Nikahta Keramet Var Mı?

Aşkın, sadece duygusal ve psikolojik bir süreç olmadığı, aksine hormonların etkisiyle yaşanan nörolojik bir süreç olduğunu bilmek olayları daha iyi ve doğru analiz etmeyi kolaylaştıracaktır.

İnsanların beynindeki sevgili ve aşık olacakları kişi imajı, doğduklarından yedi, sekiz yaşına kadar gördükleri kişilerden etkilenerek bilinçaltlarında şekillenir ve bir imaj oluşur. Bilinçaltında şekillenen bu imaj, uygun kişi görülünce beyni uyararak, o kişiyi algılayacak şekilde harekete geçirmeye başlıyor. İlk görüşte aşk bu hormonların salgılanması ile yaşanan bir durumdur. Bu hormonlar kalp atım hızından reflekslere, duygu durumumuzdan uykuya bütün fonksiyonlarımızı etkilemeye başlamakta ve bu hormonların etkisiyle hedef kişi dünyanın en güzel, eşsiz kadını veya erkeği olarak görülmeye, algılanmaya başlıyor. Bu süreçte bütün olumsuz özellikler beyin tarafından göz ardı ediliyor, görmezden geliniyor ve engelleniyor çünkü beyin bilinçaltında yatan imaja uygun kişiyi kaybetmemek için kendisini bile devre dışı bırakacak derecede hedefe kilitleniyor. Aşık olup da hiç kimseyi dinlemeyen, hiçbir şeyi gözü göremeyen kişilerin davranışlarının altında işte bu süreç yatar. Yaşanan bu süreçte hormonların etkisiyle mantıklı düşünme ve davranma devre dışı kalır ve depresyon gibi bir hastalık hali yaşanır.

Nikahta keramet var mı?

Evlilik öncesinde fazla flört şansının bulunmadığı 30- 40 yıl öncesine kadar nikahta keramet vardır diyerek evlenmek bir nebze geçerliydi, ama günümüzde nikahın birçok sorunu halledeceğini sanarak evlenmek büyük bir yanılgıdır.

Son yıllarda başta TV ve internetin yaygınlaşması ile iletişim çılgınlığı ve kültürel deformasyon, üstüne kadının toplumsal rolünün değişmesi, öz güvenin ve ekonomik yeterliliğinin artması gibi nedenler nikahtaki kerameti yok etmeye yetmiştir. Çünkü toplumda rolü değişen ve güçlenen kadın, artık uyumsuz bir evliliği kader olarak görmeyip bunu değiştirecek kadar cesaret ve özgüvene sahip hale gelmiştir. Sağlıklı ve mutlu evlilikler için, evlilik öncesi uyum ve fedakârlık eskiye göre daha önem kazanmıştır.

Erken yaşta evlilik doğru mu?

Erken yaşlarda insanlar kendini bile daha tanımıyorken, kendi duygu, düşünce ve beklentilerinin bile farkında değilken, bir ömür geçireceği eşini seçmesi çok doğru bir karar olmayacaktır. O nedenle erken yaşlarda evlenmek, birtakım gerçekleri görmeyi engelleyen ve hata riskini artıran bir durumdur.

Toplumsal ve kültürel değişim evlilikleri olumsuz etkiliyor

İlişkilerin karmaşıklaştığı değişen dünyamızda artık evlilikler iki kişinin ‘Biz evleniyoruz’ demesiyle yürütülemeyecek kadar zor hale gelmiştir. Binlerce yılda şekillenmiş olan evlilik anlayışı ve kadın-erkek rolleri son otuz, kırk yılda hızla değişmeye, evlilikleri derinden sarsmaya başlamıştır. Bu değişimle birlikte artık hiçbir kadın evde oturmuyor, çalışıyor, toplumda aktif roller üstlenmeye ve en önemlisi beklentileri değişmeye başlamıştır. Fakat kadının bu hızlı değişimi karşısında erkeklerin rol ve beklentileri aynı oranda değişmemiş, değişmediği gibi kadının bu değişimini de kabullenememiştir ve gelinen bu durum; erkek ve kadınlar arasında ciddi diyalog sorunlarını ve çatışmaları da beraberinde getirmeye başlamıştır.

Evliliğe yüklenen hayali ve abartılı beklentiler

Pembe bulutlar arasında gözüken, bahçesinde çocukların oynadığı yeşil panjurlu bir ev… Gençlerin ayaklarını yerden kesen hayallerle dolu bir yolculuktur evlilik. O yola girip bulutlar dağılmaya başladıkça önünüzü daha rahat görür, uzaktaki gizemin yavaş yavaş kaybolduğunu, büyülü manzaranın yok olmaya, gerçeklerin ortaya çıkmaya başladığını görürsünüz. Gençlerin başlangıçta evliliğe yükledikleri abartılı ve hayali beklentiler, gerçeklerle yüzleşmeye başladıkça zamanla etkisini kaybetmeye ve evlilikte sorunlar da ortaya çıkmaya başlar.

Evlilik hayallerle sürdürülemeyecek kadar gerçekçi, iniş çıkışları, keskin virajları olan, iki farklı insanın uzlaşmasını gerektiren, içinde rengarenk katmanların olduğu zor ama zor olduğu kadar hayallerin ötesinde tarifsiz hazların yaşandığı bir yoldur.

Aşık olmak evlilik için yeterli mi?

Aşık olmak, iki insan arasındaki çekiciliği sağlayan, kıvılcımı ateşleyen, ilişkiyi başlatmaya yarayan, iki kişinin birbirinin farkına varmasını sağlayan bir nedendir, ancak aşık olmak evlilik için yeterli değildir. Çünkü evlilik sadece hoşlanma ve hayaller üzerine kurulamayacak ve yürümeyecek kadar zor ve kompleks bir ilişkidir.

Psikolog Bekir Fehmi Örmeci 

Leave a Reply