‘Geleceğe ait belirsizlik insanları endişeye sürükledi’ – NTV Bilim …

Medyada, arkadaş sohbetlerinde sıkça konuşulan herkesin hakkında söyleyecek bir şeyi olan felaket senaryolarına göre; 21 Aralık 2012 günü kıyamet kopacak ve teknik ekipmanlar, haberleşme araçları çalışmayacak, uçaklar havalanmayacak, uzaylılar dünyaya gelecek, tam 3 gün boyunca hava kararacak ve birçok insan bu süre içerisinde hayatını kaybedecek. Pekala insanoğlu kıyamet senaryosuna neden böyle körü körüne inandı? Ruh halimizi Uzman Klinik Psikolog Nuray Sarp’a sorduk.

Dünya böyle bir felaket senaryosuna neden kolayca inandı? Yeni dünyada insanlar kendilerini her şeye kolayca nasıl inandırabiliyor?

Dünya böyle bir felaket senaryosuna gerçekten hemen inandı mı yoksa bunlar sadece “Garantiye almak için yapılan çabalar mı?” diye de sorulabilir bence bu soru. Yıllar ilerledikçe daha çok stres faktörüyle daha çok belirsizlikle başa çıkmak zorunda kaldık. Şu an yaşadığımız dünya kaotik denebilecek seviyede belirsiz ve belirsizlik artıkça bu belirsizlikle başa çıkmak için kullandığımız davranışlar bizi bir yerlere götürür oldu. Bu davranışlar neler olabilir?

Belirsizlik, temel kaygı kaynağıdır. Kaygılarımız arttıkça kendimizi güvende hissetmek için davranışlar geliştiririz. Bunlar aşırı garanticilikten boşvermişliğe kadar uzanan bir skalada sıralanabilir.

Ya varsa ...

Ya kıyamet koparsa ...

Ya ölürsek ...

… gibi kaygı içerikli cümle yapılarına bazılarımız, davranışsal çözümler buldu, gitti Şirince’de yer ayırttı. Bazıları da "Yapacak bir şey yok" dedi, teslim oldu. Önemli olan noktya şu; kaç kişi bu düşünce yapısının rasyonelliğini sorguladı? Yoksa el yordamıyla devam edip 22 Aralık sabahında görürüz deyip erteledi mi?

Kaygı içerikli cümleler her zaman bizi kapana kıstırır. Eğer bu düşünceyi sorgulayarak kendi inancınıza göre cevaplar verdiyseniz ve kıyamet Şirince’de kopmayacak gidiyorum dediyseniz buna denilecek fazla bir şey yok ama garanti olsun, nolur nolmaz dediyseniz, bu düşünce sadece kıyamet konusunda mı böyle yoksa siz hep böyle mi yaparsınız buna dikkat edin.

İnsanlar hayatlarından kıyameti bekleyecek kadar mutsuzlar mı? Toplum neden kıyamet gelsin de kurtulalım diyecek kadar gelecekten umutsuz?

İnsanlar yüzyıllardır dışarıdan bir kurtarıcı beklemiştir. Bunu her dinde her toplumda görmek mümkün. Bunun nedeni saf mutsuzluktur demek çok zor. Bu, kendini değiştirmek ve hayatını değiştirmek için sorumluluk almamakla daha yakından ilişkili görünüyor. “Biri gelsin, sihirli değnek değdirsin ve hayatım değişsin”, “Kıyamet kopsun ve her şey değişsin” değişim düşünceleri hep ön planda.

Ölümü, hiç bir canlı eğer patalojik bir durum yoksa istemez. Bütün mekanizmalarımız hayatta kalma üzerine programlıdır. Ölüm anksiyetesi çok ciddi varoluşsal bir anksiyetedir. O yüzden bu söylemler o günlük yaşanılan problemleri ertelemek için veya kendini teskin etmek için kişilerin kullandığı söylemler olarak görülüyor. Dikkat edilecek bir nokta belki de şu: Kıyamet gelsin de KURTULALIM diye kurulan cümle kıyamet gelsin de ÖLELİM diye kurulmuyor. Burada kişinin algısının dertlerle başa çıkma ve kurtulmak için bir güce ihtiyacı olduğu yönünde.

Kendini rasyonel olarak ifade eden insanların bile kıyamet senaryosu karşısında akıllarında soru işaretlerinin oluşmasının nedeni nedir?

Gelecek ile ilgili merak bizim için çok motivasyoneldir. İleriye yönelik ümidimiz olduğunu gösterir. Gelecekte neler olacağına yönelik tahminlerimiz, bugünkü bakış açımızla şekillenir ve aslında bugünkü zamanımızı şekillendirir. Gerçekçi bir kişi ihtimallere açıktır ve bunları da düşünür bu gayet sağlıklı bir düşünce yapısıdır. Katı olmak, körü körüne her şeyi reddetmek veya hemen kabul etmek bakış açınızı daraltır ve başa çıkamamanıza sebep olur. Aslında ruhsal bozukluklara baktığımız zaman düşünce yapısındaki bu aşırılıklar göze çarpar.

Tabii burada rasyonel kelimesini iyi incelemek gerekir. Rasyonalizasyon ya da mantığa bürüme bazı korku ve kaygılardan kaçmak için bazı kişilerin başvurduğu bir yöntemdir. Kişinin sürekli olayları veya düşüncelerini rasyonelizasyon kullanıp açıklamaya çalışması bize çoğu zaman maskelediği duyguların olduğunu söyler.

Kıyametin kopacağı gün için şimdiden yiyecek depolayan, kendilerine bulundukları yerden uzaklaşmalarına yardımcı olacak kaçış planları hazırlayan, o günkü seyahat planlarını/önemli işlerini iptal eden insanların verdiği tepkiler normal mi?

Bu sorunun cevabını aslında biraz yukarıda açıkladım, ancak tekrar şunu vurgulamakta yarar var: Bütün bunlar kişi bazında değerlendirilmelidir. Scientology tarikatının inançlarına mensup bir kişiyi bunları yapıyor diye yargılayamazsınız, bu sizin kendi inancınızla başkasını yargılamanızdan öte gitmez ve anlamsızdır. Kişinin kaygıları aşırı seviyede ise ve bunları yapıyorsa tekrar değerlendirmek gerekir. Ne yazıkki normal anormal tartışması psikoloji ve psikiyatri dünyasında süregelen ve çözülmemiş bir tartışmadır, o nedenle hala kişiye zarar verip vermediğine, işlevselliğine bakarak karar vermeyi uygun buluyoruz.

Leave a Reply