardından yeme davranışına yol açtığı düşünülür. Bilişsel yeniden yapılandırma yöntemleri kullanılarak yemek ve diyetle ilgili işlevsel olmayan düşünceler, negatif duygular, motivasyon bozucu tutumlar ve bunlarla ilişkili mantık hataları tanımlanabilir. Böylece kişiye daha sağlıklı ve akılcı düşünme, daha iyi hissetme ve daha sağlıklı başa çıkma davranışı kazandırılmış olur. Bu yaklaşımın uygulandığı, obezite tedavisinde bireysel psikoterapiler ve grup terapilerinde etkililiğin yüksek olduğu saptanmıştır. Bilişsel davranışçı terapi ile obezitenin yol açtığı psikolojik rahatsızlıkların tedavi edilmesi mümkündür.” şeklinde konuştu.

Leave a Reply