Yalnızlığa Dair!

YALNIZLIK,
SOSYAL OLMAK,

YALNIZLIKTAN
KORKMAK VE

FAYDALI
YALNIZLIK…

Dr.Recai
Yahyaoğlu

https://twitter.com/dryahyaoglu


Yalnızlık;
akademik literatürde bireyin var olan sosyal ilişkisi ile olmasını istediği
sosyal ilişki arasındaki farklılığı algılaması sonucu yaşanan ve hoş olmayan
bir durum olarak tanımlanır. Hem normal popülasyonda hem de hastalar ile
yapılan çalışmalarda, yalnızlığın intihar davranışı ile yakından ilişkili bir
değişken olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşüncesi ile yalnızlık arasındaki
ilişki incelendiğinde intihar düşüncesi bulunan bireylerin % 25’inin çok yalnız
olduklarını ifade ettikleri bildirilmektedir. Bu veriler ışığında yalnızlık
önemli bir duygudur…

Her ne kadar yalnızlık duygusu hakkında
ülkemizde yeteri kadar akademik çalışma yapılmamış olsa da modernleşerek
zenginleşmek, şöhret ve güç sahibi olmak yalnızlık duygusunu arttırır. Sanatçılarda
ve şöhret sahiplerinde bu duygu daha fazladır. Her istediğini elde etmek ve
duygusal yıpranmışlık düzeyi, birey olmanın ve diğerlerinden ayrılmanın
orijinal farkındalığı insanı bu duyguya yöneltir.

İnsan ilişkilerinde meydana gelen hayal
kırıklıkları, beklentileri kolayca elde etmek ya da beklentilere ulaşamamak,
samimiyetsizlik, dost ve arkadaşlarla hem hal olma duygusunun hissedilemeyişi,
hassas ve duygusal bir ruh haline sahip olmak, medeniyetimizin ortaya koyduğu
değerlerden uzaklaşmak, maneviyatı ihmal etmek, sosyal medya ve internet
yalnızlığın en güçlü nedenleridir…

Adı sosyal olan medya aslında
sosyallikten uzaktır. İnternet üzerinden kurulan samimiyetsiz arkadaşlıklar
bayağıdır. Facebookda intihar edeceğine dair ilan olmasına rağmen yüzlerce
arkadaşının bunu fark etmemesi ve kişinin intihar ederek hayatına son vermesi bu
yolla kurulan arkadaşlıkların ne kadar basit ve anlamsız olduğunu ortaya
koymaktadır. İnsanlar arasında var olduğu sanılan iletişim samimi duygular
oluşturmaktan yoksundur. Bu yapay arkadaşlıklar yarenlik duygusunu
tattıramamakta ve maalesef güvenilecek dost ihtiyacını karşılayamamaktadır.

Sosyallik duygu, dokunma ve hareket odaklıdır.
Paylaşma ve karşılıklı hem hal olma durumudur. Bilgisayarlar ile internet
üzerinden yapılan iletişimi tamamen faydasız sayamayız. Fakat günümüzde bu
iletişim tarzı insanları yalnızlıktan kurtarmadığı ve sosyalleştirmediği gibi
daha da fazla yalnızlığa ve tek başınalığa sürüklemektedir. Sosyallik bir
dernek vakıf ya da siyasi parti faaliyetlerine karışarak insanlarla birebir
yakın ilişki sayesinde gerçekleşir. Sosyalliğin temelinde başkalarına fayda
sağlamak vardır…

İnsanların kalabalıklar içinde bile
kendilerini yalnız hissetmeleri özneldir ve o kişilere ait bir duygu durumunun
ifade edilişidir. Bu durum pek çok insan için algısal bozulmanın da bir
sonucudur… Aslında hiç birimiz tam olarak yalnız değilizdir… Yaşadığımız sadece
içinde bulunduğumuz ruh halinin ortaya çıkardığı algısal bir sonuçtur. Bununla
birlikte ruhsal sorunlar yalnızlık duygusunun yoğun bir şekilde hissedilmesinde
son derece önemli bir role sahiptirler…

Yalnızlık bazıları için korkulan bir duygu
haline dönüşmüş olabilir. Örneğin bu insanlar kendi başlarına yalnız kalmamak
için dışarıda vakit geçirmeye çalışır ve bir süre sonra mantıksız işler yapmaya
başlarlar. Alkol ve madde bağımlılığı bu şekilde ortaya çıkar… Bu durum bir
bakıma duyguları doğal olarak kabul edememektir. Her duygu özeldir ve insanlar
içindir. Duyguları oldukları gibi kabul ederek onları tüm samimiyetimizle
kanıksamalı ve yaşamın doğal sürecinin bir parçası olarak görebilmeliyiz…

Bizim kültürümüzde yalnızlık duygusu;
ruhsal tekamülde önemli bir durak ve güçlü bir öğretmen olarak kabul edilir.
Dikkatle izlendiğinde; holdingleri yönetenlerin, siyasi liderlerin, bürokraside
önemli yetkilere sahip kişiler ile manevi önderlerin yalnızlığı olumlu yönde
deneyimledikleri görülebilir. Bu insanların başarı ve performanslarında
yalnızlık duygusunu iyi bir şekilde değerlendirme yeteneklerinin kesinlikle katkısı
vardır.

Yalnızlığı hastalıklı bir duygu olarak
tanırsak bu duygudan korkarız. Yalnızlığın ne yazık ki popüler yapılmaya çalışıldığı
bir süreçten geçiyoruz. İnternet ortamında bugün yalnızlığa teşvik eden pek çok
söylemle karşılaşmak mümkündür… Diğer yandan bu duygudan amansızca bir kaçış
olduğunu da görüyoruz. Yalnızlık tıpkı sosyal bir fobi gibi algılanarak
değerlendiriliyor. Yalnızlık ölçü kaçırıldığında kuşkusuz hastalıklı bir duygu
gibi yaşanabilir… Amacımız bu duyguyu tüm doğallığıyla kontrollü bir şekilde
yaşamak ve ondan öğrenmemiz gerekenleri öğrenmeye çalışmak olmalıdır…

Yalnızlık toplumumuzda hem
pompalanmakta ve hem de diğer yandan yalnızlığı seçen insanlar
yadırganmaktadırlar… Bu yaklaşım bu duyguyla ilgili kafalarımızın karışık
olmasından kaynaklanır. Kimileri yalnızlığı överek göklere çıkarıyor kimleri de
onun kesinlikle yaşanılmaması gereken bir duygu olduğunu ifade ediyor. Her iki
durumda sağlıklı değildir ve bir orta yol her zaman vardır…

Yalnızlık kimi zaman kendi başımıza
kalarak hayatın gerçek anlamını düşündüğümüz ve tefekkür ettiğimiz bir zaman
dilimidir. Kendi başımıza kalamadığımızda hayatın hay huyu içinde yaratılış
amacımızı kaybederiz. Zaten en büyük tehlike budur. Oysaki bir insan için en
önemli başarı kendisinin yaratılış amacı konusunda fikir sahibi olmasıdır. Ve
bunun kavranması için yalnızlık şarttır…

Güncel düşünüldüğünde insan en yalnız
olduğu anlarda bile kendi duygu ve düşünceleriyle baş başadır… Şimdiyi yaşarken
geleceği planlar ve geçmişin muhasebesini yapar… Manevi anlamda düşünüldüğünde
yalnızlık yoktur… Bir şifaya kavuşma mertebesi olarak tefekkür anlarında
insanın yalnız olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz. İnsanın Yaratıcıyla bir ve
bütün olduğunu hissettiği tefekkür anları ruhsal şifa için vazgeçilmeyecek bir
değere sahiptir…

İnsanlardaki yalnızlık korkusunun
maneviyatla yakın bir bağı vardır… Bir insan inanmışsa gerçek manada hiçbir yer
ve zamanda yapayalnız olduğunu hissetmez. Burada hissedilen yalnızlık evrilmiş
şifa veren, tekamül ettiren bir yalnızlıktır. Fakat bazen ruhsal sorunlara
sahip insanlar yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle kendilerinin yapay bir
yalnızlık içinde olduğunu düşünürler ve hatta bazen bunu çok ileriye götürenler
de olabilir. Bu gibi durumlarda psikiyatrist, psikolog ve aile hekimlerinden
yardım alınmalıdır.

Yalnızlıktan kaçmaya çalışmak onun
sadece hastalıklı bir duygu olduğunu düşünmeyle bağlantılıdır. Diğer yandan
insanlar bu duyguya sahip olduklarında bunun bir hata ya da eksiklik olduğunu
düşünebilirler. Oysaki yalnızlığı hisseden ruh eksik değildir. Bilakis olumlu
anlamda onun fazlalığı vardır. O ruh kırılgandır ve gelişmeye çok açıktır. Yalnızlığı
deneyimleyebilmek yürek ister…

Yalnızlıkla alakalı kafa karışıklığımız
medeniyetimizin bu duyguya yüklediği anlamı ıskalamamızdan kaynaklanmaktadır. Yalnızlık
duygusu korkulmayacak kadar ulvi bir duygudur. Anlamsız korkulara yenik
düşmemeliyiz. Yalnız kalma korkusu bunlardan birisidir. Dengeli ve sağlıklı bir
ruhsal yaşam; yalnızlık duygusunu tüm olumlu yönleriyle tatmak ve ondan nasıl
faydalanacağımızı öğrenmekten geçiyor…

Not: Daha geniş bilgi ve tavsiyeler
için; Yalnızlık Psikolojisi, Dr. Recai Yahyaoğlu, Nesil Yayınları, 5. Baskı,
İstanbul, Sayfa: 223

Leave a Reply