Tasavvuf terapisini denediniz mi?

Kalbi Allah’a bağlama sanatı olan tasavvuf, huzuru, ahlâkı ve Allah ile olan bağı temsil ediyor. Tasavvufi anlayış tarzı ise kişinin kendisini, Yaratıcısını, kâinatı bütünlük içinde görmesine yardımcı oluyor. Esma Sayın’ın kaleme aldığı ve Nesil Yayınları’ndan çıkan ‘Tasavvuf Terapisi’ kitabı, tasavvuf ve psikoloji ilimleriyle insan psikolojisini inceliyor. İstikamet, takva, tevbe, muhasebe, murakabe, hürriyet, ibnü’l-vakt gibi tasavvufi kavramların; ihlas, sabır, dua, tevazu, haya, tevekkül gibi ahlâkî kavramların vasıtasıyla insan ruhunun ve maneviyatının tasavvuf sayesinde nasıl tedavi ve terapi edici etkileri olduğunu açıklıyor. Biz de kavramlar üzerinden tasavvuf terapisini incelemek istedik.

Takva, dikkat eksikliğine çözüm sunuyor

Takva kişinin kendini Allah’tan uzaklaştıran her türlü şeyden uzak kalması demek. Abdülkerim Kuşeyri, risalesinde takvayı, “Takvanın biri şeklî, diğeri manevî olmak üzere iki yönü vardır. Takvanın şekli yönü dinin sınırlarını korumak, manevi yönü ise iyi niyet ve ihlastır.” şeklinde yorumluyor. Takva anlayışının psikolojik ve terapik etkileri de bulunuyor. Çalışmaya göre takva, sorumluluk bilinci ve sonsuzluk duygusu, aşk, dikkat ve odaklanma, benlik kontrolü, melankolik kişilik yapısı, stres, günahkârlık duygusu ve narsisizm üzerinde tedavi edici özelliğe sahip. Yabani otlar ve ayrık otları gibi insanın içinde büyüyen günahlardan onu koruyor ve sakındırıyor. Bu vasıtasıyla Allah’a sevgi, aşk ve itaatle bağlanan bir kul, sevgi ve bağlılığı birlikte hissetmiş oluyor. Takvanın dikkat ve odaklanma üzerindeki etkisi ise kişinin Allah sevgisi ve merhametiyle ortaya çıkıyor. Çünkü takva sayesinde Allah’ın sevgi ve merhametini hisseden bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarına odaklanabilir. Böylece kişi kendini Allah’a karşı yakın hisseder. İtaate dayalı sevgi anlayışı gelişir. Bu da insanı hem benlik kontrolü hususunda başarılı kılar hem de onu değersizlik, yabancılık, dışlanmışlık, kabul edilmeme hislerinden kurtarmış olur. Takva anlayışı sayesinde kurulan sağlam dindarlık ve hakiki muhabbet de kişiye sağlıklı sevginin yollarını da açmış oluyor. Kişiyi vicdanlılığa ve sorumluluk bilincine yönlendirdiği için takva sayesinde insan kendini hesaba çekiyor.

Tevbe, ruh sağlığına iyi geliyor

Tevbe, pişmanlık ve hatadan Allahü Teâlâ’ya dönmek demek. Ancak hakikatte tevbe, Allah dışındaki her durum ve şarttan Allah’a dönmeyi içeriyor. Tevbenin psikolojik ve terapik etkileri de bulunuyor. İçinde umut, sevgi ve yenilenme bilinci olan tevbe, ruh sağlığının anahtarı ve hastalıklar için bir terapi yolu da sağlıyor. Umut ve kendini yenileme, kendini gerçekleştirme, günahkarlık ve suçluluk duygusu, kaygı bozukluğu üzerinde psikolojik ve terapik etkileri de bulunuyor. Tevbe vasıtasıyla şahsiyet yeniden yapılanıyor. Duygu ve düşüncede, dikkat ve ilgide, arzu ve isteklerde ibadet ve diğer tüm davranışlarda Allah’ın arzusuna uymak için kendi beninden sıyrılarak O’na ulaşma kararlılığında şahsiyet yeniden şekillenmiş oluyor. Bunun için insan, tevbe vasıtasıyla zihnini ve kalbini sadece Allah’la bütünleştirmenin, O’na yönelmenin uğraşını veriyor. Her doğan güne yeni bir umutla ve günahlardan arınmışlıkla başlama fırsatı sunuyor. Bu durum insana hem umut hem de kendini yenileme enerjisi bahşediyor. Ayrıca tevbe, insanı manevi açıdan yenileyerek kademeli olumlu karakter özelliklerine yönlendirdiği için, suçluluk duygusunun olumsuz etkilerine karşı da korumuş oluyor.

İbnü’l-vakt, anın kıymetini bilmeyi sağlıyor

İnsanın içinde bulunduğu zaman dilimine vakit deniyor. Geçmiş ve gelecek zaman arasındaki ânı kapsıyor. İbnü’l-vakt ise zamanın oğlu olmak demek. Zamanın oğlu olmayı başarmış sufiler, yaşadıkları anı değerlendirirler. Bu hal de insana birçok tedavi edici imkan sağlıyor. Mesela ibnü’l-vakt anlayışı içinde yaşayan insan bulunduğu ânı değerlendirir. Geçmişin sıkıntılarını ve geleceğin kaygılarını, yaşadığı zaman dilimine taşımaz. Yaşadığı zamanın değerini fark eden insan, varlığının anlamını tatmin eden sorulara da cevap verir. ‘Nereden geldim, nereye gideceğim, varlığımın anlam ve amacı nedir?’ gibi sorular, yaşadığımız ânı değerlendirirken cevap bulur. Psikolojide de varlığın anlamını tatmin eden bu sorular benlik arayışı sürecinin bir sonucu olarak kabul ediliyor. Bu manada ibnü’l-vakt olmak, zamanın kendisini aşındıran gücüne engel olup ona zamanın hakimi olma imkânı sağlıyor. Varlığının anlamını kendisine sunan sorulara cevap verme imkânı sunduğu için benlik arayışı sürecinde insana katkıda bulunuyor. Bu durumdaki insan kişilik bilincinin de farkında oluyor.

Sabır, depresyonu en aza indiriyor

İmam Gazzali, El Munkızu Mine’d-Dalal adlı eserinde “Tasavvufta esas olan insanda ruhun özelliklerini hakim kılmak ve böylece Allah’a ulaşmaktır. Bunun yolu da nefsin isteklerine karşı çıkmaktan, nefsin hoşuna giden şeyleri, nefse hakim olabilmek için terk etmekten geçmektedir.” diyor. Nefse hakim olup onu terbiye etmenin en önemli yolu da sabır anlayışını hayata hakim kılmaktan geçiyor. Bu manada sabır acı ve bağırma anında nefsi tutmak demek. Nefsi hapsetmek ve mahkum etmek olan sabır, insanın hem egosuna hakim olmasına hem de ruhsal dünyasını zenginleştirmesine imkan sağlıyor. Sabır anlayışının olumlu başa çıkma, özsaygı, kendini gerçekleştirme, kaygı korku üzerinde psikolojik ve terapik etkileri de bulunuyor. İnsana verdiği özsaygı ve özgüven gücüyle sabır, depresyonun fizyolojik ve ruhsal etkisini en aza indirebiliyor. Sabır, sağladığı manevi enerjiyle metabolizmayı dengeliyor ve davranışları düzenliyor. Bununla beraber sabrın kaygıyı ve korkuyu azaltan bir etkisi de var. Sabır kişiye özgüven ve özsaygı gibi psikolojik güçleri kazandırdığı için korku ve kaygı düzeyini en aza çekiyor. İster korku düzeyinde ister kaygı düzeyinde olsun sabır zorluklara karşı kişiye kazandırdığı güç nedeniyle her iki duygusal sıkıntıyı da tedavi ve terapi etmeyi başarıyor.

Tevazu, çatışma duygusunu alıkoyuyor

Tevazu, Hakk’a teslim olmak ve Hakk’ın hükmüne itirazdan vazgeçmek demek. Aynı zamanda tevazu nefsin kibir ve kendini beğenme dürtüsüne kapılma, bunun sonucu olarak insanları hor ve hakir görmemesine de deniyor. Tevazu duygusu Hakk’a yakınlık ve teslimiyetle beraber insanın kendisiyle ve bütün kâinatla bütünlük kurmasını sağlıyor. Bu da kişideki çatışma duygusunu alıkoyuyor. Bu manada tevazu duygusu, Rabb’iyle kendinle ve kâinatla bütünleşme ve barışık olma duygularını kişiye kazandırdığı için ona çatışma, yalnız kalma ve kendinden korkma hastalıklarına dair en güçlü terapik etkiyi sunuyor. Ayrıca tevazu sayesinde Rabb’ine güven duyan bir kulun hem kendine ve insanlara olan güveni yükseliyor hem de güvenlik ihtiyacı karşılanıyor. Güvenlik ihtiyacı karşılanan bir kişi ise hem kendisine verilen yetenek, zeka ve bilgiye güven duyuyor hem de hayata ve insanlara en önemlisi Rabb’ine güven duygusu içerisinde yaklaşıyor.

Tevekkül, gelecek kaygısını izale ediyor

Tevekkül, Allah karşısında kayıtsız ve şartsız bir teslimiyet hali demek. Gerekli tüm çabayı sarf edip, her türlü tedbiri aldıktan sonra, işi tam bir inançla Allah’a havale etmeye yani ‘deveyi bağladıktan sonra Allah’a emanet etmeye’ tevekkül deniyor. Kalp işi olan tevekkülde esas olan kalbin Allah’a teslimiyet anında mutlu ve huzurlu olması. Tevekkül anlayışının gelecek kaygısı, rızık endişesi gibi birtakım sıkıntılar üzerinde terapik etkileri var. Allah’a sınırsız güvenen ve O’nun takdirini tam bir teslimiyetle hisseden bir kul bu gibi sıkıntılı durumlardan uzaklaşmış oluyor. İnsanın hakkında hayırlı olup olmadığını bilmediği hususları Rabb’inin takdirine bırakması ve gelecek kaygısı yaşamaması, ümit duygusunun da yeşermesine sağlıyor. Hz. Mevlânâ’da insanın kuruntu, gelecek endişesi ve rızık kaygısından kurtulması için tevekkülün şart olduğuna dikkat çekiyor. Bu manayı Mevlânâ şu şekilde açıklıyor: “Gemiye yükü yükleyince, artık yapacağın iş, Hakk’a tevekkül etmektir. O yolculukta batacak mısın, kurtulacak mısın bilinmez. Neticeyi bilmedikçe, gemiye bir adım atma. Bu yolda kurtulacak mıyım, yoksa boğulacak mıyım? Bu iki halden hangisidir anlamalıyım. Ben, diğerleri gibi sahil ümidiyle şüphe içinde bu yola gitmem dersen; tüccarlık yapamazsın. Onlar sırdır ve gizlidir.”

k.kulaksiz@zaman.com.tr

Leave a Reply