EVRİM AKSESPsikoloji bozuk bir toplum!

Özgecan’ın ölümüyle gerilen sinirler yavaş yavaş gevşemeye başladı bile. Bundan sonraki kadına (veya erkeğe fark etmez) şiddet olaylarında, cinayetlerde, tecavüzlerde çok daha dayanıklı olacağız. Çok daha az üzülecek, şiddeti-cinneti çok daha fazla kanıksayacağız. İşte bu, tehlikenin en vahim durumu. Acıya, şiddete karşı bağışıklık kazanmış bir toplum olmak..

Özgecan olayının şoku hala üstümüzdeyken onca facia yaşandı tekrar.. Kısaca göz atalım..

18 yaşında bir genç kız Manisa’daki bir zeytinlikte yakılmış halde bulundu. Kimliği belirlenmeye çalışılıyor.

Gazeteci Nuh Köklü, kartopu oynarken öldürüldü. Vitrin camına kartopu geldi diye sinirlenen esnafın muhtemelen öfke kontrolü problemi vardı. Düşünmeden kana buladı elini.

Fırat Çakıroğlu, Ege Üniversitesi’nde çıkan kavgada hayatını kaybetti.

Kübra Kart, kocası tarafından öldürüldü, bedeni 52 parçaya ayrıldı.

Hüsne Aslan, arabada erkek arkadaşıyla tartıştıktan sonra öldü. Erkek arkadaşı başının üstünden araba ile geçti.
Bunlar, Özgecan’dan sonra olanlar… Öncesini yazmaya sayfalar yetmez..

Hepsi birbirinden korkunç ölümler.. Şimdi önemli bir soru: Manisa’da yakılmış cesedi bulunan genç kıza ne kadar üzüldük mesela? Lütfen bunu sorun kendinize! Elinizi vicdanınıza koyarak sorun ama. Özgecan kadar mı? Büyük ihtimalle değil. Nedeni çok basit; bağışıklık kazandık artık çünkü. Bundan sonra olabilecekleri daha kolay kaldırabileceğiz. İşte bu bir toplumun başına gelebilecek en vahşi ve kötü durumlardan biri..

İnsanlarda ciddi bir ‘Öfke Kontrolü Problemi’ var. Kendileri öfkelerini değil, öfkeleri onları yönetiyor. Tecavüz olaylarında da benzer şekilde, tecavüzcüyü beyni değil hormonları yönetiyor. Mini etekli birini gördü mü, beyin devre dışı kalıyor, hormonlarının emrine uyuyor, gidip tecavüz ediyor. İnsanca beynini kullanmak yerine hayvanca güdülerine teslim oluyor. İlkellikte son nokta.

Bunu yapan bireyler arttıkça, bu durum birey sorunu olmaktan çıkıp toplumsal bir sorun haline geliyor. Sonuç; psikolojisi bozuk hastalıklı toplum.. Tıpkı şu an içinde bulunduğumuz toplum gibi.
Bu konuda hiç vakit kaybetmeden bir şeyler yapmak gerekiyor. İlgili bakanlıkların acil çalışma yapmaları şart. Derhal toplum psikolojisini düzeltmenin yollarını aramalılar. Her bireyi düzenli aralıklarla psikoloğa göndermeliler örneğin. Devlet sağlamalı bunu. Nasıl herkesin bir aile hekimi var, benzer şekilde ‘Aile Psikoloğu’ da olmalı. İnsanlar buraya gitmeye mecbur bırakılmalı. Çocukluklarına inilmeli, bastırılmış sapkınlıkları ayıklanmalı, bilinçaltları temizlenmeli! Artık toplum olarak bu noktadayız.

Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı bu konuda ortak projeler geliştirmek zorundalar. Zira sağlık, sadece fiziksel değil, psikolojik boyutu da olan bir kavram. Hastanelerde psikolog bulunması yeterli değil, bunlara gitmek mecburiyeti getirilmeli. Çünkü ne yazık ki insanımızda psikoloğa gitmek konusunda çok tehlikeli önyargılar var. ‘Ben deli miyim psikoloğa gideceğim’ cümlesi bile bu konuda ne kadar bilgisiz olduğumuzun en büyük kanıtı. Psikoloğa ruhsal açıdan sağlıklı insanlar bile gidiyor oysa.. Sadece kendilerini yargılamadan dinleyebilen biriyle konuşabilmek için..
Bu farkındalıkların insanlara kazandırılması çok önemli. Devlet bu konuları biraz daha umursarsa çok isabetli olacak. Çünkü artık zamanımız kalmadı. Hepimiz tehlikedeyiz. İnsanların yaşam standartlarını mali olarak yükseltme çalışmaları yanında mutlaka ‘ruhsal denge’ çalışmaları da yapılmak zorunda. Toplumdaki insan görünümlü vahşiler için ne kadar sürede işe yarar bilinmez, belki iki, belki üç nesil sonra, ama denenmek ve hemen bir yerlerden başlanmak zorunda…

Hep ihmal edilen, arka plana itilen ruh sağlığı konusunda ciddi projeler geliştirmek ve bunları istikrarlı bir şekilde uygulamak, bizi cinnet toplumu olmaktan kurtarmaya önemli katkılar sağlayacaktır..

 

https://www.facebook.com/Evrim.Akses

Leave a Reply