PRESLENMİŞ NESİLLER

PRESLENMİŞ NESİLLER



07.02.2012 14:16

Neslihan Acu'dan... Dindar nesil, tinerci çocuklar, The Big Kahuna filmi, din ve pazarlamacılık üzerine güzel bir tirad..

The Big Kahuna diye bir film var. Bulursanız kaçırmayın. Din, pazarlama, insanlık, dürüstlük, psikoloji üzerine unutulmaz diyaloglar var bu filmde.  (Roger Rueff’in kendi oyunundan uyarladığı senaryo)

Hele bir yerde, Danny DeVito’nun canlandırdığı karakterin tiradı müthiş.

Özetle ve yaklaşık olarak şöyle diyor bu karakter:

“Pazarlama pazarlamadır. İsa’yı, Buda’yı ya da borsa tüyolarını pazarlaman durumu değiştirmez. Sürekli İsa’dan söz etmen seni insan yapmaz, pazarlamacı yapar sadece. Bir insanla gerçek bir konuşma yapmak istiyorsan ona hayallerini sor, ona çocuklarını sor. Sırf merak ettiğin için sor. Ama bunu yapmayıp da konuşmayı baştan sona sen yönetmek istiyorsan, kendi doğrularını satmak istiyorsan, pazarlamacısın sen. Başka bir şey değil.”

 

Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz sözlerini duyunca aklıma bu film geldi.

Dindar nesil derken, belki de iyi niyet vardır, belki de gerçekten ahlaklı, saygılı, sevgi dolu insanlardan oluşmuş bir nesilden dem vurulmak istenmiştir. Şu anda varolan tablo ortada çünkü, hiç de iç açıcı değil.

Ama ne yazık, bostanda kıvırcık marul yetiştirir gibi yetiştirilemiyor öyle güzel nesiller.

Sayın Başbakan, örflerine geleneklerine bağlı, büyüklerine isyankar olmayan bir nesil düşlediğini söylüyor.

Büyüklerin haklı olduğunu neden kabul edelim ki?

O örf ve adetler, gelenekler vs zırvalıkları yüzünden yüzlerce kadın öldürülüyor, sakatlanıyor, dövülüyor bu ülkede. Çok tartışılabilir bir “namus” kavramı yüzünden.

 

Nefretin böylesine kök saldığı, ötekileştirmenin böylesine kolay olduğu bir ülkede, zemin “iyi insanlar” yetiştirmeye müsait mi bakalım?

Bir çocuğun “iyi insan” olabilmesi için önce ailesinden, sonra gittiği okullarda öğretmenlerinden, sonra toplumun muhtelif kurumlarından sevgi saygı görmesi, onaylanması gerekir. İyi insan olabilmek için ne ipad’lere, ne bilgisayarlara, ne cep telefonlarına, ne ezberlenilecek dualara, ne de başka şeye ihtiyaç vardır. Sadece sevgi, saygı/onaylanmak. Hepsi bu!

Ama sevgi ve saygı, bu ülkede HİÇ BULUNMAYAN İKİ ŞEYDİR.

Cehalet, yoksulluk ve sosyal çürüme nedeniyle, öz çocuklarına, bırakın saygı duymayı bir tarafa, sevgi bile duymayan ana babalarla dolu bir ülke burası.

Evlerinde göremedikleri sevgiyi ve saygıyı okullarda mı görüyorlar peki? Çocukları yarış atına çevirmiş, test sistemi sayesinde onların sırtından trilyonluk pazar yaratmış eğitim leş kargalarından mı görüyorlar sevgi ve saygıyı?

Yoksa, üniversiteli olduklarında, bir şeyleri sorgulamaya, protesto etmeye kalktıklarında, yakalarına hart diye yapışan adalet sisteminden mi görüyorlar?

Başbakan’ın kendi argümanını desteklemek için öne sürdüğü ek argüman,“dindar olmasınlar da tinerci mi olsunlar?” yaklaşımı bile sevgiden ve anlayıştan böylesine uzakken… Umut var mı?

Tinerci çocuklar özgür iradeleriyle mi seçtiler tinerci çocuk olmayı?

Onları kurtaracak olan dini eğitim midir? Yoksa birey olabilecekleri, kendilerini vasr edebilecekleri yaşama koşulları, eğitim olanakları mıdır?

 

İnsan, doğruyu ve yanlışı ancak kendisi bulabilir.

Dikte yoluyla kimseye doğrular anlatılamaz, sipariş yöntemiyle kimse “doğru insan” yapılamaz.

Çünkü herkesin başka bir doğrusu vardır.

Önemli olan bu farklı doğruların bir toplum içinde hırgür olmadan bir arada yaşayabilmeleridir. Bunun için de “anlayış” gerekiyor.

Anlayış için de “kavrayış” gerekiyor. Zeka gerekiyor. Papağanlara göre olmayan/yaratıcılığı açığa çıkartabilecek/özgür bir eğitim sistemi gerekiyor.

Onun yerine, biraz daha presleyelim, az daha sıkıştıralım, ne de güzel nesiller yetiştireceğiz deniyor şu anda. Tam olarak, böyle! Olacak iş mi?

 

Ha, şu anda varolan neslimizi pek mi beğeniyorum? Elbette beğenmiyorum. Tahammülsüz, sığ, kaypak kuypak, maddiyattan başka hiçbir şeye değer vermeyen, saygısız, yanardöner insanlarla dolu bir ülke.

Ama bu durum din eğitimi eksikliğinden değil, normal bir eğitimin bile olmayışından, anlayışsızlıktan, adaletsizlikten, sosyal eşitsizliklerden kaynaklanıyor.

 

NESLİHAN ACU

 

 

 

Leave a Reply