Çağan Irmak’tan politik psikoloji dersleri

Politik psikoloji cahilidir bizim siyaset sosyetemiz. Okumaz, okuyandan da sormaz. Neyse ki ona da çare bulunuyor. Yeni kuşak sinemacılarımız, siyasi cemiyetin tembellik açığını kapatmak için büyük bir uğraş veriyor. Örnek; Çağan Irmak...
Son filminde, ihtiyacı azami düzeyde karşılıyor Çağan Irmak. Politik toplumu külliyat devirme zahmetinden kurtaracak kıymette bir çalışma.
İnkarcı tavrına, ikircikli siyasetine rağmen, hatta ne yaparsa yapsın, Aleviler’in CHP’ye olan tedirgin bağlılığının sarsılmaması...Aşırı solun, değişimin her türlü etkisine kendini kapatan bir öfke fanatizmine saplanıp kalması... Bir yanda tutkulu bir sistemle barışık yaşama azmi, diğer yanda sisteme nefretçil bir tepki. Bir yanda acıyı bal eyleme teslimiyeti, diğer yanda intikam militancılığı. Ve ikisi de aynı hafıza kaynağından besleniyor. Aralarındaki inat akrabalığının hangi toplumsal gerçeklikte geliştiği, birçok açıdan izaha muhtaç.
Alevi ve sol ideolojik kimlikleri hangi aşamada örtüştü, nasıl kemikleşti bu kadar, ki hiçbir gerçek aralarındaki bağı koparmaya güç yetiremiyor?
Aynı korku ve dehşet geçmişine iki zıt tepki mi; aynı acılardan doğan bir kimlik sendromunun biri mutedil, diğeri aşırı olmak üzere iki farklı duşavurumu mu?
‘Bu tepkisel kimlik çelişkilerini nasıl çözümlemeli’ diyordum ki, Çağan Irmak mevzuya el attı. Aleviler’in, solun ve elbette CHP’nin, Dersim gibi ‘seçilmiş bir travma’ya yaklaşım tarzını sorgulamak için muazzam bir imkân.
‘Dedemin İnsanları’, ilk elde seyircinin iç dünyasını allak bullak eden bir film. Çağan Irmak, hisli bir görsel öykücü. Bağlamanın orta teliyle çalıyor. Senarist ve yönetmen olarak, lirik sinemaya özgün bir eser daha kazandırdı. Politik psikoloji mütehassıslığında da yeni bir yükseliğe çıkardı çıtasını.
Filmin öyküleme tekniği, örgüsü, yapısı, görsel dili, detay seçimi, oyunculuk kalitesi üzerine gevezelik yapmayı sinema eleştirmenlerine bırakıyorum. Ama şu kadarını söylemek bana düşer: İktidarından muhalefetine siyasetçilerin kaçırmaması gereken bir film bu.
Hemen her partinin kendine ait bir siyaset okulu var. Derslerin biri, muhakkak surette sinema salonlarına taşınmalı. Akabinde, birkaç ders de filmin kritiğine ayrılmalı. Oyuncuyu, yönetmeni çekiştirmeye değil tema kritiğine, içerik analizine, psiko-politik tahlillere hasredilmiş dersler...
Sadece akademi müdavimi siyasetçi adaylarına mı lazım bu ders? Hayır. Eskisini yenisini, gencini ihtiyarını ayırmıyorum; hangi kademede olursa olsun, bilhassa yönetici sınıfından her aktif siyasetçi mutlaka en az bir kez görmeli.
Fakat liderler ve çekirdek kadroları için bir kere izlemek de yetmez. Onlara mükerrer gösterim öneriyorum. Bu günlerde Dersim ikilemi yaşayan CHP liderine özel tavsiyem ise bu eylemi üçlemesi. Çalışmayı laakal üç kez tekrar etmeli ki, göreceği faydalar sayılamayacak kadar çoktur.
Neden mi? Çünkü dokunaklı bir film değil yalnızca, yoğunlaştırılmış bir politik psikoloji kursu aynı zamanda, hem de en âlâsından.
Bazen iç yakan bir anne feryadı koptuğunda, bazen gidicinin arkasından sırasını bekleyen dalgın ve manalı bir göçmen bakışı atıldığında ele geliyor izleyici. Tuttuğu yerinden kördüğüm atıyor yönetmen de.
Sosyo-politik olaylara psikolojik bir pencere açıyor film. Toplumsal ve siyasal kimlik gelişiminin sırlarını, sosyal-siyasal hadiselerin psikodinamiğini sıkışmış hayatlar üzerinden gösteren bir pencere. Arada sıkışıp kalanların kimlik sorunlarını, o sorunlarla baş etme ya da edememe yöntemlerini incelikli bir üslupla aktarıyor bize.
Siyasetin sinema saati geldi, dersimiz politik psikoloji...

Leave a Reply