Moda Psikoloğu: Uzun Etekliler Daha Zeki

İngiliz Profesör Karen Pine, moda psikoloğu... 'Sözsüz iletişimin en güçlü kaynağı olarak tanımladığı' modanın psikolojik etkileri üzerine dersler veren Pine'a kıyafetlerle verdiğimiz mesajları sorduk. Uzun etekli bir kadının, kısa etekli rakibine göre daha zeki bulunduğunu söyleyen Pine, ünlü isimlerin giyinişlerini Akşam Pazar için yorumladı. 

Nevra Gömdeniz / AKŞAM
nevragomdeniz@me.com

Profesör Karen Pine, İngiliz bir psikolog. Ama bildiğimiz
psikologlardan değil. O bir moda psikoloğu. Yıllar önce, 'sözsüz
iletişimin en güçlü kaynağı' olarak tanımladığı modayı, mesleğiyle
birleştirerek, moda ve insan psikolojisi üzerinde çalışmalar yapmaya
başlamış.

Bu sıradışı kadınla tanışmak için, 'moda psikolojisi'
üzerine ders verdiği Bilgi Üniversitesi'nde buluşuyoruz. İlk dikkatimizi
çeken saçları. 'Mohikan' modeli, bir kadına ancak bu kadar yakışabilir!
Ve tabii güneş gözlüğü. Aslında güneş gözlüğü değil, eskiden kaynak
ustalarının gözlerini korumak için kullandığı bir aksesuarmış. Profesör
Pine, bizi çok sıcak karşılıyor. Söze, İstanbulluların, Londra'da
yaşayan İngilizlerden daha stil sahibi olduğunu söyleyerek başlıyor ve
gönlümüzü fethediyor...

MODA, SÖZSÜZ İLETİŞİM
- Tam olarak ne iş yapıyorsunuz?

Psikoloğum.
Moda psikolojisi üzerine eğitim veriyorum. 'Moda psikolojisi' moda
tasarımcıları için yeni ve önemli bir alan. Çünkü hedef kitlenin
psikolojisini anlamak, modacılar için çok önemli. Giyinmek çok kişisel
bir şey, kişiliğimizin bir yansıması. O yüzden modanın psikolojiyle
doğrudan bir ilgisi var. Öğrencilerime genel anlamda insan psikolojisini
ve moda dünyasında psikolojinin önemini öğretmeye çalışıyorum.
Psikoloji iletişimle, moda ise sözsüz iletişimle ilgilidir. Benim
görevim de modanın bu kendine has dilini anlatmak. 

- Bu durumda insanların ne giydiğine bakarak psikolojilerini anlamak mümkün mü?

Hayır,
her zaman değil; çünkü medyum değiliz. Ama bunu anlamanın bilimsel
yolları var. Yapılan araştırmalar, seçtiğimiz kıyafetlerin
etrafımızdakileri etkileme gücü olduğunu ortaya koyuyor. Yeni
tanıştığımız kişileri birkaç saniye içinde yargılıyoruz, onlar hakkında
varsayımlarda bulunuyoruz. Kararımızı hemen vermek istiyoruz. İşte ilk
izlenimler böyle oluşuyor. Aynı şekilde kendi izlenimimiz konusunda,
kendi kendimizi de etkileme gücüne sahibiz. Yapılan araştırmalar,
seçtiğimiz kıyafetlerin o günkü psikolojimizi doğrudan etkilediğini
ortaya koyuyor. Yani kıyafetlerimiz iki şey yapabiliyor: Hem etrafa hem
de kendimize mesaj gönderiyor.

İLK İZLENİMİN ÖNEMİ
- İlk izlenim nasıl oluşuyor?

İnsan
beyni 'ilkel' diyebileceğimiz bir şekilde çalışıyor. Beynimiz çok çabuk
karar alan bir mekanizmaya sahip. Bu da geçmişimizle alakalı. İlkel
yaşamda, karşılaştığınız insanların dost mu düşman mı olduğuna karar
vermeniz için sadece birkaç saniyeniz vardı. Siz karar verene kadar,
karşınızdaki canınızı çoktan alabilirdi. Yani insan beyni, önce
tanıştığı insanın 'dost mu, düşman mı' olduğuna karar veriyor. Sonra da,
'benimle benzer yanları var mı, yok mu' diye bakıyor. Yani 'ilk
izlenim' denilen şeyin gelişiminde hayatta kalma güdüsünün büyük etkisi
var. Beynin kısıtlı bir kapasitesi var. Karşılaştığı herkes üzerinde
oturup düşünmeye vakti ve gücü yok. Bu yüzden kısa yolları tercih
ediyor. Karşısındakini bir bakışta kategorize ediyor. Bu aslında işimizi
kolaylaştırıyor. Ama yanılma payımız da oldukça büyük.

İŞ GÖRÜŞMESİNDE MASKÜLEN
- İyi bir ilk izlenim nasıl verilir?

Bu
konuda genelleme yapmak zor. Ama örneğin iş görüşmelerinde, idari
pozisyonlar için, maskülen giyinen kadınların daha avantajlı olduğu
biliniyor. Maskülen giyinen kadınlar, işe alınma ve terfi etme gibi
konularda her zaman bir adım önde oluyor. Yani iş hayatında, kadınların
ne giydiğine bakılarak kapasiteleri ve zekaları hakkında varsayımda
bulunuluyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız bir araştırmada, işverenlere
dizüstü ve diz hizasında etek giyen kadınların fotoğraflarını
gösterdik. İşverenlerin çoğu, idari bir pozisyon için, diz hizasında
etek giyen kadınları işe almak istediklerini belirtti. Kısa etekli
kadınlarsa, daha alt pozisyonlar için düşünüldü. Yani patronlar, sadece
tek bir bakışta, uzun etekli kadınların, kısa etekli kadınlardan daha
zeki ve kapasiteli olduğuna karar verdi.

- Dekolte nasıl kullanılmalı?

Özellikle iş hayatında dekoltenin kadınlar için birçok dezavantajı var.
Patronlar, işyerinde dekolteli kadın isterler ama çoğu zaman onlara
önemli görevler verilmez. İkili ilişkilerdeyse ilk randevularda fazla
dekolte giymemek gerekiyor. Çünkü karşı tarafa istenmeyen mesajlar
verilebilir. Kadınlar güzel yanlarını ortaya çıkarmak için dekolte
tercih ederken, erkekler bunu cinsel bir mesaj olarak algılayabilir.

- Kadınlar ayakkabılara niçin bu kadar düşkün?

Çünkü ayakkabı kıyafet gibi değil. Zayıf, kilolu, uzun, kısa herkes
için bir ayakkabı var. Kadınlar vücut ölçüleri değiştiklerinde
gardıroplarını yenilemek zorunda kalabiliyor ama aynı şey ayakkabılar
için geçerli değil. Ayrıca ayakkabı alışverişi, kıyafet alışverişine
göre daha kolay. Kıyafetler askıda durduğu gibi durmayabilir ama
ayakkabılar öyle değil.

ALIŞVERİŞ ZOMBİSİ OLMAYIN!

- Araştırmalarınızda alışveriş merkezlerinin 'tehlikelerle dolu' olduğundan bahsediyorsunuz...

Alışveriş
merkezleri insanları olabildiğince orada tutmak için tasarlanmış,
tuzaklarla dolu! Orada ne kadar çok zaman geçirirseniz, o kadar para
harcıyorsunuz. Sizden bir 'alışveriş zombisi' yaratmaya çalışıyorlar.
Alışveriş merkezlerine dikkat edin, hiçbir yerde saat yoktur. Çünkü amaç
size zamanı unutturmaktır. Yumuşak müzikler, şelaleler ve iyi bir ışık
sistemiyle kan basıncınızı dengeler ve sizi sakin tutmaya çalışırlar.
Çünkü insanlar sakinken daha çok alışveriş eder.

- Türkiye'de insanlar nasıl giyiniyor?

Herkesi
genellemek mümkün değil; ancak Londra'daki Oxford Caddesi ve
İstanbul'daki İstiklal Caddesi'ni karşılaştıracak olursak, İstiklal
Caddesi'nde yürüyen insanların daha renkli ve farklı giyindiğini
söyleyebilirim. Londra'da insanlar daha 'homojen' giyiniyor. İstiklal
Caddesi'ndeki kalabalık ise daha yaratıcı ve stil sahibi. Kimsenin
kıyafeti birbirine benzemiyor.

- Aşırı kilolu veya zayıf, aşırı uzun veya kısa boylular için giyinmek zor. Ne yapsınlar?

Çoğu
marka ortalama vücut ölçülerinde insanlara hitap ediyor. Bu yüzden
farklı beden ölçülerine sahip insanların stilini oturtmaları biraz daha
zor. Ancak imkansız değil. Vücudu iyi tanımak önemli. Güzel yerlerinizi
ortaya çıkarıp, kusurlarınızı saklamalısınız. Ama bazen insan kendini
göremiyor. Aynaya baktığınızda, her şey apaçık ortadayken bile, bir
kıyafetin size yakışıp yakışmadığını göremiyor olabilirsiniz. Bu tamamen
algılarımızla ilgili. Kendimiz ve aynadaki görüntümüz arasındaki o
kısacık mesafede, kendimizle ilgili önyargılarımız ve annemizin
vücudumuzla ilgili seneler önce yaptığı yorumlar duruyor. İşte bu yüzden
kendimizi, başkalarının gördüğü gibi göremiyoruz.

KOT HERKESE YAKIŞMAZ

'Üzerinizdeki
kıyafetlerle rahat ediyorsanız, bu hemen davranışlarınıza yansır.
Kendinize daha güvenli olur, daha çok gülümsersiniz. Bu yüzden herkes
kendi stilini oluşturmalı. Dergilere veya vitrinlere bakarak stil
oluşturulmaz.
Geçtiğimiz hafta İstanbul-İstiklal Caddesi'nde
yaptığımız araştırmada, her 10 kişiden 7'sinin kot pantolon giydiğini
gördük. Aynı sonuç Londra'da yaptığımız çalışmalar için de geçerli.
İnsanlar kot pantolonla rahat ettiklerini söylüyor. Ama şöyle bir gerçek
var ki kot pantolon herkese yakışmıyor. Hatta çok az kişiye yakıştığını
söyleyebilirim. Araştırmalar, kadınların 3'te 2'si, kendilerini iyi
hissetmediklerinde kot pantolona yöneldiğini gösteriyor. Yani kendimizi
mutsuz hissettiğimizde kot pantolon giyiyoruz. Bu şekilde de insanlara
olumsuz bir mesaj veriyoruz. Tüm gün de bu döngüde geçiyor.'

SİYAH SOFİSTİKEDİR
'Renk uzmanı değilim, ancak tercih ettiğiniz renkler ve kişiliğiniz
arasında doğrudan bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, bu konuda
çoğu zaman haksızlığa uğrayan siyah aslında çok sofistike bir renktir.
Çoğu kişiye yakışır ve moda dünyasında da Karl Lagerfeld gibi isimleri
temsil eden bir renktir. Ayrıca ince de gösterir. Öbür taraftan, renkli
giyinmek de ruh halimizi değiştirir. Özellikle doğada bulunan renkleri
giymek insanları keyiflendirir. Yapılan araştırmalar, erkeklerin kırmızı
giyen kadınları daha çekici bulduğunu ortaya koyuyor. Kırmızı erkeklere
doğurganlığı çağrıştırır.'

İş, sanat ve siyaset dünyasından tanınmış bazı kişilerin giyim tarzını Profesör Karen Pine'a sorduk:
Hayrünnisa Gül:
Güçlü bir duruşu var, yetki sahibi birine benziyor. Bilekte biten etek
boyu, kişiyi olduğundan daha yaşlı gösterir. Daha uzun etekler tercih
edebilir. Yaşından daha büyük giyiniyor.
Recep Tayyip Erdoğan: Yine çok güçlü duruşu olan biri. Üzerinde kaliteli bir takım elbise olan erkekler hakkında yorum yapmak zordur.
Kemal Kılıçdaroğlu: Takım
elbise dışında giydiği kıyafetler, insanlarla daha yakından iletişim
kurmak istediği izlenimini veriyor. Araştırmalar, üzerinde takım elbise
olan erkeklerle iletişim kurmanın, olmayanlara göre daha kolay olduğunu
gösteriyor.
Nimet Baş: Ceketlerin üzerine taktığı
kemerlerle, sorunlu olan karın bölgesini ortaya çıkarmış. Halbuki
kusurlarımızı örtmeliyiz. Belki de ne giydiğini umursamıyor veya
umursayacak vakti yoktur.
Ajda Pekkan: Genç giyinmek, sizi gençleştirmez. Seksi giyinmek de, sizi seksileştirmez.
Beren Saat: Rahat, üzerinde fazla uğraşılmamış bir tarzı var. Vücudunu iyi tanıyor.
Rahmi Koç:
Fuları ve yakasına iliştirdiği çiçek çok kuvvetli semboller. Bir mesaj
vermek istiyor gibi. Fular geleneksel bir 'beyefendi' sembolüdür.
Ertekin Dinçay: Muhteşem
bir tarzı var. Genç görünmeye çalışmıyor. Tarzıyla kendini çok iyi
ifade ediyor. Biraz çılgın, kendine güvenli ve sanat ruhlu.
Süreyya
Yalçın: Çok uğraştığı belli, ancak çok başarısız. Bir stili yok.
Kıyafetlerini birbirine uyduramıyor. Varlıklı biri olduğu belli. Ama
para sizi stil sahibi yapmaz.
Selin İmer: Süreyya Yalçın için söylediklerim bu hanımefendi için de geçerli. Ortada bir stil yok.
Biricik Suden: Çok feminen ve stil sahibi bir kadın.
Mazhar Alanson: Renkli giyindiği fotoğraflara bakarsak, baştan aşağı siyah giyindiğinde çok daha havalı duruyor.
Tuba Ünsal: Kişiliği ve kıyafetleri arasında bir uyumsuzluk varmış gibi duruyor. Giydikleri kendini yansıtmıyormuş gibi görünüyor.
Ayşe Arman: Ön planda olmayı, dikkat çekmeyi seven biri gibi. Zeki bir kadın olduğunu düşünüyorum. Dekolte seviyor.
Demet Akalın: Nasıl bir izlenim vermek istediğinden pek emin değil gibi.
Hande Yener: Bu kıyafetlerle şarkılarını dinletebiliyor mu? Bana vücut hatları ve kıyafetleri çok daha ön planda gibi geldi.
Hülya Avşar: Gazeteci mi? Güzel bir kadın. İddialı giyinmiyor ama rahat ve kendine güvenli olduğu belli.
Eda Taşpınar: Stil sahibi bir kadın değil. Kıyafetlerinin pahalı olduğu belli ama ortada bir stil yok. Dekolteyi çok seviyor.
Murat Boz: Kıyafetlerin üzerinde çok düşünülmüş, uğraşılmış ama bir tarzı yok. Üzerindekiler onun değilmiş gibi.

Leave a Reply