Van’ın Yaralarını Sarmak Için Destek!

"Van'daki en büyük sorun hijyen. Salgın hastalık olmadığı için şanslıyız."

"Van'ı unutmamak gerek. Yaşam normale dönene kadar kesintisiz maddi ve manevi desteğe ihtiyaçları var."

"24 Kasım'da iki küçük depremzede kız çocuğu öğle yemeğindeki ayranını içmeyip Öğretmenler Günü hediyesi olarak getirdi."

"Günlerce uyumayıp çadırın ağzında elinde ayakkabıları ile bekleyen çocuk vardı. Her an deprem olacak korkusuyla dışarı kaçmak için bekliyordu."

Birbiri ardına gelen iki deprem felaketinin yıkımını yaşayan ve yaralarını sarmaya çalışan Van'da yürütülen gönüllü çalışmalarda Doğuş Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri de yer alıyor. Türk Psikologlar Derneği, Çocuk Ergen ve Ruh Sağlığı Derneği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ve Kızılay'ın işbirliğinde oluşturulan Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) tarafından depremin ardından Van'da yürütülen çalışmalar, depremzedelere destek olmak adına büyük önem taşıyor. Depremin ardından hızla organize olarak bölgede göreve başlayan APHB'de, Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nün iki öğretim üyesi ile Psikoloji Yüksek Lisans Programından 2, Psikoloji Lisans Programından bir öğrenci de çalışma yürütüyor.

9 - 16 Kasım arasında Van depremzedelerine psikolojik destek verilmesi çalışmalarına katılan Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu, bölgede travma sonrası durum değerlendirmesi, depremzedelerle birebir görüşme, çocuk ve gençlere özel etkinliklerle moral ve motivasyonun artırılması gibi çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Çarkoğlu, uzun vadede yaşanabilecek psikolojik sorunların oluşmasını engelleme ve erkenden çözme adına yapılan bu çalışmaların oldukça önemli olduğunu ifade etti.

Çarkoğlu, soğuk ve yağışlı hava koşullarının depremzedelerin yaşamını çok zorlaştırdığına dikkat çekerek, "Kızılay görevlileri özverili bir şekilde olabildiğince hızlı çalışıyor ama herkes o kadar çok şey kaybetmiş durumda ki ne yapılırsa aslında 'dahası'na ihtiyaç var. Yetersiz kalınan durumlar bu yüzden ortaya çıkıyor. Örneğin ayakkabı ya da palto alıyor depremzede ama ıslanıyor, kurutacak yeri yok, o şekilde de kullanamıyor dolayısıyla haklı olarak yedeğine ihtiyaç duyuyor. Ama bunu 'yardım yapılmıyor' ya da 'yardım dağıtılmıyor' ile karıştırmamak gerekir" dedi.

Depremzedelerin tek isteğinin en kısa sürede normal yaşamlarına dönmek olduğunun altını çizen Çarkoğlu, "Akşam 8'de yatıp sabah 6'da kalkıyorsunuz. Her şey tuhaf bir düzende ilerliyor ve insanlar buna alışmakta zorlanıyorlar" vurgusunu yaptı. Kendisinin bölgede bulunduğu dönemde çocukların bir an önce okulların açılmasını istediğini belirten Çarkoğlu, "Ben hayatımda bu kadar çok 'Okullar açılsın' diyen çocuğu bir arada görmemiştim" diyerek, şöyle devam etti:

"Kimse ne yapabilirim diye düşünmemeli hem maddi hem de manevi yardım devam etmeli. Çünkü normal yaşama dönene kadar yardımların sürekli hale gelmesine ihtiyaç var. Yaşamını yitirenleri gömmekle deprem bitmiyor, aslında sonrasında yapılacak daha çok şey var. Orada bulunduğumuz süre içinde görüştüğümüz tüm depremzedeler 'Sıcak evinizi bırakıp geldiniz, sağolun' diye müthiş bir minnet duygusuyla yaklaştı bize. Oysa olması gereken buydu, normal bir şey yaptık. Hepimizin yapması gereken onlara destek olmak. Van'ı unutmamak gerek."

'Isınma ve hijyen en temel sorun'

Çarkoğlu'nun ardından Van'a giderek 16 - 26 Kasım tarihleri arasında çalışma yürüten Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Gökhan Malkoç ise Van'daki en temel sıkıntının "ısınma" ve "hijyen" olduğuna dikkat çekti. Depremzedelerin gelecek kaygısının önemli boyutta olduğunu özellikle Üniversite adaylarının ciddi korku ve endişe taşıdığını anlatan Malkoç, "Ygs ve LYS'ye hazırlananlar 'sınav yaklaşıyor' kaygısıyla yaşıyor. Okullar, dershaneler uzun süre kapalı kaldı, gerektiği gibi hazırlanabilecekleri ortam yok" dedi. Çadırkentte kalmayanların, evinin önünde boş bulduğu yere kurduğu güvensiz çadırlarda kaldığını, bunun zaman içinde önemli sorunlara yol açabileceğini belirten Malkoç, şunları kaydetti:

"Orada yaptığım çalışmalarla hayatımın en anlamlı günlerini yaşadım. O kadar güzel geri dönüşler aldık ki anlatılmaz… Mesela, Öğretmenler Günü'nünde biri 5 diğeri 7 yaşında iki kız çocuğu, öğle yemeğinde kendilerine dağıtılan ayranı içmemişler. Kâğıttan birer taç yapıp, ayranlarını alıp bana geldiler, Öğretmenler Günümü kutlamak için. Aldığım en güzel hediyelerdi. 10 yaşlarında bir çocuk, ağır deprem korkusu yaşıyordu ve biz gittiğimizde günlerdir uyumadan çadırın köşesinde önünde ayakkabıları ile bekliyordu, her an dışarı çıkmaya hazır halde…

Verdiğimiz psikolojik destek ile 2 gün sonra çocuğun gece uyuyabildiğini ve deprem gerçeğini doğru şekilde algılamaya başladığını gördük. Şunu mutlaka belirtmek gerek, deprem ilgili açıklamaları yaparken çok hassas olunmalı. Deprem korkusu salmak yerine deprem gerçeğini anlatan demeçler vermek gerekiyor. Özellikle o bölgedeki insanlar her an yeniden deprem olacak korkusuyla, en ufak bir sarsıntının tedirginliği ile yaşıyor."

Leave a Reply