Çocuklarda en sık görülen obsesyonlar

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kerem Doksat, "obsesif kompulsif bozukluk" hakkında merak edilenleri anlattı.

Hemen herkes zaman zaman kafaya bir şeyleri takar ve bunları düşünmeden yapamaz. İşte, bunlara obsesyon diyoruz.

Her takıntı hali veya bir şeyleri yapmadan duramama davranışı illaki hastalık değildir ve herkeste görülür. Ne zaman ki bu tablo işlevselliği aşar ve kişinin hayat kalitesini, sosyal intibakını, uyumunu zorlamaya veya bozmaya başlar, işte o zaman bir takıntı söz konusudur. Zorlantılar ize bunların zihinsel karşılıkları olup, Kompulsiyon ismini taşıyorlar.

Bu hastalığa da Obsesif Kompulsif Bozukluk deniyor (OKB). Halk arasında buna evhamlılık, takıntılı, vesveseli olmak da denir. Görülme sıklığı %40-50 arasındadır. Yani her 10 kişiden beşinde ama az, ama çok derecede bu sorundan vardır. Buna “eşik altı durumlar” denen vakalar da dâhildir. Mesela 3-5 kez namaz kılmak normaldir ama “ya olmadıysa” diye 55 kere kılmak hastalıktır.

Bâtıl itikatlar da sık rastlanan OKB belirtileridir. Pek çok kimse “Allah korusun” deyip üç kere elini tahtaya vurur ve tedavisi gerekmez ama bunu bütün gün yapıp, etrafını da aynı davranışı göstermeye zorluyorsa, hastalık başlamış demektir.

Her iki cinsiyette eşit olarak görülür

Çocukluktan yetişkinliğe kadar hemen her yaşta rastlanabilmektedir ama başlangıç erken yaşlarda olur. Kişinin istemediği ve tekrarlanan düşünceler, hisler, fikirler, takıntılar veya bir davranışı yapmaya doğru sürülmesi demektir.

Kişi obsesif (saplantılı) düşüncelerinden kurutulmak için bir kompulsif (zorlayıcı) davranışı uygulamak durumundadır. Ancak bu sadece geçici bir ferahlık sağlayabilir. Obsesyonlar kişinin aklına tekrar tekrar gelen, fikirler, imajlar veya dürtü (iç-tepki) kalıplaşmış formlara deniyor. Bunların çoğu, bunaltıcı, üzücü, negatif ve rahatsız edici şeyleredir.

En sık dinsel ve cinsel takıntılara rastlanıyor 

Obsesif (saplantılı) ayinleri yapmamak endişeyi genellikle yükseltir ve bunları yansızlaştırmak yahut telafi etmek için de zorlantılar (kompulsiyonlar) ortaya çıkar. En sık olarak dinsel ve cinsel takıntılara rastlıyoruz: Kutsal değerlere sövmek, Tanrı’ya hakaret etmek, kafayı fişteki su ısıtıcısına takıp 5-10 kere kontrol etmek bir örnektir.

Genç bir kız hastamda din dersinde öğretmeninin “Sen solaksın, bunun sebebi Allah’ın seni cezalandırması” demesinden sonra tekrar 30’a kadar sayıp, 10 çıkartarak rahatlayabilme davranışı yerleşmişti. O da çareyi hep 30’a kadar sayıp, 10 çıkartarak sıkıntısını gidermeye çalışmakta bulmuştu. Halen hem ilaç hem de hipnoterapiyle %80 düzelmiş vaziyette…

Böyle hastalar takıntılarından kurtulmayı çoğu kez denerler ve başarısızlıklara da tahammül etmeye çalışırlar. Bunlar, ne var ki, hastanın kendi tanınmış düşünceleri gibi kabul görür, hatta istemsiz ve sıklıkla da anlamsız gelirler.

Kompulsiyonlar (takıntıları düzeltmek için yapılan davranışlar) ise tekrar tekrar yapılan, kalıplaşmış, ne hoşlanılan veya zevk alınan ne de doğal olarak sonuçta olması gereken işe yarayacak tutum ve davranışlardır. Bunların işlevi, hastanın belki aksi hali gerçekleşeceğinden endişe duyduğu, bazı “objektif bir şekilde” kuşku duyduğu olayları engellemek, sıklıkla ilgili şeye zarar veren veya hastanın neden olduğu durumlardır.

Obsesyonlar ilke olarak benliğe yabancıdır (ego-distonik) ve kişi bunların saçma olduğunu bilir (küçük çocuklarda bu olmayabilir).

Genellikle, hastanın da kabul gördüğü bu tekrarlanmaya devam eden bastırılması güç davranışlar, amaçsız ve etkisiz karşı koymalarıdır. Anksiyete (endişe) neredeyse değişmeksizin mevcut durumdadır. Eğer kompulsif (zorlayıcı) davranış veya ayinler direnmeye devam ederse kaygı daha da kötüye gider.

Bir kısım hastada Obsesif Yavaşlama dediğimiz son derecede can sıkıcı davranış bozukluğuna rastlarız. Gene böyle bir hastam –ki bir üniversite profesörüydü- her sabah aynanın karşısında sağ kulağını bir saat, sol kulağını da bir buçuk saat temizlemeden ve özel seçilmiş markalı bir tıraş makinasıyla sakallarını ve sabah temizlenmesi ayinini yapmaktan işine gidemez olmuştu. Sonunda kendisin de, karısı da kalp krizinden vefat etmişlerdi çünkü emekli olduktan sonra da evdeki her şeyi denetlemeye ve karısının moralini perişan etmeye başlamıştı.

Halk arasında “takıntı” veya “vesvese” olarak adlandırılan durumun tıbbi terim olarak karşılığı obsesyondur.

Obsesyon, istenmeden gelen, uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin sıkıntıya neden olan, yineleyici düşünce, dürtü veya hayallerdir. Kişi bu düşünce, dürtü veya hayallere önem vermemeye, bunları baskılamaya veya başka bir düşünce yahut eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kişi bu düşünce, dürtü ve hayallerinin kendi beyninin bir ürünü olduğunun farkındadır.

Ancak çocuklar bunu tam olarak ifade edemeyebilirler. Kişinin obsesyonlara tepki olarak yaptığı tekrarlayıcı davranış veya zihinsel eylemlere de tıp dilinde “Kompulsiyon” adı verilmektedir.

Örnek olarak, bir kişinin ellerinin temiz olduğu bilmesine rağmen pis olduğunu düşünmesi “obsesyon”, bu düşünceden kurtulmak için gereksiz yere ellerini yıkaması ise “Kompulsiyon’dur.

Yapılan klinik çalışmalarda, çocuklarda en sık görülen obsesyonlar şunlardır:

  • Kirlilik,
  • Hastalık bulaşacağı düşüncesi,
  • Kötü bir şey olacak düşüncesi,
  • Birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu,
  • Simetri,
  • Cinsel içerikli düşünceler,
  • Yasak veya şiddet içeren düşünceler,
  • Anlatma, sorma onaylatma ihtiyacı

Sık rastlanılan Kompulsiyonlar ise şunlardır:

  • Yıkama,
  • Kontrol etme,
  • Düzenleme,
  • Sıralama,
  • Sayma,
  • Dokunma,
  • Tekrarlama,
  • Biriktirme (hoarding: İstifleme de dâhil),
  • Simetromani (tabloları, resimleri düzeltme, sağ tarafına dokunana “soluma da dokun” demek vs.)
  • Tekrar tekrar düşünme.

Böyle bir yetişkin hastam vardı (belirtileri ergenlikte başlamıştı) ve sabaha kadar 30-40 kere yaptıklarının doğru olup olmadığını karısına tasdik ettirip dururdu.

Sonunda kadıncağız dayanamayıp boşandı çünkü işin içine, aslında çok iyi huylu bir kişi olmasına rağmen, arada bir sözel ve/veya fiziksel şiddet de girmeye başlamıştı.

Olan delikanlılık çağındaki evlatlarına oldu tabii… Gene de ilaçlarıyla ayakta duruyor.

APOD (Anksiyete, Fobi, Obsesyon, Depresyon) birlikteliğine eskiden Psikasteni denirdi ve çok yönlü tedavi gerektiren hastaları kapsar…

Sebepleri

Yapılan nörokimyasal çalışmalar, beyin görüntüleme çalışmaları ve nöropsikolojik değerlendirmeler hastalığa beynin bazal gangliyonlar ve alın (frontal) bölgelerindeki birtakım işlev bozukluklarının sebep olduğu, serotonin ve dopamin gibi sinirsel ileticilerin düzeylerinin de hastalığın ortaya çıkışıyla ilgili olduğunu göstermektedir.

Talamus denen evrimsel açıdan daha önce gelişmiş olan ön-beynin “süzme işlevlerinde” de bir sorun vardır. Zaten, evrimsel psikiyatri ve psikoloji açısından, temizlik-titizlik OKB’si, abartılı bir tımar etme (grooming) davranışından başka bir şey değildir.

Hastalığın genetik olarak geçişiyle ilgili de güçlü kanıtlar vardır. Yine çalışmalar göstermiştir ki bazı OKB vakaları tik bozukluğu vegilles de la tourette sendromu ile birliktelik gösterebilmektedir ve bu da bu vakaların benzer genetik menşeden kaynaklanabileceklerini düşündürmektedir.

Hele böyle hastalarda gırtlak temizleme tikleri, küfretme, kötü sözlerle dolu konuşma ve böyle mektuplar yazmaya rastlanabilir. Tipik bir örneği Mozart’tır.

Gene bir çocukluk arkadaşım ne zaman kendisine dokunulsa motor tiki ortaya çıkardı ve oturduğu yerde zıplayarak garip sesler çıkarırdı, yaşı ilerledikçe azaldı. Bunlarda genellikle saldırganca davranışlar ve kişilik sorunları da görülebilmektedir.

OKB’nin çocuklarda sanılandan çok daha fazla görüldüğü ancak, çocukların sıklıkla ayıplanacakları ve yanlış anlaşılacakları gibi düşünceler nedeniyle sıkıntılarını gizleme eğiliminde oldukları bilinmektedir.

Anne, baba veya öğretmenler çocuklara yaklaşımlarında güven verici davranır, çocukların yanlarında rahat ve açık davranmasını sağlayabilirlerse, çocuklar da sıkıntılarını söyleme konusunda daha rahat davranacaktır.

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kerem Doksat

Onsesif

Leave a Reply