Evrimsel Psikoloji


 

 

İnsanlık tarihi incelendiğinde görülür ki bazı kişilerin düşünceleri, teorileri ilgilendikleri konular ile birlikte, daha bir çok alanı etkileyen ya da değiştiren sonuçlar yaratmıştır. Socrates, Aristotle, Karl Marx, Descartes ve Copernicus bu gibi kişilere örnek olarak verilebilinir. 1809-1882 yılları arasında yaşamış İngiliz biyolog Charles Darwin’de dünyayı ve evreni bilimsel olarak anlama noktasında yepyeni bir çığır açtı. Darwin ile birlikte yaşamın ne olduğu ve nasıl geliştiği soruları sır olmaktan çıkıp bilimsel olarak incelenip açıklanabilinecek olgulara dönüştüler. Darwin’in çalışmaları bilimsel düşüncenin her alanında derin etkiler yarattı. 

Darwin’e göre zamanla, etraflarında varolan biyolojik çevreden doğan  bütün canlı organizmalar aynı zamanda çevrelerine yani doğaya biyolojik anlamda adapte olarak gelişiyorlar. Evrim teorisi bizlerin ve diğer canlıların niçin başka bir şekilde değilde bugün olduğumuz şekilde evrimleştiğimizi açıklamaya, anlamaya çalışıyor. Neden farelerin uzun kuyrukları, zürafaların ise uzun boyunlarının olduğunu, neden kuşların kanatlarının olduğunu ya da neden insan beyninin diğer gelişmiş primatlarınkinden daha büyük olduğu gibi sorular evrim teorisinin cevaplamaya çalıştığı sorulardan bazıları. Canlı organizmanın yapısında meydana gelen değişikliklerin neden ve nasıl meydana geldiğini açıklamanın, psikolojinin incelediği, kişilik, sosyal etkileşim, dil kullanımı, algılama, seks, açlık, ruhsal hastalıklar ve zeka gibi bir çok alan üzerinde önemli etkileri var.

Evrim kısaca, tarihsel süreçte canlıların doğal seleksiyon (seçim) yoluyla sayısız kuşaklar boyunca gelişmesi olarak tanımlanabilinir. Doğal seleksiyon anlayışına göre, birçok farklılıkları içerisinde barındıran herhangi bir canlı grubunun bazı üyeleri, çok daha yüksek bir oranla doğal çevresine adapte olmayı başarıyor, bu şekilde örneğin yırtıcı hayvanlar tarafından yenilmekten kurtulup daha çok av yakalayabiliyor ve en önemlisi kendileri ile aynı genleri taşıyan ve bunu gelecek nesillere taşıyabilecek daha çok çocuğa sahip olabiliyor. Bunun karşıtında diğerleri kendi doğal çevrelerine ayak uydurmada daha az başarılı olduklarından yaşamlarını devam ettirme şansları çok daha düşük olup, daha az çocuk üretebiliyorlar.

Özellikle son yirmi-otuz yıldır bazı psikologlar biyolojinin davranışlar üzerindeki önemli etkisini kabul edip bunu araştırmaya yöneldiler. Yapılan çalışmalar gösterdi ki aynı veya ayrı türden canlıların sergilediği birçok davranışsal farklılıkların nedeni genetik ve biyolojik farklılıklardan kaynaklanıyor. Evrim psikologlaraına göre şimdiki zamanı anlamak için  mutlaka geçmişi anlamamız gerekiyor. Yani bir bireyi anlamak istiyorsak hem o bireyin geçmişini anlamamız hemde genel anlamda insan türünün geçmişini, geçirdiği evreleri anlamamız gerekiyor.

Günümüz dünyasında evrim teorisi her ne kadar hemen hemen hiçbir bilim adamı tarafından ret edilmese de genel toplum arasında evrim teorisine inanış oranı çok fazla değil. Örneğin, Amerikan halkının sadece yüzde otuz beşi evrim teorisinin gerçek bulgularla desteklendiğini düşünüyor. Fakat, eğer biz insanı, buradan yaşamı davranışlarımızın, öfkelerimizin, tutkularımızın ve sevinçlerimizin nedenlerini, kökenlerini anlamak istiyorsak evrimsel anlayışa sırtımızı dönmektense, daha çok yüzümüzü dönmeliyiz.

Bilgi ve bilim, öğrenmek açık olmayı gerektirir, biz böyle olabilirsek yaşamı, modern dünyayı yakalama şansına sahip olabiliriz, bilimsel gelişmeleri uzaktan seyirci gibi izlersek bilincimizde uzakta tünemiş, hayatın içerisinde yer almaktansa seyirci olmayı kabul etmiş kişilerinki gibi sığ olacaktır. İşin kötü yanı eğer bilincimiz sığ kalır ise bu darlığın, az gelişmişliğin farkında bile olmayacağızdır hatta az gelişmişliğimizi mutlaka ret edeceğizdir.

Evrimsel psikolojiyi anlamaya devam edecek olursak, D.W Leger’e göre evrimsel psikolojinin inceleme alanı özetle, canlı bir organizmanın evrimsel tarihinin o organizmanın davranışları ve düşünsel stratejileri üzerinde nasıl bir katkıda bulunduğunu ve buradan bu davranışlarla, stratejilerin organizmanın üreme ve yaşamını devam ettirme mücadelesini nasıl etkilediğini araştırmaktır. Evrim psikologlarının inceledikleri ve cevaplamaya çalıştıkları bazı sorular şöyle sıralanabilinir.

  • Neden bebekler özellikle bir yerden bir yere hareket etmeye başladıkları dönemde yabancı kişilerden korkmaya başlıyorlar?
  • Niçin birçok sayıda insan, yılan ve örümcek fobisi yaşarken, çok daha tehlikeli olan ve ölüme neden olan elektrik veya silah fobisi yaşamazlar?
  • Neden erkekler kadınlara göre çok daha fazla bir şekilde karşı cinsten birisinin arkadaşça yaklaşımını cinselliğe yorumlar ya da cinsel partnerinin başkası ile ilişkisini aşırı kıskançlık ve öfkeyle karşılar?

Bu ve bunun benzeri birçok soru hafıza, algılama, dil, bilinç, kişilik gibi ana konulara bağlı olarak evrimsel psikolojinin ilgilendiği ve açıklamaya çalıştığı alanlara giriyor. Evrimsel Psikoloji özellikle son yıllarda çok büyük ilgi çekmeye başladı ve görünen  o ki insanoğlunun yaşadığı, tekrarlanan problemlerini, davranışlarını anlayıp çözümlemede bir çok alanda büyük etkiler yaratacak. 

Leave a Reply