Psikolog Cenk Erdem’le aşk üzerine

"Boğaziçi Üniversitesi", "Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık" bölümüyle birlikte aynı zamanda "Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji" mezunu olan Cenk Erdem, hem bölüm birinciliği hem de, çift anadal birinciliğiyle okulunu bitirmiş. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Sinema-Tv yüksek lisansına devam eden Erdem, Cerrahpaşa Çocuk Kliniği Onkoloji servisinde 4 yıl boyunca psikolog olarak çalıştıktan sonra 2004 senesinde Houston'da, Texas Children’s Hospital'da, "Oyun terapisi" eğitimi almış. Adolesan Sağlığı Derneği üyesi olan Cenk Erdem, bir psikolog olarak "Müzik ve psikoloji ilişkisi "üzerine seminerler veriyor.

1993 yılından beri dj'lik mesleğini de sürdüren Erdem, 13 yıl radyo programları yapmış. İstanbul'un ünlü gece kulüplerinde çalan Erdem özel gecelerde sunuculuk ve dj'lik yapıyor.

2005 yılından beri ayrıca Türkiye’ye konser için gelen dünyaca ünlü yıldızlara basın danışmanlığı yapan Erdem, bir psikolog olarak televizyon programlarına yorumcu olarak katılmayı sürdürüyor. Erdem’in , Milliyet, Sabah, Taraf gibi birçok ulusal gazetede dünyaca ünlü yıldızlarla gerçekleştirdiği söyleşiler de yayınlanıyor..

Cenk Erdem’in 2009 yılında Universal-Topkapı etiketiyle piyasaya çıkardığı toplama albümü "İyileştiren Şarkılar", medyada gördüğü ilgiyi daha çok artırmış, "Psycho Disco" adını verdiği ikinci albümü Sony Music etiketiyle 2010 yazında yayınlanmış. 2011 yılının ilk gününde “İyileştiren Şarkılar 2” albümünü de yayınlayan Erdem'in son olarak Sony Music etiketiyle “Güçlendiren Şarkılar” albümü de yayınlandı. Yonca Evcimik Web TV için her hafta “haftanın beşlisi” adında bir de müzik programı hazırlayıp sunan Erdem’in, psikolog kimliğiyle Hürriyet gazetesi Kampüs ekinde ve Dream You adlı gençlik dergisinde de birer dert köşesi var. Cenk Erdem’le bir psikolog olarak üzerine en çok yazıp çizdiği aşk hakkında konuştuk.

Aşık olmak için uygun zaman ve mekan var mıdır hakikaten?

Hesapla kitapla aşık olunmaz, hiç beklemediği anda aşık olur insan. Aşık olmak için uygun zaman ve mekan da yoktur, ama aşık olmaya hazır olmak vardır. Aşık olmaya hazır hissetmediğimiz ama buna rağmen kalbimizin birine tutulmaya ihtiyacı olan zamanlar da belki olsa olsa yanlış zamanlar olabilir. Bazen Rihanna’nın şu meşhur şarkısı We Found Love'da söylediği gibi “hiç umut olmayan bir yerde de aşkı bulabiliriz” üstelik. Aşk gelecekse hiç sormadan gelir velhasıl.

İnsan aşık olduğunu nasıl anlar? Belirtileri nelerdir?

Aşık olduğunda heyecanlanır insan, keyiflenir. Beynin kimyası değişir, serotonin salgılar, içi içine sığmaz. En kestirme yoldan antidepresan gibidir aşk, kederi alır, hayata katar aşk. Yaşama şevki artar insanın, güzel uyanır, güzel algılar dünyayı. Üstelik bu kişinin güzelliğine de yansır. Aşk güzelleştirir.

Kadın ve erkeğin aşkı yaşama biçimi arasında ki fark nedir?

Kadın ve erkeğin sadece hormonları değil, beyinlerinin yapısı bile farklı. Erkeklerin cinsel iştahları kadınlardan daha yüksek, kadınların romantik değerleri çok daha fazla. Bir erkek ve bir kadının ilişkide değer verdikleri ne varsa, birbirinden temelde çok çok farklı. Erkek sahip olmayı seviyor ama sahip olduktan sonra bir süs gibi kenara koyuyor kimi zaman, kadınsa sahip çıkılmaktan hoşlandığı gibi, daha çok ve tutarlı bir ilgi bekliyor aşkta.

Aşk kaç gün/yıl/ay sürer? Sonsuz mudur yoksa?

Gerçek aşk içimizde, kime aşık olmak istersek, o kişiye o anlamı yüklemek aslında en büyük gücümüz ve canımız ne kadar isterse o kadar aşığız. Ancak bilimsel tarafta beyinde salgılanan oksitosin bile işin içine giriyor. Alıştığımız kişiye bir süre sonra oksitosin salgılamayınca ilgimiz azaldığı gibi, aşık olup ayaklarımızı yerden kesen kişiye hissettiğimiz o coşkular da, serotonin düzeyinin normale dönmesiyle yavaş yavaş kayboluyor. O düzey yaklaşık 1 yıl içinde normale dönüyor hem de. Ama ben aşka inanıyorum, kalbe inanıyorum. İşimiz sadece hormonlara, beyin kimyasallarına kalacaksa, gönlümüze ne düşüyor?. Yeter ki gönlünüz sevmeye açık olsun, aşka inansın aşk hayat demek, uzun yıllar da sürebilir ve çok güzel büyüyebilir.

Kavuşamadığında aşk büyür mü? Neden? Ne oluyor o arada mesela?

Doğu kültüründe kavuşamadığında aşk büyüyor ama o zaman aşk mı sayılır tartışılır. Sana acı veren, seni üzen her neyse bence aşk değil. O zaman işin içine başka patolojiler giriyor. Aşk yükseltir insanı, içine bahar dolar. Kimi zaman zaaflarımız, halledemediğimiz meseleler ve kendi arızalarımız yüzünden de birilerine tutulabiliyoruz, işte o zaman aşk sağlıksız büyüyor ve kara sevda oluyor.

Aşk için ‘ten uyumu’ başrol müdür?

Beynin kimyasıydı, ten uyumuydu, bunların hepsi modern zaman bahaneleri. Aşk insanın aklını öyle bir alır götürür ki, kimi zaman, sizin bile daha önce yan yana geleceğinize ihtimal vermeyeceğiniz tarzda birilerine bile aşık olabilirsiniz. Söylediğim gibi aşkın hesabı kitabı olmaz, oluyorsa da o aşk değildir zaten.

Seks aşkı ateşler mi? Hızlı mı tüketir?

Seks elbette işe yarar, en azından yine şu meşhur beyin kimyasalları işin içine girer ve kısa yoldan mutlu olur insan ama tek başına yeterli değil seks. Gönlü ihmal etmemek en önemlisi, sevgiyi ifade etmenin çiçek gibi yolları var, emek var, kıymet vermek var, paylaşmak var, şefkat var, anlayış var, değer verdiğini hissettirmek var. İşin tuhaf tarafı seks ilkeldir ve aşkın diğer öğeleri şefkat ve sevgi ile uyuşmaz. Sevgi, şefkat ve seks beraberce yaşanabiliyorsa ayrıca harika olur. Ancak sadece tenini arzuladığınız birine sırtınızı dönüp yatarsınız, şefkat ve sevgi duyduğunuz birine sımsıkı sarılır da yatarsınız, hatta belki uyumaz sabaha kadar izlersiniz onu…

Çiftlerin çift olabilmeleri kimyalarının tutmasına mı bağlıdır? Sâhi, kimya nedir?

Bahsettiğim gibi elbette bizim farkında olduğumuz ve farkında olmadığımız bir sürü dengeler var işin içinde. Çift olmakla ilgili üreme içgüdüsü ile genetik havuzu en farklı kişiye tutuluyor olmak bile zannettiklerimiz dışında da dengeler olduğunu gösteriyor. Özellikle kendimizde olmayanı seviyoruz, ideal kendimizi seviyoruz ya da bir başkasında. En çok bizden farklı olanı seviyoruz. Geçmişimizle ilgili yaralarımızı saracak birisi olabiliyor farkında olmadan tutulduğumuz. Oksitosin bile aşka çağırıyor ama en önemlisi gönül istiyor, hepsi bu.

Aşk ateşten gömlek midir gerçekten? Neden?

Kişi aşık olduğunda ideal kendine tutuluyor çoğu zaman ve bu yüzden de kişiyi olduğu gibi algılamak yerine, istediği gibi algılıyor. Bu yüzden bir süre sonra o meşhur” büyü bozuluyor “ hikayesi, aslında kişiyi olduğu gibi algılamaya geçince yaşanıyor. Kişi aşık olduğunda karşı taraftaki arızaları da görmeyebiliyor bu yüzden aşka cesaret etmek gerekiyor, en çok aşık olduğunuz kişi en çok güvenebileceğiniz kişi olmayabilir her zaman.

Herşeyi affederse aşk, aşk olur mu?

Bu kişin yaşına, yaşadıklarına ve ihtiyaçlarına göre değişebilir. Tüm istediği hayatı paylaşmak olan biri, sevgilinin ihanetine bile göz yumabilir. Kimi zaman tutkuyla aşık olduğunuz biri için, kişi kendi değerlerinden vazgeçebilir. Ama gerçek aşkta sevgililer birbirlerine akarlar, birbirlerini güzelleştirirler. Karşılık beklemek elbette yoktur ama sadece bir taraf diğerine akacak olursa, bir süre sonra yatağı kurur, daha fazla veremez ve aşk biter hatta veren taraf tükenir gider. Aşk ne olursa olsun iki kişiliktir, sadece tek tarafın zaafı oluyorsa, artık aşk olmaktan çıkmıştır.

Röportaj: Ebru Yılmaz

Leave a Reply