Ülfeti kırmanın yolları

Geçen yazımızda ülfetin tarifi ve türleri üzerinde kısaca durmaya çalışmıştık. Bir kardeşimiz  “tespitler güzel ama salt tespit bu durumdan kurtulmaya yetmiyor, biraz da çözüm paylaşır mısınız?” şeklinde bir yorum paylaşmış.

Bu vesileyle bu yazımızda ülfeti yırtmanın, kırmanın ve dağıtmanın bazı çarelerine değinmeye çalışacağız.

Bütün çareler ve reçeteler yedeğinde daima bir yanılma payını barındırmakla beraber, umumiyetle İslami bütün istifadeli ve derinlikli okumalar için cari olan ve ülfeti dağıtmaya yardımcı olan birkaç hususu şöyle sıralayabilir:

Ülfeti kırmanın çarelerinden birincisi: “İlk gün psikolojisi”dir. Yani, Kuran-ı kerimi veya bir risaleyi elinize aldığınızda “Bu meseleyi sanki şimdiye kadar hiç duymadım. İlk defa işitiyorum! İlk defa dinliyorum, ilk defa bu hakikatlere muhatap oluyorum!” şeklinde bir tavır sergilemek… Bu psikoloji ile mezkur eserleri okumak teyakkuza (uyanıklılığa) vesile olur, ülfeti dağıtır, hakikatlere daha derinliğine bakmamıza yardımcı olur.

Bu psikoloji sayesinde tek bir derse muhatap olup da hayatını bu hizmete adayan nice talihli ve muhterem insan var. İslam tarihinde bunun örnekleri çoktur: Hz. Ömer’in (r.a) durumu, büyük mutasavvıflardan Bişr-i Hafi ve İbrahim Bin Ethem kıssası gibi…

Diğer bir çare: “Son gün psikolojisi”dir. Yani, “bugün benim son günüm, bugün ölüm meleği gelecek, ruhumu alıp beni götürecek… Bu ders benim son marifet dersim, bu ders benim veda dersim, bu namaz benim son namazım, bu infak benim son infakım, bu tövbe benim son tövbem!”    tarzında bir psikoloji ile okumak, dinlemek ve işlemek… Böyle bir psikoloji kalbi duyarlılığa, duyguları uyanıklılığa sevk eder, marifet bilgilerini ve muhabbet esintilerini “vakum” gibi çekmeye vesile olur.

Bu hal bir parça uzlet ve inziva ister. Daha doğrusu muvakkat (geçici) halvet. Bunun süresi birkaç gün olabileceği gibi yarım gün hatta bir saatlik bir zaman dilimi de olabilir. Bunu da hemen hemen herkes yapabilir. Bu hali yakalamak için de gece yarısı kılınan teheccüt namazı bulunmaz bir fırsattır.

Bir başka psikoloji, “bu Kur’an benim için semadan nazil oldu, ayetlerin ilk muhatabı benim, Resulullah (a.s.v) benim için konuştu, bana hitap etti, Hz. üstad bu dersleri, bu risaleleri benim için kaleme almış, benim için yazmış! Muhatap benim! En ziyade hasta benim, en ziyade muhtaç benim, en ziyade aç benim!”

İşte sahabelerin dünyası tastamam böyleydi. İbn-i Mes’ud’un (r.a) dediği gibi on ayeti önce işitirler, sonra ezberlerler, sonra kendilerine nazil olmuş gibi kıraat ve tilavet ederler, sonra da o on ayeti yaşarlar.

Bir diğer psikoloji, “Bu Kuran’ı sanki Hz. Peygamberin (a.s.v) mübarek ağzından işitiyorum, şu dersi sanki Hz. üstad okuyor, onun rahle-i tedrisinde diz çökmüşüm, onun mübarek lisanından dinliyorum.”

Bir diğeri, format değişikliğine gitmek. Yani okunan şeyleri başka bir açıdan, bir perspektiften ele almaya çalışmak. Çünkü bakılan yer değişince manalarda tazelenebilir.

Evet, ülfeti kırmanın ve okunan metinlerden azami derecede istifade etmenin çok önemli bir şartı da, bu işin çilesini çekmek, ızdırap duymakafaktan tecerrüt etmekdikkatini toplayarak, ciddi bir biçimde yönelmek, düşünsel bir derinlik içinde dikkatle ve ibretle dersine çalışmaktır.

Bu faaliyetin daha ilerisi, “Ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum”(1.Söz) diyen Hz. üstad gibi açlığını tam hissetmek, sürekli bir biçimde ısrar, iştiyak ve gayretle dersini bir ömür boyu sürdürmektir.

Leave a Reply