Ürpertici bir “Deney”

Zimbardo Deneyi, adını yaratıcısı Philip G. Zimbardo'dan alan, 1972 yılında Stanford Üniversitesi'nde hapishanenin insan psikolojisine etkisini araştırmak için yapılan, iki hafta sürmesi planlanan ancak kontrolden çıkarak altıncı günün sonunda bitirilmek zorunda kalınan bir sosyal psikoloji deneyi.

 

Deneye katılmayı kabul eden öğrenciler, okulun psikoloji departmanında oluşturulan, hapishaneye çevrilmiş bir bodrum katına yerleştirilmiş mahkum ve gardiyan olarak ikiye ayrılırlar. Ancak çok kısa bir süre içerisinde rollerine kendilerini kaptırıp mahkumlar firar etmenin yollarını ararken akıl sağlıklarını yitirir, gardiyanlar da düzeni sağlamak adına -kimi zaman da zevk için- şiddete başvururlar.

 

Otorite ve güç, itaat, iktidar gibi toplumsal meseleleri sorgulamayı amaçlayan ve yarattığı etki nedeniyle kısa sürede sonlandırılan Zimbardo Deneyi, 1999 yılında Alman yazar Mario Giordano tarafından kaleme alınmış ve kitaptan uyarlanan iki filmiyle de oldukça ses getirmişti.

 

Şimdi sıra “o kitap”ta.

 

Sel Yayıncılık tarafından Türkçe'ye kazandırılan “Deney-Kara Kutu”, okur üzerinde derin izler bırakmaya aday, tabiri caiz ise “titreten” bir kitap. Kitaplaştırılan filmler ya da filmleştirilen kitaplarla ilgili bugüne kadar hakim olmuş o çift taraflı hayal kırıklığını yerle bir eden bir anlatımla 2012'nin en güzel ilk haberlerinden biri “Deney”.

 

 

Kitaptan:

 

“Hapishane ortamının ruhsal etkilerini gönüllü denekler üzerinde araştırmak amacıyla; ortalama özelliklere sahip, duygusal açıdan sağlam, tesadüfen gardiyan ve mahkumlara ayrılmış adamlar üzerinde, iki haftalarını hapishane benzeri bir ortamda geçirmek suretiyle bir örnekleme yapılmıştır. Bu kurgulanmış hapishane, gerçek bir ceza evi olmamakla birlikte, işlevsel açıdan (örneğin belirli bir süre için özgürlüklerin men edilmesi) deneklere mahkum ve gardiyan zihniyetlerini benimsetmek açısından yeterince gerçekçi idi.

 

Etik ve pragmatik nedenlerden, mahkumluğun uzun süreli etkileri ve bedensel cezaların yaratacağı sonuçlar incelenemediği gibi, ırk ayrımcılığı ya da eş cinsel uygulamalara da izin verilmedi. Yine de, ileri düzeyde denetlenen, olabildiğince gerçekçi bir ortam yaratarak, rol yapan deneklerimizin kendilerini gerçekten hapishanedeymiş gibi hissetmesini sağlayabileceğimizi düşündük.

 

“Normal bir insan, hapishane ortamında gardiyan ya da mahkum olarak hangi tepkileri verir?” sorusundan yola çıkarak; ortalama bir insanın, böyle bir ortamda iktidar ya da aciz duygularına kapılsa da, aşırı saldırganlık geliştirmeden duruma katlanacağı ve kontrolü kaybetmeyeceği hipotezine vardık. Deneyin kurgusu son derece basitti. Denekler, gardiyan ve mahkûmlardan oluşacak iki gruptan birine rastgele tayin edilecek ve hapishane benzeri bir ortamda iki hafta boyunca kendilerine verilen rolü oynayacaklardı. Denekler, hangi gruba verildiklerinden tamamen bağımsız olarak, strese ve rollerine bağlı olarak kendilerinden beklenen görevlere çok farklı tepkiler gösterdiler.”

 

Deney – Sel Yayıncılık

Özgün adı: Das Experiment

Çeviren: Regaip Minareci

296 sf.

 

 

Leave a Reply