Pop müzik dinletip hadis okuyarak intihardan vazgeçiriyorlar

Aslında 60 yıllık bir kavram ama ‘din psikoloji uzmanlığı’nı son günlerde daha sık duymaya başladık. Onlar kanserli bir hastanın da kader mahkumu ya da deprem mağdurunun da yardımına koşuyor; onlara manevi destek sağlıyorlar. Amaçları ise daha iyi bir toplum oluşturmak.

Aslı Gür / aslid@stargazete.com

Görevleri terapi yapmak değil, insanlara zor zamanlarında rehberlik etmek. Tövbe etmeyi, bağışlamayı ve sabretmeyi öğretiyorlar. Din ile psikolojiyi bir araya getirerek bir anlamda ruhumuzun acil servis görevlileri gibi görünmeyen manevi yaraları dindiriyor, daha iyi bir toplum için gönüllü olarak çalışıyor, araştırıyorlar. 

‘Din psikolojisi uzmanlığı’ mesleği Türkiye’de 50’li yıllardan beri var ama son yıllarda daha popüler hale geldiği kesin. İlahiyat fakültelerinin din psikolojisi bölümlerinde uzmanlaşan akademisyenler din psikolojisi uzmanı olarak görev yapıyor, dinin insanlar üzerindeki etkilerini araştırıyorlar. Bunu yaparken de zor anlarında pek çok kişiye manevi rehberlik ediyorlar. Sayıları ise sekseni öğretim görevlisi olmak üzere iki yüz elli civarında...

İşimiz gönüllü rehberlik

Türkiye’de din psikolojisi alanında en aktif çalışan isimlerden biri Doç. Dr. Öznur Özdoğan. Ankara Üniversitesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı. Dinin gerçeklerini öğrenmek için ilahiyat fakültesini tercih ettiğini söylüyor. Özellikle tövbe kavramından çok etkilenen Özdoğan, bunun en iyi anlatıldığı alan olarak gördüğü din psikolojisinde uzmanlaşmış: “Din psikolojisi sosyoloji, felsefe, psikolojiye açık bir alan. Doktorlar bedene, biz ruha dokunuyoruz. Yaptığımız çalışmalar boşa gitmez çünkü beden ölür ama ruhtaki güzellik ahirete gider. Bu yüzden din psikolojisi bir toplumun iyileştirilmesi için çok önemli.”

Özdoğan din psikolojisinin İslam ülkelerinde sadece Türkiye’de uygulandığını söylüyor. Bu alanın 60 yıl önce ilk kez Ankara Üniversitesi’nde açıldığını belirtiyor: “Din psikolojisi uzmanları birer psikolog ya da psikiyatr değil. Muayenehaneleri de yok. Sadece gönüllü olarak araştırma yapar, insanlarla görüşürler. Örneğin ben çalışmalarımda insanları dinliyorum ve manevi yaklaşımı anlatıyorum. Olumsuz düşünmemeye, affetmeye yönlendiriyorum. Aslında din psikolojisi, üniversitelerin psikoloji bölümlerinin alt dalı olmalı.”

Olumsuz düşünce orucu

Din psikolojisi uzmanı Özdoğan’ın kanserli hastalarla çalışması ise 10 yıl önce yaşadığı bir tesadüf sonucu olmuş: “Kanser olan bir kadınla tanışmıştım. Doktoru tedavi şansının tükendiğini söylemişti. Olumsuz düşünce orucuna niyet ettik ve kötü düşünceleri zihnine almaması gerektiğini öğrettim. Bu, onda temizlik ve arınmayı, vesveselerden kurtulmayı sağladı. Doktoru altı ay ömür biçmişti ama hala yaşıyor. 1999 depreminde Adapazarı’nda da çalışma yaptım. Bir kadının iki kızı ve eşi ölmüştü. Kendisi de hastanede tedavi görüyordu. İntihar girişimleri olmuştu. Çocuklarına bir an önce kavuşmak istemiş. Ona intihar ederse bedenini öldüreceğini ruhunun öbür dünyada acı çekmeye devam edeceğini anlattım. Bir daha intihar girişimi olmadı, tedavisi bitti ve o dönemi geride bıraktı. Şimdi Sağlık Bakanlığı palyatif bakım üniteleri kurmak istiyor. Artık doktorlar hastaları ‘Sana hiçbir şey yapamayız’ diye göndermeyecek, palyatif bakım ünitelerine yönlendirecekler. Bu ünitelerde doktorlar, psikologlar ve din psikolojisi uzmanları görev yapacak.”

Doç. Dr. Öznur Özdoğan sadece İslam dinini yaşayanlarla değil din, inanç ayrımı yapmadan herkesle görüştüklerini vurguluyor: “Din psikolojisi uzmanları sadece Allah’a, dine inanan kişilere değil ateistlere de rehberlik yapabilir. Kişinin içinde bir güce inancının olması yeterli. O inandıkları güç üzerinden çalışmalar yapılabilir.”

Batıda da uygulanıyor

Din psikolojisi uzmanlığı üzerine özellikle ABD’de pek çok araştırmaya imza atıldığını söyleyen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Ali Köse, Amerika ve Avrupa’da papazlar ve hahamların manevi rehberlik adıyla bu tür hizmetler verdiğini anlatıyor: “İnanç özellikle hastalıkları yenmede büyük güç. İntiharları engelleyen de aynı güç. Travma yaşayan kişinin teselliye ihtiyacı olur, bunu da din ve maneviyat sağlar. Din psikologları ise bu gücü topluma aktaran kişiler.”

Hala yardımlaşma öğretiliyor

Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ayten, dokuz yıldır yardımlaşma kültürü ve dindarlık konusunda araştırmalar yapıyor: “Yıllardır karşılıksız yardımlaşmada dinin etkisini araştırıyorum çünkü din psikolojisi yardımlaşmayı da inceler. Son Van depreminde gördük ki Türkiye’de yardımlaşma konusu çok ilerlemiş. Bunda dinin de kültürün de etkisi büyük. Oysa Batı’da din psikologları hala insanlara yardımlaşmayı öğretiyor.” Ayten, bir dernek kuracaklarını da ekliyor. 

Candan Erçetin’den Elbette’yi önerdim 

Özdoğan din psikolojisi uzmanı olarak şimdiye kadar kanserli hastalar, kadın mahkumlar, deprem mağdurları gibi pek çok kişiyle çalışmış. Araştırma görevlisi olduğu yıllarda tövbe kavramına en çok kimlerin ihtiyacı olduğunu düşününce aklına mahkumların geldiğini belirten Özdoğan, din psikolojisinin verilerini bu alanda gönüllü olarak kullanmaya karar verdiğini anlatıyor: “Ulucanlar Ceza ve Tutukevi’nde bir yıl boyunca 30’a yakın kadın mahkumla çalıştım. İslam dinine göre tövbe ettikten sonra iyi işler de yapmak lazım. Sabır, affetme, özveri gibi konular da iyi işlere girer. Kadınlara yaptıkları hataları telafi edebileceklerini anlattım. Allah’ın affettiğini bilmeleri mahkumlara iyi geliyor. Psikoloji bilimi maneviyattan kopuk olduğu için bunu yapamaz. Bir ilahiyat mezunu da bunu uygulayamaz. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın din görevlileri cezaevlerinde çalışıyor ama onlar sadece ibadeti anlatıyor. Bu yeterli değil, psikolojik yaklaşımla tövbe ve arınma çalışmaları yapılmalı.”

Cezaevi çalışmalarında dini öğelerin yanı sıra müzikten, edebiyattan da beslenmiş, Özdoğan...  Kadın mahkumların daha önce sadece arabesk müzik dinlediğini bunun da kötümserliği artırdığını söylüyor: “Bu da gelir bu da geçer ağlama türküsünü, Candan Erçetin’in Elbette, Ebru Gündeş’in Ahdım Olsun şarkısını mahkumlarla birlikte söyledik. Onlara aynı zamanda Yunus Emre’yi, Mevlana’yı anlattım. Hadislerden, Anadolu bilgelerinin sözlerinden yararlandım. Benden önce cezaevinde yaralama olayları yaşanıyormuş. Biz çalışmaya başladıktan sonra hiç olmadı. Örneğin, bir kadın hırsızlıktan 13’üncü kez cezaevindeydi. Bana ‘Elimden başka bir iş gelmiyor, girip çıkmaktan usandım’ demişti. Bir gün çocukları için çok güzel elbise diktiğini öğrendim. Onu terziliğe teşvik ettim. Cezaevinden çıktı, şimdi bana terzilik yapıyor. Bir daha da suç işlemedi.”

Ebru sanatına yönlendiriyoruz

Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Abdülkerim Bahadır 1988 yılından beri din psikolojisi alanında çalışıyor: “Araştırmalarımızda psikolojinin kullandığı kişiye özel her türlü doküman, anket, test, görüşme, deney gibi yöntemleri kullanıyoruz. Dinin insan hayatı üzerindeki olumlu etkileri, din-anlam arayışı ilişkisini araştırıyoruz. Başta öğrencilerim olmak üzere pek çok kişi yardımcı olmam için bana danışıyor. İçine düştükleri kararsızlık, şüphe konusunda bilgi ve deneyimlerime başvuruyor. Bu görüşmelerimde gerektiğinde klinik psikolog veya psikiyatrlara yönlendiriyorum. Onları kitap okumaya, resim, müzik, ebru gibi sanatlara yönlendiriyorum.”

Leave a Reply