Psikolog Alanur Özalp: Erken yaşta din eğitimi ile bilim ülkesi …

Başbakan Erdoğan’ın ‘dindar nesil’ çıkışının ardından imam hatip okullarının ‘ilköğretim’ kapsamına alınmasına kadar uzanan eğitim sistemindeki değişiklikler, ‘Diyanet TV’ ile tamamlanmış oldu.

TRT’nin Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzaladığı protokol çerçevesinde artık okul çağına gelmemiş çocuklar, Diyanet TV’deki çizgi filmlerle abdest alıp namaz kılmayı öğrenecek.

Peki bu yayınlar çocuk psikoloji için ne kadar uygun olacak? Din eğitimi nasıl olmalı ve çocuk dinle ne zaman tanışmalı? Tüm bu sorularımızı bir bilene soralım dedik ve Uzman Psikolog Alanur Özalp’in kapısını çaldık... Sorularımızı uzman gözüyle yanıtlayan Özalp’a göre, din eğitiminin kararında olması gerekiyor. Erken yaşta ve yanlış verilen din eğitimi ise, sadece bilimden uzak bir Türkiye yaratmaya yarar…

Çok küçük yaşlardaki çocuklar da ilkokul çağındaki çocuklar da dini içerikli çizgi filmleri izleyecek. Bu durum çocuklar üzerinde nasıl bir etki bırakacak?
Birincisi, din eğitiminin çok erken başlamaması lazım. Yurt dışında, Hristiyanlık’da da çocuklara çok küçük yaşlarda din eğitimi vermiyorlar. ‘Ağaç yaşken eğilir. Erken yaşta başlayalım’ gibi bir zihniyet doğru bir zihniyet değildir. Din eğitimine 12 yaşında başlanır.

Çocuklara önce bilimi anlatmamız lazım ve bilimi bilen çocuğa da dini anlatmamız lazım ki, onu doğru yapılandırsın. Din ile bilimi ayrı tutsun. Birbirinin içine sokmasın. Ve ya birbirinin içinden çıkacakmış gibi algılamasın.

Peki din eğitimi nasıl olmalı?
Sadece kendi dinini görecek şekilde yani sadece dua ezberletmeye yönelik değil de, tüm dinleri algılayabilecek şekilde ve “Dinler neden ve ne tür durumlarda ortaya çıkmış?” şeklinde genel bir felsefe ve bütünlük içinde anlatılmalı.

Ama ortaokuldan önce Arapça duaları ezberlemeleri için çocukların zorlandığını, dili dönmediği için ezberleyemedikleri dualar nedeniyle ceza aldıklarını, hatta yerine göre dayak yediklerini bildiğimiz için, Arapça duaların ezberletilmesi de bana çok sağlıklı gelmiyor.

Ancak bildiğimiz kadarıyla Arapça dersleri çok daha küçük yaşlara çekildi şu anda ve din dersi bir seçmeli olarak görünüyor. Ancak burada da din dersi almayan bir çocuk ya da velinin dışlanması, ayıplanması, eleştirilmesi söz konusu. Onun için bir velinin bunu yapması çok kolay olmayacak. Alevi bile olsa… Alevi bir ailenin çocuğu bile farklı olduğu o dini dersleri almak zorunda kalacak.

“ÇİZGİ FİLM İLE ANLATILAN AKILDAN ÇIKMAZ”

Dinin çizgi filmle anlatılması…
Psikolojide, çocuklara bir şeyin çizgi film olarak anlatılması çok önemlidir. Bir konuyu çizgi film ya da tiyatro biçiminde anlatırsanız, o konu çocukların aklında çok kolay kalır. Ve aklından hiç çıkmaz. O yüzden bu doğru bir yol. Bu anlamda çizgi filmleri de çok inceledim ben. Çizilen kahramanları çok çirkin, ve yaşlarından daha yaşlı, dede gibi görünen karakterler… Böyle karakterler çizerek de, çocukları ürkütmek, korkutmak hatta çocukların rüyasına girmesini sağlamak gibi bir tehlikede var işin içinde.

Burada bizim sorumuz devreye giriyor sanırım. Okul çağına gelmemiş çocuklar, din anlatan çizgi film karakterleriyle yetiştiklerinde, oluşan toplum nasıl bireylerden oluşur?
Burada amaç farklı tabii… Dini anlatmaktan öte siyasi bir amaç var. Ama doğru bir adım atılmadığında, oluşacak olumsuzluk bu işi yapanlara da yansır. Bu iş çizgi filmlerle yapılacaksa da, burada dinin yaptırımlarını değil de, neden ortaya çıktığını neyi anlattığını, felsefesini anlatmak gerekir. Ardından dinin yasakları ve yaptırımları söylemek gerekir.

Çoğunluk bu yönde olduğu için, bu tür gelişmeler olacak ama bir bilim insanı olarak, bunların doğru olmayan kısımlarını söylememiz gerekir. Benim bildiğim kadarıyla Arapça dersleri ilkokuldan başlayacakmış. İlkokul çocuğuna ne amaçla Arapça öğretiliyor bilmiyoruz. Çocuk İngilizce seçmek yerine Arapça seçecek mesela…

Bunlar çok planlanmış işler gibi geliyor. Çünkü Türkiye’nin bir bilim ülkesi olması engellenir bu şekilde. Türkiye geriye doğru çekilir.

“ÖNCE DİNİ ANLATIRSANIZ BİLİMİ ANLATAMAZSINIZ”

Dini kodlarla yetişen çocuk nasıl bir algıya sahip olur?
Şöyle bir tehlike var. Çocuğa önce doğal ilişkiler anlatılması lazım. Anne-baba ilişkileri… Sonra bilimi anlatmamız lazım. Daha sonra dini anlatmamız lazım. Bu sırayla üç aşama olmalı.

Ama en alta beşeri ilişkileri ve bilim koymadan hemen dini koyarsanız, onun üzerine bilimi koymak imkansızlaşır. Mesela bir Darvin’i ve Evrim Teorisi’ni anlaması o çocuk için çok zor olacaktır. Bunun yanı sıra Da Vinci gibi pek çok köşe taşları var. Sadece bilim olarak bakmamak lazım.

Bilim sanat, kültür birlikte verilmeli çocuğa. Tüm bunların ardından din verilmeli. Yoksa ‘cinlerim var benim’ diye anlatanlara inanan insanlar ortaya çıkar. Bunlar da toplumun dengesini bozan şeyler… ‘Var diyorsa vardır’ şeklinde bakıyor. ‘Keto’ diye biri çıktı ve pek çok kişi çok yüksek paralar vererek, bu adama gitti. Ben de gidenlere sordum ‘Doğa üstü bir gücü olsa, önce kendini iyi etmez miydi?’ diye… Böyle bir mantık yok.

Ancak insanlar buna inanıyor. Çünkü emek vermeden, çaba göstermeden istediği hemen olsun istiyor. Böyle bir şey yok. Eğer cahilseniz, eğitim almadıysanız ya da çaresiz hissettiğiniz zamanlarda böyle şeylere inanabiliyorsunuz.

Sorgulamayan, düşünmeyen bir toplum mu oluşur?
Tabii ki. Tüm bunlara baktığınızda yapılmaya çalışan bir politik bir durumdur. Ama bu durumdan en çok çocuklar zarar görecek gibi görünüyor. Ben şuna da karşıyım. Televizyon ve internette aileyi korumak adı altında bir takım yasaklamalar getiriliyor. Amaç aile koruması değil bence. Çünkü çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun, ona çok iyi bir eğitim verdiyseniz, cinsellik korkulacak, utanılacak bir şey değildir. Kişi istediğini izlemeli, istediği siteye girmeli sonunda ise, kendi karar vermeli.

‘Yabancı filmlerde de dine ilişkin bilgiler işleniyor’ şeklinde buna itiraz edenler de var…
Ama işte orada din eğitimi anlatılmıyor. Oradaki kahraman kilisenin önünden geçerken, kiliseye uğruyor duasını ediyor. Yani orada bir eğitim yok. Orada beyin yıkama ve zorunlu tutma yok. Yani kiliseye girmeden olmaz diye bir şey yok.

Yabancı filmlerde de din temasını, dini simgeleri oyunun bir parçası olarak görürüz. Dini bir boyut olarak yoktur. Din ile ilgili bir bilgi vermek amacı yoktur. Pek çok Yeşilçam filminde de vardı o kadar din unsuru. Biri öldüğünde cenazesinin kaldırılması, duasının okutulması, camiyi ve mezarlığı göstermesi gibi…

yazının devamı için tıklayın...

Leave a Reply