Şehir hayatı insanları depresifleştiriyor!

Büyük şehir (metropol) yaşamı hıza endeksli bir yaşamdır. Rekabeti bol, hırsı bol, hayal kırıklığı bol, insan teması empatisi az bir akıştır.

Kentli olmak yüzyıl sürecinde davranış ve yaşam modeli olarak belirgin bir değişim göstermiştir. Entelektüel birikimin, burjuva kültürünün yaygın olduğu, sanatın, fikrin, edebiyat ve siyasetin üretildiği bir yaşam modelinden, üretim kadar tüketime dayalı, ekonomik nedenlerle ağır göç dalgası altın da ekolojisi, ekonomisi, sosyolojisi ve psikolojisi değişen bir alana dönüşür.

Para, şehir insanı arasındaki uçurumu derinleştiriyor

Büyük şehirde; ‘insan’ noktasında öne çıkan, çelişkiyi, çatışmayı, kaosu tetikleyen iki başlık var. Göç vb. nedenle büyük şehir yaşamında yerini alan bireyin entegre olması veya asimile olması. İki kavram arasındaki fark oldukça dramatiktir. Kültürel yaşam şekli, gelenek görenek, din olgusu, tüketim davranışına kadar uzanan birçok yaşam modeli noktasında ‘ötekileştirme’ ilişkisini besler. Böylelikle para en başta olmak üzere şehir insanı arasında uçurum derinleşir. Paranın el değiştirmesi ise metropol alışkanlıkları yaşam pratiğini değiştirir.

Teknoloji ile birlikte sosyalleşme azaldı!

Daha kapalı küçük topluluklar halinde yaşamak dikkat çeker. Hemşerilik ilişkisinden, dini yaşam modellerine kadar birçok unsur ayrıştırıcı olur. Ve birey daha yalnızlaşır, gelecek kaygısı büyür. Aidiyet duygusu azalır. Birliktelik, ortak duygu gelişimi ve davranış gelişimi, tepki oluşturma zorlaşır. Zevkler de ortaklık, birlikte eğlenmek vb. davranışlar geliştirmek ancak küçük grupların başarabildiği bir hal alır.

Teknolojik gelişimle; haberdar olma, başka hayatları izleme, dokunmadan tanımadan iletişim içinde olma, kısaca risk almadan sosyalleşme sanrısı içinde düşünülen bir durumdur.

Büyük şehir insanı ve sorunlarına bakmak birçok disiplinin bir arada yorumunu gerektirir. Yukarıda da belirttiğim olguların ışığında; depresif, öfke kontrolü zayıf, kaygısı yüksek, aidiyet duygusu güdük kalmış, ortak yaşam duygusu zayıf bireylerdir.

Neler yapmak gerekir?

Bunlardan uzaklaşmanın bu zorlukları iyileştirmenin yolu; insan tanımaya zaman ayırmaktır. Mahalle kültürünü canlandırmak, yaşadığı çevreye (iş, semt vb.) sahip çıkmak, ortak hedeflerde mücadele verebilmektir.

‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ felsefesinden uzak durmak, Empatiyi geliştirmek. Bize aykırı, ters veya yabancı da gelse farklı kültürlere asimile çabasına girmeden davranış geliştirmektir. Hırslardan arınmak, sadeleşmek, vicdan sesi dinlemeye öncelik vermektir. Bir arada olmak ve bir arada yaşamak becerisi geliştirmek ruhsal açıdan tedavi edicidir.

Leave a Reply