DENNIS FOX: “Kapitalizm her zaman birilerinin kaybetmek zorunda …

A

SERAP ÇAKIR

Dennis Fox Diyarbakır’da bir söyleşiye katılmak için dünyanın ta öbür ucundan buralara kadar gelince, ben de ‘Eleştirel Psikoloji’nin yazarıyla görüşme fırsatını kaçırmak istemedim doğrusu. İki farklı dilin bir araya gelip konuştuğu konu da epey ilginçti.
Meğer bizim anladığımız psikolojinin çok ötesinde bir psikoloji anlayışı, teorisi daha varmış da haberimiz yokmuş. Bu zamana kadar bunu bilmediğime de hayıflanmadım değil.
Dennis Fox, kapitalizm bize hep çalışmayı öğretti ve psikoloji de ona bu konuda yardımcı oldu diyor, sistemi değiştirmedikçe mutlu olamayacağımızı söylüyor ve daha da önemlisi kapitalist sistem sürdükçe her zaman birilerinin kaybetmek zorunda olduğunu belirtiyor.
En iyisi kendisi anlatsın ne demek istediğini. Buyrunuz efendim karşınızda Dennis Fox…

 

-Hoş geldiniz, Türkiye’yi biliyor muydunuz daha önce? Siyasal ve ekonomik yapısından bahsediyorum.

Hayır, bilmiyordum ama her yerde birçok bayrak gördüm, Amerika gibiydi. İnsanlarla konuştum, tarihle ilgili birçok şey öğrendim. Birçok şeyin milliyetçi duygularla ilişkili olduğunu anladım. Bazı meseleler var ki insanlar konuşmak istemiyor. Dokunulması zor, temas etmesi zor. Ama buradayken daha çok öğrenmek istiyorum.

-Gözlemlerinizi merakla bekleyeceğim. Umarım bir şeyler karalarsınız.

Belki…

-Ben biraz eleştirel psikolojiyi anlamak istiyorum. Türkiye'de pek bilinen bir alan değil.

Pek çok yerde pek bilinmiyor. Eleştirel psikoloji genel bir kavram ama insanlar onunla farklı şeyler ifade edebiliyorlar. Psikoloji, çalışma alanı gelişirken belirli bir tarihsel bağlam içerisinde gelişti. 1800’lerin sonunda Amerika’da bir meslek olarak modern, endüstriyel, kapitalist bir devletin oluşmasında oldukça yardımcı olan bir bilim olarak gelişti. Topluma yardımcı olan kısmı ise bizim içimizde olanı dışa vurmasıydı. Özellikle Kuzey Amerika’da olaylara bireysel şekilde bakmanın da bir yolu oldu. Mesela psikoloji neden bazı insanların daha yoksul, neden bazı insanların daha zengin olduğunu açıkladı. Bireysel nedenlerle topluma uyanları ve uymayanları birbirinden ayırdı. Evlerinde ve işyerinde problemi olan insanlar terapistlere gittiler. Terapistlerin temel çalışma mantalitesi ise senin kafanda bir sorun olduğu üzerinden seni değiştirmekti. Dolayısıyla psikoloji birçok insanı kontrol eden kurumlar için oldukça önemli bir hal aldı.
Birçok psikolog hastanelerde, okullarda, askeriyede, cezaevlerinde çalışmaya başladı. Psikoloji, bu kurumda çalışan insanların işlevsel olmalarına yardımcı olarak bu kurumların da işlevsel olmalarına yardımcı oldu. Radikal psikolog ya da eleştirel psikolog olarak kendini tanımlayan birçok insan için psikoloji toplumun kendini devam ettirmesi için bir kurum olarak görülüyor. İşte eleştirel psikologların asıl yapması gereken bu kurumları sorgulamaktır. Bu kurumların içinde çalışmak işlevsellik göstermek ve bu kurumlara uyum sağlamak değil...
Psikoloji teorileri psikolojinin dışında da kullanılır. Mesela öğretmenler çocuklarla çalışırken psikolojiden ya da psikoloji teorilerinden ya da psikoloji hakkında yazılmış kitaplardan yararlanırlar. Ve okulda öğrencilerin öğrendikleri çeşitli kalıplar oluşur. Öğretmeni dinlemek, çok çalışmak, gelecekte ne yapacağına karar vermek, sıraya girmek gibi şeyler ve bunlar oldukça bireysel bir şekilde öğretilir. En önemlisi rekabet öğretilir. Sonunda çok çalışan başarılı olacaktır fikri öğrencilere işlenir.

-Kötü bir şey mi bu?

Evet, bunların özelikle kendi kavramları kendi dünyası içerisinde başarılı olup öbürlerini önemsemeyen insanlar için kullanışlı olduğunu düşünüyorum. Ama toplumun her zaman şu an olduğu gibi olacağını varsayarak yani değişmeyeceğini, rekabetin her zaman en önemli şey olduğunu... Benim işim yok, onun işi yok ben çok çalıştım işi aldım, o işi alamadı. İşi bölmek yerine; ben çok çalıştım ve işi aldım. İşte kapitalist sistem her zaman birilerinin kaybetmek zorunda olduğunu ve çok çalışanların kazanacağını, geride kalanların kaybedeceğini varsayar. “Her zaman kısıtlılık vardır ve bu her zaman böyle gidecektir, en doğru şey de çok çalışmaktır” algısı oluşturur.
Amerika’dan gelen birisi olarak diyebilirim ki değişik kültürlerin değişik değerleri var. Amerikan çocukları daha rekabetçiyken Meksikalı çocuklar kardeşlerine bakmada Amerikalılara göre daha iyiler. Farklı kültürlerin farklı değerleri varken Amerikan psikolojisi de hâlâ Amerikan sineması, ekonomisi, politikası gibi bütün dünyada yayılıyor. Aynısı psikoloji için de geçerli, çünkü Avrupa’da şu an okumakta olan birçok psikoloji öğrencisi Amerika’da yazılan kitapları okuyor.


-Amerikalı ve Meksikalı ailelerin farkından, kültürel farklılıklardan söz ediyorsunuz. Ana akım bu olaya nasıl bakıyor, eleştirel psikoloji nasıl bakıyor?

Eleştirel psikologlar sadece ana akım psikolojinin var saydığı modelin doğru olduğunu kabul etmezler. Çünkü, akıl sağlığı modelinin diğer insanlardan izolasyona dayanmasının birtakım olumsuz sonuçları var. Başka bir tarihi örnek vereyim. 1800’lerin sonunda Amerika Birleşik Devletleri, yerlilerin yaşadığı Amerika’nın batı kısmını ele geçirmişti. O zamanlar orada yaşayan yerliler işbirliğine dayanan kabilelerdi. Mesela Kanada’da yaşayan Kodasu adlı kabilenin özel mülkiyeti yoktu, herkesin ortak mülkiyeti vardı. Kanada'nın kuzey batısında yaşayan yerlilerin de otlak seremonileri vardı. Çok fazla mal biriktirmiş olanlar, o törende diğerlerine fazla mallarını dağıtıyordu ve böylece mal birikimi gerçekleşmiyordu. O bölgede gelişme isteyen Kanadalı, Amerikalı hükümetler öncelikle onların kültürlerini değiştirmek istediler. Çünkü eğer yerliler fazla mallarını vermeye devam ederlerse, herkes eşit mala sahip olursa, ortak bir şekilde toprak mülkiyetine sahip olmaya devam ederlerse herkesin bildiği rekabet temelli düşünen Kanadalılar Amerikalılar olmaları zorlaşacaktı. Böylece hem Kanada’da hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde otlak seremonilerini yasadışı hale getirdiler. Hükümet bir yasa çıkardı ve herkesin kendine ait küçük bir toprak parçası oldu. Plan şuydu: Herkesin kendisi için çalışmasını sağlamak ve işbirliğini azaltmak. Çünkü Amerikan’ın yöntemi, tarzı budur. Paylaşmak iyi bir şey değildir ve çalışmak iyi bir şeydir.
Çünkü Amerikan anlayışına göre eğer zengin olmayacaklarsa bu insanları sen nasıl fabrikada, marangozhanede veya çeşitli kurumlarda çalışmaya teşvik edebilirsin ki? İşte bunların hepsi psikolojinin ortaya çıkıp tanımlanan, görünen bir alan olmasıyla ortaya çıkar. Psikoloji bunlarla ilgili teoriler geliştirir, araştırmalar yapar. Bu teoriler ve araştırmalar modern, kapitalist, endüstriyel bir devlette yaşama uygun bir yaşam sürmenin insanın kendisi için çalışmasının ne kadar iyi olduğunu ve ne kadar mantıklı olduğunu söyler. Psikolojinin eğitim öğretim gibi diğer alanlara uzanmasının nedeni insanın kendisi için çalışmasının neden iyi olduğu konusunda kanıt göstermektir.
Bir örnek daha vereyim. 1900’lerin başında üretim sistemi değişti ve bant sistemine geçtiler. Herkesin yaptığı iş değişti, daha ufak işler yapmaya başladılar. Dolayısıyla psikoloji insanların kötü çalışma koşullarına adapte olmasını sağlayan bir bilgi alanı oldu. “Eğer işinden memnun değilsen bir terapiste gidersin ve işinden nasıl mutlu olacağını öğrenebilirsin.”

'PSİKOLOGLARA MAAŞ ÖDEMEK EŞİTLİĞİ SAĞLAMAKTAN UCUZA GELİR'

Bir insan için hayat, işimden memnun değilim, sosyal yaşamımdan memnun değilim, kendimden memnun değilim psikoloğa gidiyorum şeklinde ilerliyor artık.
Ve milyonlarca insan mutlu değil. Ama biz her zaman “bu senin problemin” diyoruz. Sistemi değiştirmedik ki insanlar mutlu olsun. Sadece “kendin üstünde çalış” vurgusunu yaptık.
Birçok psikolog cezaevlerinde çalışır ve cezaevinde çalışanları kötü bir çalışma ortamı da olsa işe gelir tutarlar. Mahkumları da sakin tutarlar. Çünkü psikologlara maaş ödemek toplumu daha eşitlikçi bir yer yapmaktan daha ucuza gelir. Benzer şekilde okulda daha küçük sınıflar açmaktansa, çocuklara yaratıcılığı teşvik eden bir eğitim vermektense, daha fazla sayıda öğrenciyi bir psikolog aracılığıyla daha çok çocuğun bulunduğu sınıflarda okutmak daha ucuza gelir.

-Yani ana akım psikoloji bu sistemi destekliyor.

Aslında bunlar kafalarında düşündükleri şey değil ama bu bir sonuç. İnsanlara yardım ettiklerini düşünüyorlar ve gerçekten yardım ediyorlar da. Ama durumu değiştirmeye çalışmıyorlar. Bu onların işi değil.

-Yani sistemle birlikte yürüyorlar. Peki eleştirel psikoloji ne diyor, sistemle birlikte yürümeyelim mi?

Evet. Feminist terapistler var mesela bazıları kendilerine eleştirel psikolog da der. Kadınlar onlara terapiye gelir. Feminist terapistler sadece onların kötü koşullara uyum sağlamalarına destek olmaya çalışmaz. Feminist terapistler onlara neden bu durumda olduklarını düşünmeleri için, erkeklerle aralarındaki eşitsizliklere dair fikir sahibi olmaları için, sonuçların neden böyle olduğunu ve nasıl değiştirebileceklerini düşünmeleri için yardımcı olurlar. Kadınlara yaşadıkları kötü duruma alışmalarını söylemez. Eleştirel psikologlar terapi üstüne odaklanmaz, insanlara başka insanlarla birlikte çalışarak içinde bulundukları kurumları ve çevreyi değiştirmeleri için yardımcı olmaya çalışır.

***
"ELEŞTİREL PSİKOLOJİ, KURTULUŞ TEOLOJİSİYLE BİRLİKTE ORTAYA ÇIKTI'

-Eleştirel psikoloji ne zamandan beri var?

Her zaman vardı. Psikolojinin gittiği yolu beğenmeyen, ondan hoşlanmayan psikologlar her zaman vardı. Hem bilimsel araştırma metotlarına dair huzursuzlukları olanlar vardı, hem de neyin önemli olduğunu söyleyen teoriye dair teorilere dair hoşnutsuzlukları olanlar… Eleştirel psikoloji terimi Almanya’da 1960’tan itibaren kullanılmaya başlandı. Yetmişlerde Latin Amerika’da kurtuluş teolojisi hareketi gibi özgürleşmeci psikoloji hareketi de vardı. Kurtuluş psikolojisi ya da özgürleşmeci psikoloji çiftçilere, köylülere hükümete karşı başkaldırmalarına yardımcı oldu ve birlikte çalışmalarına destek oldu.
 
-Yani kurtuluş teolojisiyle bir arada mı yürümüş?

Evet, aynı zamanda. Şu an Amerika’da birçok insanın bildiği kurtuluş psikoloji hareketinin en önemli ismi aynı zamanda bir rahipti. Ignacio Martin Baro cizvit rahibiydi ve bir sosyal psikologdu. Sosyal psikoloji ve sosyoloji metodolojisini Salvador’da ne kadar çok eşitliksiz olduğunu göstermek için kullandı ve ölüm mangası tarafından katledildi.

-O zamanlar pek çok rahip de öldürülüyor kurtuluş teolojisini desteklediği için…

Ignacio Martin Baro aynı anda öldürülen altı rahipten biriydi. Amerika’da eğitim görmüştü ama İspanyolca yazıyordu. Günümüzde çalışmaları İngilizceye çevrildi ve Amerika’da birçok insan onun yazdıklarını okuyor.

Leave a Reply