Türkiye’nin ilk kadın psikoloğu Beren Kayrak: Gençler tükenmesin

Olimpiyat barajını aşmışken yüzmeyi bırakıp psikoloji okumaya karar veren ve şu an futbol akademi liglerindeki antrenörlere eğitim danışmanlığı yapan Beren Kayrak, genç sporculara sesleniyor: “Vücudunuz en iyi araba olsa da, anahtar zihninizde. Başarı için anahtarı elinize alın.”

Burhan Can TERZİ

Beren Kayrak, 1990 doğumlu eski milli yüzücü. Olimpiyat barajını aşmışken yüzmeyi bırakıyor. Neden mi; çünkü duygusal ve zihinsel tükenmişliğe yakalanıyor. Günde 20 kilometrelik yüzme antrenmanları bedenini değil zihnini zorlarken danıştığı psikologlar da “Sen çok yoruluyorsun bırak istiyorsan” deyince bir anda ‘oyun dışında’ buluyor kendini. Ve bir karar veriyor, sonra devamı geliyor:
3 YILDA KOÇ’U BİTİRİYOR
“Madem ben bu işten vazgeçmek zorundayım, bu alandaki eksikliğe yöneleyim ki, en azından benim problemimi başkaları yaşamasın” düşüncesiyle psikoloji bölümünü hedefliyor ve sonrasında Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü kazanıyor Kayrak. 3 yılda mezun olmayı başarıyor. Daha sonra Boston Üniversitesi’nde psikoloji yüksek lisansını yaparken, spor psikologluğu bölümünün de ilk öğrencileri arasında yer alıyor. 3 yıl boyunca hemen hemen tüm spor branşlarında sporcularla bireysel ve grup halinde çalışmalar yapıyor. 2012’de Türkiye’ye dönüyor; Türk sporuna ve sporcusuna elinden gelen tüm katkıyı sağlamak için. Peki Beren Kayrak ne yapıyor, nedir spor psikologluğu, başarıya giden yoldaki faktörler nedir, doğru karar nasıl verilir öğreniyoruz:

PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
“Psikoloji soyut bir kavram. Bir sporcunun 100 metreyi kaç saniyede koşabildiğini çok rahat saptayabilirsiniz ama psikolojide öyle değil. Biz de bunun üzerine bir çalışma yaptık ve bir ölçek geliştirdik: Psikolojik dayanıklılık ölçeği. İlk olarak Kasımpaşa Spor Kulübü’nde bunun pilot çalışmasını yaptık. Daha sonra takımlarla ve bireysel olarak da uygulamaya geçirdik. Kazandığımız tecrübeyle ve tecrübenin getirdiği pratikle sorunları tık diye anlayabiliyoruz. Ama alan pek bilinmediği için çözümün de tık diye gerçekleşebileceği sanılıyor. Nasıl bir hastalığın çözümü için belirli tedavi süreci izliyorsanız burada da bir süreç izlemek zorundasınız. Ama ben sporcumu sorunlu olarak ya da hasta olarak görmüyorum. Bir normal davranış vardır, bir de normal altı davranış vardır. (Depresyon vb.) Benim hedeflediğim ise mental tekniklerin öğrenilmesiyle davranışların normal üstü olması. Kapasitesini maksimum şekilde kullanıp süper insan olması.” 

SPORCULARIN YOL ARKADAŞIYIM
“Vücut bir ferrari de olsa anahtar zihindir. O anahtarı sporcunun eline alması gerekiyor. Ve bunu bilimsel tekniklerle yapmak, bir süre sonra da kendi kendilerinin spor psikoloğu olmalarını sağlamak. Bana psikologlar rahatça ‘sporu bırak’ diyebilmişlerdi. Ben ise sporcuları yönlendirmekten veya tavsiye vermekten çok kendilerinin tüm çevresel ve içsel faktörlerini analiz etmelerine yardımcı olup, en doğru seçimleri yapmalarını amaçlıyorum. Onlara yol gösteren kişi değil, yürüdüğü yol arkadaşı oluyorum. Talebin artması sonucu açtığımız Nişantaşı’ndaki ofisimiz SporstLap’ta ekip arkadaşlarım Arda Coşkun ve Burak Otyakmaz’la bireysel çalışmaların yanında ailelerin ve teknik koçların da yer aldığı grup çalışmaları da yapıyoruz.  Ekip olarak Türkiye Futbol Federasyonu ortaklığı ile ülkemizdeki bütün akademi futbol antrenörlerinin eğitimlerini düzenleyerek onları spor psikolojisi alanında geliştiriyor ve danışmanlık yapıyoruz. Antrenörlerimizle samimi olduğumuz için çok iyi anlaşıyoruz. Onlar da bizleri çok sevdi. Biz önce onları dinleyip, yaşadıklarını öğrenip, daha sonra kendi bildiklerimizle harmanlayıp antrenörlere sunum yapıyoruz. Türkiye’deki tüm genç sporculara yönelik çalışmalarımızda spor psikolojisinin 3 tane ayağı vardır zaten; antrenör, veli ve sporcunun kendisi. 3’ünün de el ele çalışması gerekiyor ki sporcunun altyapı döneminde en kısa zamanda en maksimum verimi alalım. Seanslarım 45 dakika 1 saat arası sürüyor. Eskrimden judoya, yüzmeden futbola hatta dansa kadar performans odağı olan her alanda sporcularla çalışmalar yapıyoruz.”

SAHA AĞZIYLA KONUŞUYORUM
“Bir sporcu karşıma geldiğinde çekiniyor. Ben problemli miyim mantığıyla geliyor. Oturup, çocukluğuna ineceğiz ve ben ona terapi yapacağım zannediyorlar. Ama ben sporcuyla saha ağzıyla konuşuyorum. Örneğin bir sporcu, nabzı 190-200’ü gördüğü anlarından bahsederken ben de “Evet o deli gibi bastığın yer vardır ya” derim. Sporcu kimliğimden kaynaklı onların diline daha hakimim. Bir kadını da o enerjiyle gördükleri için rahatlıyorlar. Terapilerde çok eğleniyorum. Çünkü iki sporcu karşılıklı oturup antrenman ve performans üzerine konuşuyoruz. Onun dışında erkek ve kız arkadaş sorunlarına kadar konuşuyoruz. Hepsinin üzerinde kontrolü nasıl sağlarız, bunun üzerine taktikler üretiyoruz. Genç sporcuların performans ve mental güçlerini artırım üzerine destek değil de sporun kazanımları üzerine de çalışmalar yapıyoruz. Bunlar nedir; saygı, zaman yönetimi, hırs, motivasyon. Bunları hayatın diğer alanlarına yansıtmak adına çocuklarla çalışıyoruz.”
ERTESİ GÜN REKOR KIRDI
“Bir sporcunun nasıl motive olduğu çok iyi bilinmelidir. Bize sinir ve öfke kötü bir duygu hâli gibi yansıtılmıştır. Fakat o öfke doğru yönetildiğinde performans artırımı için inanılmaz büyük bir kazançtır. Bunun gibi faktörlerin saptanıp, ‘müsabaka içinde nasıl kullanılabilir’in sporcuya anlatılması gerekir.  Spor psikologluğu kariyerimde birçok ilginç anım var. Unutamadıklarımdan bir tanesi zihin antrenmanında başardığı bir dereceyi ertesi gün yaparak rekor kıran bir yüzücüm olmuştu. Bir de ilk çalıştığım basketbol takımında, tüm teknik ekip sakinken, ilk faulde sahanın ortasına atlamamı sonrasında kollarımdan salonun dışına almalarını unutamam.” 

Leave a Reply