Çocuğunuza ödül vermeyin!

Çocuğunuza ödül vermeyin!

Çocuk psikolojisi üzerine çalışan Amerikalı Psikolog Aletha Solter İstanbul’daydı ve anne babalara çok faydalı birkaç seminer verdi.

Solter, ceza ve ödül içermeyen, otoriter olmayan bir disiplin şekli öneriyor ve adına da "Demokratik anne/babalık" diyor.

CEZA İLE BAŞLAYALIM...

Solter, her şeyden önce cezanın işe yaramadığı görüşünde. Ceza elde etmek istediğiniz sonucu size vermiyor.

Bazen kısa bir süre verir gibi gözüküyor, ama daha sonra çocuğun üzerinde yarattığı stres ve travma nedeniyle ters tepiyor.

Araştırmalar, ceza verilen çocukların çok daha agresif ve uyumsuz olduğunu gösteriyor. Ceza, çocukların uygunsuz (şımarık) davranışları nedeniyle veriliyor.

Solter, bir çocuk eğer agresif/uyumsuz davranıyorsa, bunun aşağıdaki üç nedenden birinden kaynaklandığını söylüyor:

-Karşılanmamış meşru bir ihtiyaç (Açlık, ilgi, oyun ihtiyacı, dinlenme) 

-Bilgi eksikliği

-Travma/stres birikmesi

-Solter, ilk madde ile ilgili olarak önemli bir noktaya dikkat çekti.

Çocukların ihtiyaçlarının, doğaları gereği çok çabuk karşılanması gerekiyor. Siz açlığınızı bir yarım saat erteleyebilecekken, acıktığı zaman yarım saat bekleyen çocuk bir canavara dönebiliyor.

İkinci maddeyi ise anne/babalar çoğu zaman fark etmiyor. Birçok şeyi küçük çocukların bildiğini varsayıyor.

Küçük çocuklara bilgiyi, çoğu zaman sözle değil göstererek aktarmak gerekiyor.

Bir şey öğretirken olumsuz cümleler kurmamak gerekiyor. "Bak kediler böyle okşanır’’ şeklinde olumlu sözlerle gösterilmesi daha etkili oluyor.

Çocukların sorun olarak görülen davranışlarının arkasında çoğu zaman üçüncü madde yatıyor.

Çocuklar sandığımızdan çok daha fazla stres altındalar ve bu stresleri boşaltamadıkları zaman patlamaya hazır birer bomba haline geliyorlar.

Bir çocuğa verebileceğiniz en büyük yardım stres boşalmasına destek olmak. Ama nasıl? Bu konuya ikinci yazıda geniş yer vereceğim için şimdilik geçiyorum.

Ceza konusunu kapatmadan önce şunu da bir kenara not düşmek gerekiyor. Ceza sadece, "Bu akşam çizgi film yok’’ ya da  "Odana git, cezalısın’’ demek değil.

Mesela o anda ona gösterdiğiniz ilgiyi kesmek de cezaya giriyor. Ya da "Etini bitirmezsen kurabiye yok’’ demek de.

GELELİM ÖDÜLE....    

Ödülü olumlu bir şey gibi algılıyoruz ama ödül ceza ile hemen hemen aynı mekanizma ile çalışıyor.

Her şeyden önce ödül veriyorsanız, vermediğiniz anda ceza vermiş oluyorsunuz. Yani ödül bir noktada cezaya dönüşüyor. Ve yine ceza gibi ödül de size istediğiniz sonucu vermiyor.

Araştırmalar ilginç. Amerika’da daha önce hayatlarında hiç kefir içmemiş iki grup çocuğa kefir verilmiş.

Bir gruptaki çocuk kefir içtikleri için ödüllendirilmiş, diğer grup ödül olmaksızın sadece kefir ile tanışmış.

Araştırmanın sonunda ödül verilmeyen gruptaki çocukların kefiri daha çok sevdikleri ve içmek konusunda daha istekli oldukları görülmüş.

Solter, gerçek bir hikaye üzerinden ödülün tetiklediği mekanizma ile ilgili çok ilginç bir tespit aktardı.

Her gün evine giderken geçtiği bir mahalledeki çocuklar, bir psikoloji profesörüne etnik kökeni nedeniyle sataşıyorlarmış.

Profesör bu sataşmaları, çocukların hakaretlerini ödüllendirerek son vermeye karar vermiş.

Çocuklara eğer ona hakaret etmeye devam ederlerse, her birine günde 1 dolar vereceğini söylemiş.

Çocuklar çok mutlu olmuş ve kısa bir süre içinde hakaret eden çocuk sayısı artmış.

Profesör, 1 dolar bana artık çok geliyor diyerek yavaş yavaş çocuklara ödediği parayı 5 sente kadar indirmiş.

Çocuklar 1 hafta önce bedava yaptıkları ve çok zevk aldıkları sataşmaları profesör yeterince para ödemediği için kızarak tamamen bırakmışlar.

Özetle çocuğunuzun bir davranışı içselleştirip benimsemesini istiyorsanız, yapacağınız son şey o davranışı ödüllendirmek olmalı.

Bir davranışı ödüllendirdiğiniz anda çocuğunuzun dikkati ve motivasyonu davranışın kendisinden ödüle kayıyor.

Ödül sistemi, bir şeyleri başkalarından gelecek takdir ya da zorlama nedeniyle değil kendi içsel motivasyonu nedeniyle yapan bireyler yetiştirmemize katkı sağlamıyor.

Tam da şu anda "O yok, bu yok, peki ama ne yapacağız?" sözleri kulaklarımda çın çın çınlıyor.

Demokratik anne/babalık tavsiyeleri yarınki yazıda. Bir ipucu vereyim, yazının başlığı: "Ağlamak güzeldir"

Esra Sert'in "Acemi Anne" köşesini Facebook'tan takip etmek için tıklayın.

Leave a Reply