Doğru beslenin, kaliteli yaşayın

28012014 beslenmepsiko1Herkes sağlıklı beslenerek daha uzun bir yaşam sürmek istiyor. Ancak sağlıklı besin ararken işi abartıp hayatı kendinize zindan ederseniz yolunuz yine hastalıklara çıkıyor. Bu yüzden nerede duracağınızı doğru hesaplamalısınız.

Diyabet, kanser, metabolik sendrom, insülin direnci ve daha birçok hastalık dünyada hızla artış gösterirken diğer yandan daha uzun yaşama beklentimiz de artıyor. Genetik geçişlerimize henüz müdahale edemiyoruz belki ama uzun yaşamak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz içeren huzurlu bir hayat sürmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak sağlıklı beslenmenin önemine dair bazen kirliliğe dönüşen bilgi bombardımanı özellikle kaygı bozukluğu tanısı konulmuş ya da kaygıya meyilli kişilerde ‘Sağlıklı beslenme takıntısı’na dönüşebiliyor. Medicalpark Göztepe Hastanesi’nden Klinik Psikolog Zeren Okçuoğlu Kadıoğlu, beslenme kalitesini artırmak isterken yaşam kalitesini düşüren bu takıntı hakkında sorularımızı yanıtladı.

 

Vakalar artıyor

İlk kez 1997 yılında adı konulan Ortoreksiya; yani sağlıklı beslenme takıntısı, henüz tıp literatüründe tanımlı değil ancak yakın zamanda olacak gibi, çünkü vakalarda artış görülüyor. Basında yer alan sağlık ve beslenme haberleri, sanal ortamda dolaşan asılsız bilgiler ve bazı gıdalar hakkında uzmanların birbiri ile çelişen açıklamaları ilk bakışta bu artışın sorumlusu gibi görülse de aslında kişilik özellikleri de hastalığın ortaya çıkmasında büyük rol oynuyor. Klinik Psikolog Zeren Okçuoğlu Kadıoğlu, “Kaygı bozukluğu olanlar ve hastalığa yakalanmaktan korkanlar ile obsesif kompulsif bozukluk tanısı konulmuş kişilerde bu takıntının görülme ihtimali daha yüksek” diyor.

 

Yeme bozukluğu ile karıştırılmamalı

Yeme bozukluğu ile sağlıklı beslenme takıntısını karıştırmamak gerekiyor. Sıklıkla anoreksiya nervoza (yemek yememe) ve bulimia nervoza (yeme-kusma) olarak karşımıza çıkan yeme bozukluklarında kişiler daha çok yedikleri besinlerin miktarı ve kalori oranı ile ilgilenirken, sağlıklı beslenme takıntısı olanlar ise besinin niteliği ile uğraşıyor. Klinik Psikolog Kadıoğlu, “Bu kişiler besinlerin ne kadar doğal olduğu, katkı maddesi içerip içermediği, doğanın verdiği şekline ne kadar yakın olduğu ile ilgileniyorlar” diyor.

 

Hepimiz mi takıntılıyız?

Sağlıklı beslenme üzerine kafa yoran, alışveriş yaparken dikkatli davranan, etiket okuyan ve doğal kaynaklar araştıran bir insansanız yazının burasında ‘Acaba bende de mi sağlıklı beslenme takıntısı var?’ diye endişelenmeye başlayabilirsiniz. Sakin olun çünkü bu tanıyı almak o kadar basit değil… Hepimiz kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığı için soframıza koyduğumuz besinler üzerine kafa yoruyor, mümkün oldukça sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz. Ancak öyle zamanlar geliyor ki hayata bir daha mı geleceğiz deyip kaçamaklar yapıp hayatın tadını da çıkarıyoruz. Oysa sağlıklı beslenme merakının bozukluğa dönüşmesi, kişinin hayatının büyük bölümünü etkilemesiyle ortaya çıkıyor.

 

Takıntının sonu aynı yere varıyor

Sağlıklı beslenme takıntısı, yeme bozukluğundan farklı belirtilerle ortaya çıksa da ileri vakalarda varılan yer aynı olabiliyor. Sağlıklı beslenmek için her geçen gün daha seçici olmaya başlayan ve bu nedenle yiyebildiği besin sayısı gittikçe azalan kişi yetersiz beslenme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu durum ise tıpkı anoreksiya ve bulimia’daki gibi kilo kaybına ve hastalıklara yol açıyor.

<![CDATA[

]]>

UYARI: Bu siteye yazılan her türlü yorum kamuya açık bilgi haline gelecek ve diğer okuyucular tarafından görülecektir. Her nekadar editörlerimiz yapılan yorumları kontrol etse de, gözden kaçmış yorumlar olabilir. Bu nedenle bilgileri paylaşırken ilaç ve firma isimleri vermemeli, hakaret içeren yorumlar yazmamalısınız. Yorumlardan dolayı ortaya çıkabilecek sorunlardan, yorumu yapan kullanıcı sorumludur. Yorum yapan herkes bu kuralları okumuş ve hukuki sorumlulukları kabul etmiş sayılır.

Yorum ekle


Yenile

Leave a Reply