Karar alma rehberi

HT CUMARTESİ / PINAR ERBAŞ

Kısa süre önce yayımlanan ve iş dünyasında çok konuşulan "Karar Anı" adlı bir kitap var. Özetle, finansal kararlarda duyguların rolü anlatılıyor. Ama içinde yalnızca iş dünyasını değil herkesi ilgilendirebilecek ne detaylar, ne araştırmalar bulunuyor...
Kitabın yazarı, Piyasa Psikolojisi Danışmanlığı'nın kurucusu Richard Lewis Peterson'a göre de kitap yatırım uzmanlarının ilgisini çekecek türden ama bununla kalmayacak. Zira Peterson, duygular ve finans, zihnimiz ve piyasalar, finansal performansın nörokimyası gibi konuları açıklığa kavuştururken sıradan insanın gündelik hayatındaki kararlarda duyguların etkilerine dair bir dolu araştırma ve tüyo veriyor.

ÖFKE, KARAR ALMAYI KOLAYLAŞTIRIYOR
Üzüntü ve memnuniyetsizlik gibi duygular kişinin var olan ortamını değiştirme isteğini tetikliyor. Carnegie-Mellon Üniversitesi'nde profesör Jennifer Lerner'in 2004'te yaptığı bir araştırma bunun kanıtı: Deneklere üzüntü ve memnuniyetsizlik hissedecekleri kısa filmler izlettiriliyor. Bitiminde sahip olduklarına daha az değer vermeye başladıkları ortaya çıkıyor. Ve onları elden çıkarma konusunda daha çabuk karar alabiliyorlar. Lerner'e göre öfke de karar almayı kolaylaştıran bir duygu. Sizi öfkelendirenin ne olduğuna karar verdiğinizde, yani "düşmanınızı" belirlediğinizde durumu kontrol altına aldığınızı hissediyorsunuz. Bu durumun verdiği güven sizi net bir şekilde düşünmeye ve hızlı karar almaya yönlendiriyor. Buna karşılık sıkıntı ve üzüntü, koşulları en küçük ayrıntısına kadar incelemeye neden oluyor. Bu da karar alma sürecinin hızını kesiyor.

GENÇ VE BEKÂR ERKEKLER RİSKİ SEVİYOR
Kadınlar karar alırken riskten kaçınıyor. Buna karşılık, özellikle genç ve bekâr erkekler daha sosyal ve varlıklı olmak için çalışıyor. Bu amaçlarının peşinde koşarken rahatlıkla riskli kararlar alabiliyorlar. Fakat yaş ilerledikçe risk düzeyi yüksek yeni fırsatlar yerine var olan varlıklarını sağlamlaştırmak ve arttırmak için çabalıyorlar.

OLUMSUZ DÜŞÜNENLER KÖTÜ KARAR VERİYOR
Avustralyalı sosyal psikolog, profesör J.P Forgas'ın "Affect and Social Judgments" adlı kitabında da yazdığı gibi pozitif insanlar negatif düşünmeye meyilli kişilere oranla daha kısa zamanda seçim yapıyorlar. Çünkü seçim yapacakları konu hakkında gereğinden fazla detaya girmeden, konuyu genel hatlarıyla ele alıyorlar. Ayrıntılara aşırı odaklananlar genelde ters giden şeyler üzerinde çok düşünüyorlar. Bir de pozitif insanlar, risk mutluluklarını tehlikeye atmayacak boyuttaysa balıklama dalıyor.

PİŞMANLIK KORKUSU RİSK ALMAYI ENGELLİYOR

Berkeley'deki California Üniversitesi'nde profesör Barbara Mellers'in kumar deneylerinin sonuçları "Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yer" atasözünü hatırlatır türden. Bir kumar oynunda beklenmedik bir zararla karşılaştıktan sonra deneklerin çoğu yüksek bahislere girmekten kaçınıyor. Yazı tura atarken yanılmak bile bir zarar gibi algılanıyor. Ve bu zararın verdiği pişmanlık insanların riskli kararlar alma eğilimini azaltıyor.

HEP BÖYLE DEVAM ETMEZ
İçinde bulunduğumuz durum hep böyle devam edecekmiş gibi düşünüp karar almaya meyilliyiz. Yani beklenmedik bir anda paraya kavuşan biri, emeklilik günleri için birikim yapmakta zorlanıyor. Çünkü her zaman yeterince parası olacağını düşünüyor.

SEVDİĞİNİZ İÇİN YAPIN, PARA İÇİN DEĞİL
Kitaba göre para keyifli bir işin yan ürünü olmaktan çıkıp amaç haline geldiğinde duygusal dengemiz bozuluyor. Torunlarımıza bile yetecek servetlere sahip olmak motivasyonuyla yola çıktığımızda, egomuz devreye giriyor. Çünkü aslında kendimiz için kâr peşinde koşuyor oluyoruz. Bu durumsa karar alma sürecinde sonuçlara ilişkin duygusal tepkimizi arttırıyor. Objektif hareket edemiyoruz. Yazarın bu konuyla ilgili öğüdüyse şöyle: "Sevdiğiniz için yapın, para için değil." Hem zaten paranın getirdiği mutluluğun bâki olmadığı da aşikâr. Zirâ profesör D. Coates ve psikolog R. Janoff-Bulman'ın Amerikan Psikoloji Derneği'nin dergisinde yayınladıkları araştırmaya göre piyangodan ikramiye kazananlar kazanmayanlardan daha mutlu değil. Buna psikoloji literatüründe hazza uyum ( hedonik adaptasyon) deniyor. İnsanlar yeni durumlarına bir sene gibi kısa bir sürede alışıyorlar. Beklentilerini de bu yeni koşullara göre düzenliyorlar.

Leave a Reply