Hangi taşın altında ‘the Cemaat’ var

image

Bir cemaat paranoyasıdır gidiyor. İyi polis kötü polis paylaşımında payına hep günah keçiliği düşen bir camiadan bahsediyoruz.

Her taşın altında onu arayanlar, sadece sosyoloji ve psikoloji değil, aynı zamanda matematik özürlü. 'the Cemaat'in insan kaynağı olarak görülen kolejler eğitim sisteminde yüzde kaça tekabül ediyor? Kimse sayısını tam bilmiyor ama yüzde 1 herhalde abartılı olur. Hesap ortada... O okulların torna tezgâhı olmadığını, bir taraftan girenin öbür taraftan belli formatlarda çıkmadığını da hesaba katın. Cemaat paranoyasında önde giden bazı medya yöneticilerinin mezunlar listesinde yer aldığını söylersem yeterli olur. Elbette diğer okullardan da bu harekete sempati duyanlar vardır. Bunlar da bindelik oranlarda ancak ifade edilebilir. Hareketin en eğitimli gönüllülerinin yurtdışındaki okullarda görev yaptığını da göz önüne aldığımızda, her taşın altında cemaat aramanın paranoya olduğu tescillenir. Kaldı ki camianın böyle bir derdi olsa yurtdışına açılıp gücünü dağıtmazdı. Türkiye'de iktidar savaşına girişenin Afrika'nın en ücra köşelerinde ne işi var!

Tersinden gidelim, tartışılan devlet kurumlarını ele alalım. Son 20 yılda cemaat adına kadrolaşma yapabilecek kaç adalet veya içişleri bakanı gelmiştir? Sanıyorum hiç. Hâlbuki bu kurumlarda etkinliğine göre her bakanın kadrosu vardır. Mesela hem teşkilattan gelmesi, genel müdürlük yapması, hem de etkinlik açısından Mehmet Ağar bir numaradır. Hâlâ onun kartviziti birçok kapıyı açar. Aynı şey Adalet Bakanlığı için Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay hakkında söylenebilir. Moğultay, partisinin İstanbul il kongresinde '5 bin kişiyi bakanlığa yerleştirdiğini' dile getirmişti. Hadi AK Parti'nin en müsamahakâr dönem olduğunu varsayalım. 'Sızabilen' üç beş kişi varsa çömez olarak taşrada çile dolduruyordur. Sızma demişken, Fethullah Gülen Hocaefendi, bu iddialara şöyle cevap vermişti: "Bir insanın, kendi millet fertlerini yine kendi memleketindeki bazı müesseselere girmeleri için teşvik etmesine sızma denmez. Teşvik edilen insanlar da o müesseseler de bu ülkeye ait. Evet, bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır, girer oraya. Unutulmamalıdır ki, kadrolaşma, sızma, çoğalma türünden iddiaları atanlar ve bunlarla vazifeperver insanları sindirmeye çalışanlar her devirde bu iftiralarının arkasına saklanarak ve hedef şaşırtarak kendi felsefeleri adına belli yerlere sızmış, kadrolaşmış ve çoğalmışlardır."

Bugüne kadar çeşitli vesilelerle adı gündeme gelmiş birkaç ismi zikrederek paranoyanın ya da çarpıtmanın şiddetini ölçebiliriz. Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçileceği gün, milletvekili odalarına kendisinin 'cemaatçi' olduğuna dair bildiriler bırakıldı. Şu anda Ergenekon'dan yargılanan Adil Serdar Saçan emniyetteki koltuk kavgalarında 'F tipi' listelerin başına ismi yazılarak yıpratılmaya çalışıldı. Demokrat Yargı Derneği kurulduğunda YARSAV cenahı aynı suçlamada bulundu. Deliller de kuvvetliydi(!) YARSAV'ın karşısına dikilmek yetiyordu ama fazlası da vardı: Eşbaşkan Orhan Gazi Ertekin, Abant Platformları'na katılıp konuşma yapıyordu. Son bomba, cemaatin komünist parti kurduğu yönünde. Sosyalistlerle komünistler arasındaki tabela kavgasını Aksiyon haber vermişti. Çok geçmedi ikinci TKP kuruldu ve kavga su yüzüne çıktı. Malzeme hazır, komünist parti lazımsa onu da cemaat kuracak! En komiği de herhalde aylarca cemaatçi diye yıpratılmaya çalışılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın bir anda cemaatin düşmanı haline gelivermesi...

'Hiçbir taşın altında yok' sözü nasıl toplumsal gerçeği yansıtmıyorsa, her yerdeler propagandası da bilinçli bir çarpıtma. Dostlar da her türlü olumsuzluğun faturası omuzuna yüklenen böyle bir 'mevcud-u meçhule' itiraz etmiyor. 'Kötü polis'in varlığı işlerine geliyor.

Nazlı Ilıcak'ın "her taşın altında 'the Cemaat' mi var" kitabı tartışmaya en fazla derinlik katan çalışma. Yaklaşık 20 yıldır aynı senaryo sahneleniyor. Aynı listede ismi çıkan iki emniyet müdüründen biri badem gözlü olurken, diğeri tukaka ilan ediliyor. Aralarındaki fark, ikincisinin Ergenekon operasyonlarında aktif görev yapması. Nazlı Hanım ayrıntıları iyi yakalayarak bu suçlamanın nasıl pek çok olaya uyarlandığını anlatıyor. Bazı şifreleri çözmek için okumakta yarar var.

Leave a Reply