Çocuk İstismarıyla Yüzleşilmeli

"Çocuğa Karşı Ev İçi Şiddetin Önlenmesi Paneli Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.

Panele Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Çocuk Çalışmaları Birimi, Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), Toplum Merkezi, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı (YÖRET), Umut Çocukları Derneği, Üsküdar Çocuk Yuvası, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) katıldı.

İki oturum halinde gerçekleşen panelin ilk oturumunda "Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkisi ve Hukuksal Boyut", ikinci oturumunda ise Genç Hayat Vakfı'nın koordinasyonu ile Geleceğimizin Çocukları Vakfı (GÇV) ve Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM) ortaklığında gerçekleştirilen "Çocuğun Ev İçinde Yaşadığı Şiddet" araştırmasının sonuçları tartışıldı.

Bir şey yap!

Açılış konuşmasını Genç Hayat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Beyza Zapsu yaptı. Projenin sonuçlarından bahseden Zapsu, ev içi şiddetin görünürlüğünü arttırmak istediklerini dile getirdi. Hak sahibi bireyler olarak görülmeyen çocuklara yönelik, aile içinde bir suçun cezası olarak kullanılan şiddetin yasal olmamasına rağmen yasalarla korunmadığını vurguladı. 26 Şubat'ta TBMM'yi ziyaret edecek olan Zapsu, konuşmasına araştırmada yer alan öğrencilerden birinin sözüyle son verdi: "Bir şey yap."

Şiddetin coğrafyası yok

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayten Zara Page, şiddetin çocuklar üzerindeki psiko-sosyal etkilerinden bahsetti. İstismar ve ihmalin coğrafyası olmadığını belirten Zara, çocuğun sadece aile içinde değil; hukuksal-siyasi şiddete de maruz kaldığını, fakat çocuğa en büyük zararın yine çocuğa en yakın olandan geldiğini vurguladı.

En fazla istismar biçimi baba-kız çocuk arasında yaşanıyor; daha sonra; baba-oğul, dede-torun, ağabey-kardeş.

Yüzde 96 gibi yüksek bir oranla erkekler tarafından uygulanan şiddetin şiddeti doğurduğuna da dikkat çeken Zara, çocukların yaşadığı şiddet ile kimlik değiştirdiğini söyledi. Bunun sonucunda yeni ve sağlıksız bir kimlik oluşuyor. Her çocuk ise aynı tepkiyi göstermiyor. Bu şiddet aracına ve çocuğun şiddete yüklediği anlama göre değişiyor.

Böyle bir şey yok

Marmara Üniversitesi Çocuk Koruma, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tolga Dağlı, hastane temelli çocuk koruma merkezlerinden ve cinsel istismarın tıbbi boyutundan bahsetti. İzmir Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sezen Zeytinoğlu'na dönemin aile ve sosyal hizmetler koruma bakanı tarafından söylenen "Bizde böyle bir şey yok" anekdotundan hareketle cinsel istismarı yaşayan çocuğun bu durumu anlatmaktan çekinme nedenlerini ise şöyle sırladı:

  • Tanıdığı birini korumak istemek,
  • Ailenin parçalanmasından korkmak,
  • Kimsenin kendisine inanmayacağını düşünmek,
  • Utanmak,
  • Suçluluk duymak

Bu nedenlerin yanı sıra devletin kurumlarının zorlayıcılığının ise ayrıca önemli olduğunu belirtti.

"Tacize uğrayan mağdurun başvuracağı organizasyonlar sırasıyla; polis- karakol- avukat- savcı- doktor- mahkeme- adli tıp... Doktorların adli kanıt toplama ve rapor yazma konusunda eksikliği de dikkate alınınca bu süreç daha da uzuyor. Dolayısıyla çocuk, defalarca aynı öyküyü anlatmak zorunda kalıyor." Dağlı ise Pendik'te bulunan Marmara Üniversitesi bünyesinde olduğu gibi Türkiye'deki üniversite hastanelerinde çocuk koruma ve uygulama merkezlerinin kurularak ihmal ve istismara uğrayan çocuklara bütüncül bir yaklaşım olabileceğini ifade ediyor.

Gerçeklerle yüzleş

Çocuğa karşı ev içi şiddetin hukuksal boyutunu ele alan avukat Seda Akço, sözlerine Almanya Başbakanı Angela Merkel'den yaptığı bir alıntı ile başladı.

"Çocuk haklarının ihlal ve çocukların istismar edildiği vakalar oldukça fazla. Bu yüzden gerçeklere dimdik bakan bir kültüre ihtiyacımız var."

Sosyal hizmetler konusunda çok gelişmiş olduğunu söylediği Almanya'da olduğu gibi gerçeklerle yüzleşebilecek bir kültüre ve bunu söyleyebilecek yöneticilere ihtiyacımız olduğunu söyleyen Akço, bir dönem şiddetin önlenmesinde eğitim ön plana çıkarılırken, şimdi de hukuka aynı misyonun yüklendiğini dile getirdi.

Kanunun bir araç olduğunu; kanun değişikliğinin ancak çok iyi yapılanmış bir anayasanın son aşaması ise işe yarabileceğini vurguladı."Eğer bir anne çalışırken devlet çocuğuna bakmıyorsa ve ihmal sonucu çocuğun başına bir şey gelirse anneyi cezalandırmak çözüm değil. Devlet, çocuğu şiddetten korumak zorundadır. Kanun böyle diyor. Ancak devletin yükümlülüğünün biçimine çok önem verilmeli.

Gündemdeki 4+4+4 eğitim sistemine de değinen Akço, çocuğun okula gitmesinin ev içi şiddetin önlenmesinde önemli bir durum olduğunu ifade etti.

Akço konuşmasını engellemenin failin cezalandırılması veya cezaların arttırılması ile sağlanamayacağını; bütün çocuklara ulaşılabilen, bütünlüklü bir sistemle istismarın olmadan engellenebileceğini dile getirerek bitirdi. (EÇ/HK)

.......

* Genç Hayat Vakfı 11-18 yaş grubundaki gençlere yönelik çalışmalar yapmak üzere 2008 yılında kurulan bir sivil toplum kuruluşu. İstanbul Liseli Profili (2011) araştırmasının yanı sıra projelerinden bazıları: Sokağımdan Tarih Yazıyorum, Yurttan Sesler, Renk Çemberi, Doğru İletişim.

** Geleceğimizin Çocukları Vakfı başta korunmaya muhtaç çocuklar olmak üzere, her yaştan insanı yeniden topluma kazandırmak için 1997 yılında kuruldu. Okul, çocuk yuvası, aş evi, sığınma evi gibi kurumsal faaliyetlerinin yanı sıra 2006 yılından beri Koruyucu Ruh Sağlığı uygulaması ile travmaları yok etmeye çalışıyor.

*** Uluslararası Çocuk Merkezi UNICEF ve Fransız Hükümeti tarafından 1949 yılında Paris'te Centre International de l'Enfance ismi ile kurulan merkezin 1999 yılında finansal sıkıntılar nedeniyle kapanmasından sonra  Ankara, Bilkent Üniversitesi'nde açıldı. 2004 yılında dernek statüsünü alan UÇM, uluslararası bir dernek olarak sağlık kursları ve çocuk haklarına yönelik yayınlar yapıyor.

 

**** Ayten Zara ve psikoloji bölümü öğrencilerinin kurduğu Bilgi Açık Kapı (BAK) Bilgi Üniversitesi Şiddet ve Travmayı Önleyici Çalışmalar Grubu hakkında bilgi almak için tıklayınız. http://www.bilgiacikkapi.com/

 

 

Leave a Reply