Psikolog Doç. Dr. Koçkar, Maden Faciasının Toplumsal Bir Bunalım …

Kemerburgaz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar, maden faciası gibi olaylarda soğukkanlılığı elden geldiğince korumaya çalışıp, metanetli ve sabırlı olunması gerektiğini söyledi.

Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar, Manisa’nın Soma ilçesinde 301 vatandaşın hayatını kaybettiği maden faciasının toplum psikolojisine etkilerini, yaşanan üzüntünün toplumsal bir bunalım halini almaması için yapılması gerekenleri anlattı.

Facianın insanlarda 'güvensiz bir dünyada yaşıyorum’ algısını tetiklemiş olabileceğini belirtenDoç. Dr. Aylin İlden Koçkar, “Soma’da yüzlerce ailenin canı yandı, ancak bu elbette Soma ile sinirli değil, hepimizin canı yandı. Böylesi travmatik olaylar yaşandığında, o ülkede yaşayan fertlerin güvenlik duygusu da sarsılıyor ve ‘Benim güvenliğim bu ülkede yeterince önemseniyor mu?’ sorusuortaya çıkıyor. ‘Bizim canımızın yanmaması ile ilgili yeterince önlem alınıyor mu?’ gibi sorular da sıkça zihnimizi meşgul etmeye başlıyor. Bu soruları sormamız da tabii ki anormal bir durum değil. Ancak bu soruları kendimize ve ilgililere sorarken, soğukkanlılığımızı elden geldiğince korumaya çalışıp, sürece biraz zaman vererek, değerlendirmeye tabi tutmamız lazım. Allah en büyük sabrı oradaki ailelere versin, ama hepimiz metanetli ve sabırlı olmalıyız” diye konuştu.

BASINA DÜŞEN GÖREVLER

Yaşanan acının haddinden fazla dramatize edilmemesi ve izleyicinin zaten iyi bir noktada olmayan moralini daha da bozmamak için medyanın belli hususlara dikkat etmesi gerektiğini belirten Aylin İlden Koçkar, “Kamuoyunu bilgilendirme amacıyla orada bulunan basın mensuplarına da bu konuda görevler düşüyor. Zaten hassasiyetle davrandıklarına eminim ama öncelikle işçi yakınlarına soru yöneltirken çok dikkatli olmaları gerekiyor. Çünkü orada çok büyük bir acı olduğu gibi, çok büyük de bir kaos var. Dünyaları yıkılmış durumda olan insanlara da yöneltilecek sorular, ya da orada yaşananlara dair yapılacak yayınlar konusunda hassasiyet çok çok ileri düzeyde olmalı. Mesela naaşların videolarının ya da fotoğraflarının gösterilmemesi önemli. Yayınlanması zorunlu olan bir görüntünün, mozaikli olarak verilmesi de izleyiciye verilecek zarardan kaçınma noktasında önemi büyük” dedi.

“İNSANLARIN‘BEN BU ÜLKEDE GÜVENDEYİM’ DİYEBİLMESİ SAĞLANMALI”

Toplum psikolojisi açısından devlete düşen görevler olduğunu anlatan Koçkar, “İnsanların öncelikle güvenlik algısının geliştirilmesi gerekiyor. Ülke fertlerinin, en basit ifadeyle; ‘Ben bu ülkede güvendeyim’ diyebilmesi sağlanmalı. Bunun için de birçok konunun gözden geçirilmesi, geliştirilmesi ve pek çok yönetmeliğin değiştirilmesi gerekiyor. Bunlar yapılırken de, çalışmaların doğru zamanda, doğru üslupla, apaçık şekilde kesinlikle halka duyurulması gerekiyor. Ancak bunlar yapılırsa insanlardaki güvenlik duygusunun artması sağlanabilir” ifadelerini kaydetti.

“BU TÜR ACI OLAYLARIN ASLA UNUTULMAMASI GEREKİYOR”

Yaşanan facianın sürekli olarak canlı tutulmasının zararı olmadığını söyleyen Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar, “Aksine hatırlanmalı. Bu tür acı olayların asla unutulmaması gerekiyor. Yine bizim en çok şikayet ettiğimiz; ‘İki gün konuşulur, üçüncü gün unutulur’ durumunun bu sefer başımıza gelmemesi gerekiyor. Bu olayın unutulmaması iki açıdan çok önemli. Bunlardan ilki, bu gibi olayların bir daha yaşanmamasına dair alınacak önlemlerle ilgili. Bu acı olay hatırlandıkça zaman içerisinde hem devlet kendine dersler çıkaracak, hem de biz vatandaşlar olarak dersler çıkaracağız. İkincisi ise psikolojik açıdan çöküntüye uğramamızı önlemesi açısından çok önemli. Yasın yaşanması gerekir, eğer yasımızı gerektiği sürede ve olması gerektiği haliyle yaşayamıyorsak, psikopatoloji üretmeye başlıyoruz. Yasını yaşayamayan, bastıran kişide, depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz pek çok sorun gelişiyor. Tüm bu olumsuzluklara maruz kalmamak için, bu olayı anarak, konuşarak, hislerimizi bastırıp yok saymadan süreci yaşamamız gerekiyor. Yaşanan olağandışı olayı hatırlamak, yasımızı yasamak psikolojik sağlığımızı korumanın bir yoludur. Olayın yaşandığı yerde bir anıtın yapılması ya da her yıl bu anma törenlerinin düzenlenmesi, yaşadığımız yürekleri dağlayan bu olayın unutulmaması için bir yöntem olabilir. Bu tür eylemler, insanların acılarının önemsendiği, bu acının unutulmadığı duygusunu oluşturur” açıklamasını yaptı.

PSİKOLOJİK DESTEK ALMANIN ÖNEMİ

Büyük acının kurbanların ailelerinin yanı sıra ekran başındakileri de etkileyebileceğini vurgulayan Koçkar, şunları kaydetti:

”Orada yakınlarını kaybetmiş olan halkın yanı sıra, olayı televizyondan izleyen bir kişinin de tramvatize olması mümkün. Televizyonda, gazetede ya da başka yayın organlarında orada yaşanan olaylarla birlikte ortaya çıkan acıyı ve ruh halini gören bireyler, ister istemez empati kurabilirler. Ancak bu gibi durumlarla başa çıkma mekanizması daha zayıf olan kişiler, zaman zaman çok daha ağır reaksiyonlar gösterebiliyor. Bu noktada Soma dışında yaşayan ve orada yaşamını yitiren bireylerle kan bağı ya da bir tanışıklığı olmayan kişilerin bu reaksiyonları göstermesinde ‘maruz kalma’ faktörü çok önemli rol oynuyor. Bu olaya dair bütün gün sadece, televizyonda oradaki görüntülerin izlenmesi, oraya dair yazılanların okunması, en genel ifadeyle odak noktasının sadece ve sadece bu acı olay olması, bize daha da kötü hissettirecektir. Daha fazla maruz kalmak, daha fazla tramvatize olmayı getirebilir. Kişide güçsüzlük, iştahsızlık, hiş bir şeyle ilgilenememe, olayı sürekli konuşmak isteme ya da çevredeki insanlardan iyice uzaklaşmak isteme gibi bir durum varsa kesinlikle profesyonel bir müdahale gerekiyor demektir. Zaten Soma’da bu gibi durumlar için yardım sağlayan bir ekip var. Su anda bölgede Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği çalışmakta. Bu ekip, doğal afetlerde ya da kitleleri ilgilendiren büyük çaptaki olaylarda uzmanlaşmış, psikologlar, psikiyatristler, sosyal hizmet uzmanlarından oluşan bir ekiptir.”

Psikolojik desteğin 1 yıl kadar sürebileceğini bildiren Koçkar, “Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği’nin oradaki hizmet süresi, duruma ve oradaki insanların ihtiyacına bağlı olarak uzayabilir ya da kısalabilir” dedi.

ÇOCUKLARIN PSİKOLOJİLERİNİ BOZMAMAK ADINA NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Faciaya ilişkin hem Soma’daki, hem de ülkenin diğer bölgelerindeki çocukların özellikle televizyona, diğer yayın organlarına ve ebeveynlerin kendi aralarındaki konuşmalara maruz bırakılmaması gerektiğini belirtenKemerburgaz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar, “Çocuklara oradaki durumu çok net, tutarlı ve yasına uygun bir dille anlatmak gerekmekte. Orada yakınını kaybetmiş olan çocuklar da bu haberi mümkün olduğunca, güvendiği, sevdiği birinden almalı. Bu acı haberi çocuğa verirken de, üzülmesinler diye hayatını kaybeden kişi ile ilgili ‘O artık gökyüzüne çıktı’, ‘Uykuya daldı’, ‘Seyahate gitti’ gibi söylemlerden kesinlikle kaçınılmalı. Çünkü bu tür söylemler çocuklarda, ileriki yıllarda, uykudan korkma ve uyuyamama, gibi durumlara sebep olabiliyor. Doğadan da örnekler vererek, mümkün olduğunca mantıklı biçimde ölüm olgusunu çocuğa anlatarak durumu açıklamak, en doğru yaklaşım olacaktır” ifadelerini kaydetti.

FACİANIN MİNİK TANIKLARININ DURUMU

Soma’da yakınlarını kaybetmiş olan çocukların, oradaki kaos ve dehşete maruz kalmaması için bölgeden uzaklaştırılması gerektiği tezinin doğru olmadığını dile getiren Aylin İlden Koçkar, “Kesinlikle oradan uzaklaştırılmamaları gerekiyor. Süreç içerisinde, bu çocuklar, tanıdığı bildiği insanlardan, her gün yatıp uyuduğu evinden uzaklaştırılırsa durum daha da olumsuz olabilir. O çocukların hayatında büyük bir yer tutan insanlar yaşamını yitirdi ve bu büyük bir değişiklik anlamına geliyor. Bir de onları korumak adına, alışkın oldukları çevreyi değiştirirseniz, ikinci bir değişikliği kaldıramayabilirler, içine girdikleri üzüntü ve stresi bir kat daha artırmış olursunuz. Çocuklar mümkün olabildiğince ayni düzenlerinde kalmalıdır.Aile fertlerinden birini kaybetmiş olan çocuklarda özellikle hırçınlık, hiçbir şekilde söz dinlememe, yemeden içmeden kesilme ya da saldırgan tutumlar görülüyorsa kesinlikle bir uzmana başvurulmalı” dedi.

SOMA TEPKİLERİ DOĞRU MU ?

Faciaya tepki için sokaklara çıkmak, yetkililerin dikkatini çekmek için eylemler yapmanındoğru bir davranış şekli olup olmadığı konusuna da değinen Koçkar, “Barışçıl yürüyüşler yapmak demokratik bir haktır. Yaşanan olaylar elbette çok acı ve duyarsız kalmamız imkansız. Ancak, bu acıyı yaşarken de en doğru tutumları tercih etmemiz gerekiyor. Acımız büyük diye aşırılık içeren tepkiler ortaya koyarsak, başka kötü olaylara sebebiyet vermiş oluruz. Elbette orada yaşananların ihmal, düşüncesizlik ya da insan canına önem vermeme gibi nedenlerden dolayı meydana geldiği aklımıza gelebilir ve bu da bizi öfkelendirebilir. Ancak öfke kontrolsüzlüğünün, yaşanan acı her ne kadar büyük olursa olsun hiçbir mazereti yoktur. Orada canları yanmış olan kişilere destek vermek istiyorsak, öfkeyi kesinlikle bir yana bırakmamız gerekir. Öfkeyle yapılan eylemler hepimize birden zarar vermekten öteye gidemez. Soma’yı anmak hepimizin yapacağı bir görevdir. Ancak, yürüyüşler ya da anmalar sırasında taşlar, sopalar, tekmeler, çevreye verilen zararlar ortaya çıkıyorsa, bu yapılanlar, bizim psikolojimizi düzeltmek yerine, sadece travmamızı bir kat daha artırır. Soma’daki vatandaşlarımıza destek vermek amacıyla yürüyüşler, basın açıklamaları ya da anmalar düzenlemek isteyenlerin sükunetle bunu yapmaları gerekmekte” diye konuştu.

“BİZE BİR ŞEY OLMAZ- ALGISI DEĞİŞMELİ"

Son olarak, bu korkunç maden kazasından alınacak dersler olduğunu ifade eden Kemerburgaz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar, “Bu ülkenin vatandaşları olarak, garip bir algimiz var: ‘Bize bir şey olmaz’ algısı. Bizler insanız, her şey olabilir. Uygun ve insancıl tedbirleri hem bizlerin hem de ilgililerin alması önemli. Öte yandan, gelişebilecek bir ruh sağlığı sorununda ise derhal bir uzmana başvurulmalı” dedi.

Leave a Reply