Korkular tarihe karışıyor

Çok sayıda denek üzerinde yapılan deneylerde, kişilerde koşullu korku yaratılarak daha sonra bu korkunun kişiden tamamen arındırılması sağlandı. İEÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Çetinkaya, yapılan çalışmayla korkuya bağlı fobilerin kesin çözümü için umut ışığı doğduğunu söyledi.

İnsan belleğinin, anıları birebir gerçek yaşanılan yerine her seferinde eskiz (karalama) gibi yeniden yazdığını söyleyen İEÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Çetinkaya, "Anılarımız bir an öncekinin aynısı olmuyor. Çünkü beyin anıyı her seferinde tekrar yazıyor. Bazı kişiler yaşadığı travmalı anıları hatırladıkça beyin onları yeniden öyle bir yazıyor ki gerçekte yaşanılan ile çok farklı bir anı oluşuyor" dedi. Anlattıklarıyla ilgili somut bir örnek veren Prof. Dr. Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Türkiye’de pek çok kişinin hatırladığı ortak travma 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan büyük depremdir. Kimileri enkaz altından çıktı, kimisinin evi ise yıkılmadı, sadece sarsıntıyı hissetti. Pek çok insan bu travmayı pek çok kez yaşıyor. Mesela enkazın altında çıkan kişiler bu süreci zamanla atlattı. Ama evinde sarsıntıyı geçiren başka bir vatandaş bu travmayı kafasında her seferinde büyüterek yeniden yazdı. Hatta kafasında bu korkuyu öyle büyüttü ki binasının yakınından bir kamyon geçtiğinde yaşadığı ufak bir sarsıntıda büyük bir korkuya kapılmasına neden oldu."

'DAVRANIŞSAL MÜDAHALEYE ÇALIŞTIK'

Beynin anıyı yeniden hatırlama sürecinde, anıyı tekrar tekrar yazımı hakkında araştırmalarını derinleştirdiklerini söyleyen Prof. Dr. Çetinkaya, "Biz 'Beynin anıyı tekrar hatırlama sürecine nasıl müdahale edebiliriz' üzerine çalıştık. Çünkü bu sürece müdahale edebilirsek yani korkunun yeniden yazıldığı anı etkileyebilirsek sorunu çözeceğimiz kararını verdik. Beyin bir anıyı hatırlarken teknik bilgiler ve duygusal olarak iki şekilde hatırlama sürecine gerçekleştiriyor. Teknik bilgilerin hatırlamasında sıkıntı yok. Ama travmatik bir anıda beynin duygusal bölümü o anıyı daha fazla korku yaşanmış gibi hatırlatıyor. Bizde beynin duygusal bölümüne müdahale edersek korkunun da üstesinden gelebileceğimiz fikri ortaya çıktı" diye konuştu.

'DENEKLERİ KOŞULLU ŞEKİLDE KORKUTTUK'

Bilim insanlarının, en temel korkuların üstesinden gelebilmek için beynin 'yeniden programlanabileceğini' daha önce keşfettiğini, beynin bu duyguları üreten bölümünün, kafatasından açılacak bir delikten enjekte edilecek kimyasallarla engellendiğini, fakat bu yöntemi pratikte uygulanmasının çok zor olduğunu belirten Prof. Dr. Çetinkaya, şöyle konuştu:

"Bu noktada bizim çalışmalarımız devreye girdi. Anının hatırlanmasında duygusal bölümün davranışsal olarak yani 'herhangi bir fiziksel müdahale olmadan engellenmesi mümkün mü?' diye araştırdık. Bu noktada bir dizi deney yaptık. 'Korku duyulan durumu normal bir hale dönüştürebiliriz miyiz?' diye araştırdık. Örümcek ve yılan korkusu olmayan kişilerden deney grubu topladık. Deneklere yılan ve örümcek resimleri gösterdik. Bu kişilere bağladığımız cihaz ile sadece yılan fotoğrafını gördüğünde etik çerçeveler doğrultusunda onu rahatsız edecek ama canını yakmayacak elektrik şoku verdik. Daha sonra yılan ve örümcek resimlerini göstermeye tekrar başladığımızda elektrik vermememize rağmen kişi yılan fotoğrafını gördüğünde korku tepkisi verdi. Yani deneklerimizi yılana karşı koşullu bir şekilde korkutmuş olduk. Bunun ölçümünü eline bağlanan cihazdan yaptık. Beyin tamamen yılan korkusuna karşı koşullu hale geldi."

'KORKULARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN UMUT VAR'

Koşullu deneklerle çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Prof. Dr. Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Yılana karşı koşullu korkusu olan kişileri yine deneye aldık. Bunlara yılan fotoğrafları gösterildi. Elektrik verilmemesine rağmen yine korku durumları oluştu. Bu noktadan sonra denekleri üç gruba ayırdık. Üç gruba da elektrik verilmeyeceği yılan korkusunun aslında olmadığı ve bu korkunun yersiz olduğu uzun bir süre telkin edildi. Ama bu telkin sürecinin zamanı tüm gruplarda farklı oldu. İlk gruba yapılan telkin süreci korkunun yaşandığı sürecin hemen ardından başladı. İkinci gruba ise telkin süreci korkunun yaşandığı 10 dakikadan sonra yapıldı. Üçüncü grupta ise korkunun yaşandığı 5 saatlik süreç ardından güvenli mesajının verildiği telkin süreci yapıldı. Deney sonucunda ikinci gruba yani korku yaşandıktan 10 dakika sonra telkin edilen güvenli mesajının başarılı olduğu ortaya çıktı. Ulaştığımız sonuca göre korku yaşandıktan 10 dakika ve yaklaşık 5 saatlik süreç içinde gereken güvenli mesaj beyne verildiğinde kişinin yaşadığı korkunun azaldığını hatta tamamen yok olduğunu tespit ettik. Beyin korku yaşandıktan 10 dakika sonra müdahaleye açık hale geliyor. Beyin bu durumu 5 saat boyunca koruyor. Bu süre içinde kişiye telkin edilen güvenli mesajı işe yarıyor. Böylece koşullu olarak yarattığımız korkuyu sonra yine kendimiz silmiş olduk. Tabi biz burada bilimsel bir araştırma yaptık. Bundan sonra olay uygulamacıya kalıyor. Terapist terapilerinde bu bilgileri alarak bir bütün içinde kullanacak. Kişilere bizim yaptığımız gibi önce korkusu hatırlatılacak sonra ise güvenli mesajı uzun bir süre telkin edilecek ve böylece terapinin etkinliği artırılacak. Terapinin ayakları daha fazla yere basacak. Korkunun çözümü için artık umut var."

Leave a Reply