Depresif Ergenleri Neler Bekliyor? Psikolog Derya BIYIKLI

Yazar:  Dr. Glenn A. Melvin

Çeviren: Psikolog Derya BIYIKLI


Depresif bozukluklar ergenlik dönemi esnasında ortaya çıkan en yaygın psikiyatrik tanılar arasındadır. Ergenler, akademik başarı ve sosyal işleyiş gibi temel gelişimsel görevlerin etkisi altındadır. Ergenlik depresyonunun sebebiyet verdiği bozulmanın genç yetişkinlik dönemi boyunca psikolog-derya-biyikli.jpgbazı sıhhi sonuçlara etki ettiği de bilinmektedir ki, bazı çalışmalar da bu aşamadaki sonuçların izini sürmüşlerdir. Meslektaşlarım ve ben yakın dönemde depresif bozuklukların psikososyal ve uzun süreli klinik sonuçlarını göz önüne seren bir çalışma yayınladık. Bunun yanında, nüksetme ve iyileşememe ile ilişkili klinik ve demografik değişkenleri de tespit ettik.

Söz konusu çalışmada ergenlik döneminde ( 12-18 yaş ) tek kutuplu depresif bozukluk tanısı almış 17-24 yaş aralığındaki 111 kişi üzerinde çalışıldı. Katılımcılar, ortalama 5.7 yıl ( 3-9 yıl aralığında) sonra değerlendirildi ve yapılandırılmış klinik mülakat tekniği kullanılarak görüşmeye alındılar. Ayrıca, bir takım özbildirim ölçeklerini doldurup tamamladılar. Önceden, tüm katılımcılara depresyon sağaltımı için klinik denemeler dahilinde psikososyal tedavi ve/veya antidepresan ilaç tedavisi sağlandı.

Hemen hemen tüm katılımcılar (%92.6) ilk depresif bozukluklarında tamamıyla iyileşme göstermişlerdi, yine de, tek kutuplu depresif bozukluk yinelemeleri yaygın olarak görüldü (%52.4) ve ortalama olarak 2.9 yıl sonra nüksetti. Gittikçe artan bir şekilde, 2 yıl içinde hastaların % 19.4 'ü, 4 yıl içinde ise %39.8 'i depresif bozukluk yinelemelerini deneyimledi. İzlem süreci boyunca ruhsal bozuklukların şiddeti ve ciddiyeti intihar girişimlerindeki artışla (%27) anlamlandırıldı. Bir hasta, reçeteli bir ilacı aşırı dozda aldı ve intihar ederek yaşamına son verdi. Bipolar bozukluk yaygın olarak görülmedi ( yalnızca %3.6); buna rağmen, ortalama 21.3 yaş örneklem olarak alındığında gelecek yıllarda daha çok vaka ortaya çıkması olasıdır.

İzlem sürecinde duygudurum ile ilişkili olmayan bozuklukların tanısı, depresif bozuklukların tanısına göre %79 oranında daha fazlaydı. Depresyona en sık eşlik eden anksiyete bozukluklarına ise %50.5 oranında rastlandı. Alkol kullanım bozukluğunun
( %27.8) ve yeme bozukluklarının (%14.9) oranı göz önüne alındığında, bu bozuklukların temelde, araştırmadaki seçim kriterleri sebebiyle çoğu kez devre dışı bırakıldığı görülmüştür.

İzlem sürecinin değerlendirilmesinde, İşlevsellik Genel Değerlendirme test puanı sosyal, mesleki düzeyler ve eğitim düzeyleri açısından bazı problemleri göz önüne serdi. Katılımcıların sadece %58 'i lise eğitimini tamamlamışken, %77 'si daha ileri çalışmaları veya mesleki eğitimleri takip etmişti. İşsizlik  dönemleri veya eğitimle meşgul olunmayan dönemler oldukça fazlaydı; katılımcıların yaklaşık üçte birinin 6 aydan fazla bir süre işsiz kaldığı rapor edilmişti . Ruh sağlığı problemleri için sunulan ek tedaviler, katılımcıların  %71 'i tarafından rağbet gördü: neredeyse yarısı antidepresan ilaçlar ile tedavi edilmişti, ve %13 'ü yatılı hasta kabulü almıştı.

Yinelemenin ve depresif bozukluk indeksinin hafifletilmesindeki başarısızlıkla ilgili olan faktörleri saptamak için birtakım analizler uygulanmıştır. Bu faktörlerin tanımlanması ergenlik depresyonunun sekellerini önleyici nitelikteki çabalarına dair bilgi vermektedir. Semptomların iki yıldan dört yıla kadar olan sürede azaltılamamasındaki başarısızlık, klinik girişimlerin akut tedavi aşaması sonunda hastaların eş zamanlı olarak anksiyete bozukluğuna sahip olmaları ile ilişkilendirilmiştir. Tedavi sonunda katılımcıların bildirdikleri yükselen depresif semptomlar da ayrıca semptomların azaltılmasındaki başarısızlık ile ilişkili bulunmuştur.

Katılımcıların depresif belirtilerle başa çıkmadaki öz yeterliklerinin kendilerince bildirilen değerlendirmeleri iki ile dört yıla kadar olan yineleme izlemleri ile bağlantılıdır. Bildirilen depresif semptomların yüksek olması ve düşük sosyo-ekonomik statü de ayrıca dört yıla kadar olan yinelemelerle ilişkilidir.

Depresif semptomların nüksündeki yüksek oran, depresif olmayan bozuklukların ortaya çıkması ve süregelen psiko-sosyal zorluklar, depresif bozukluğu olan ergenlerin yönetiminin daha uzun vadeli bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğuna işaret eder. Bulgular, kötüye gidiş ve nüksetme riski taşıyan ergenlerin saptanması için çerçeve gelişimine katkı sağlar. Yardım arayışı, rasgele hale getirilmiş bir klinik deneme dahilinde yaygın bir tutulum olurken, bulgular erken yetişkinlik süresince ruh sağlığını destekleyen ve nüksetme riskini azaltan bazı tedavi yöntemlerine ilişkin araştırma gereksinimini ortaya koyar. Yüksek derecede riske sebep olan faktörler eş zamanlı anksiyete bozukluklarında kullanılan daha zorlayıcı tedaviler ve öz yeterlik duygusunun gelişimine yönelik tedaviler gibi müdahalelerin habercisi olabilir.


Orjinal metnin bulunduğu link:

http://www.psychiatrictimes.com/child-adolescent-psychiatry/what-happens-depressed-adolescents


DISCLOSURES

Dr Melvin is a Senior Lecturer at the Centre for Developmental Psychiatry and Psychology, School of Psychology Psychiatry, Monash University, Australia. He reports no conflicts of interest concerning the subject matter of this article.

REFERENCES

1. Melvin GA, Dudley AL, Gordon MS, et al. What happens to depressed adolescents? A follow-up study into early adulthood. J Affect Disord. 2013;151:298-305.

- See more at: http://www.psychiatrictimes.com/what-happens-depressed-adolescents#sthash.LmzsbL8x.dpuf

Leave a Reply