Anlaşmazlık iyi mi, kötü mü?

Anlaşmazlık iyi mi, kötü mü?

DOKUZ Eylül Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Abbas Türnüklü ve ekibi tarafından yürütülen Akran Arabuluculuk ve Anlaşmazlıkların Çözümü Projesi’nden bahsetmiştim iki hafta önce. İzmir’den başlayan ve toplumda hoşgörü, anlaşma, iyiliği artıracak bu proje şimdiden İstanbul, Bursa ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerimize de yayılmaya başlamış. Özellikle okullarda arabulucular yetiştirerek yaşanan problemleri arabulucular vasıtasıyla çözmeyi amaçlayan projede, öğrencilerin kendi seçtikleri arabuluculara özel bir eğitim veriliyor. Böylelikle geleceğin arabulucuları yani ‘anlaşmazlık yöneticileri’ yetişiyor.

Geçen hafta ben de bu eğitimin bir bölümüne dahil oldum. Vizyon genişleten, farklı gözlerle bakmayı öğreten çok farklı bir eğitim. Anlaşmazlık deyince aklımıza olumsuz bir imaj geliyor ya, Prof. Türnüklü diyor ki; ‘Aslında anlaşmazlık güzel bir şeydir, farklılığın yani demokrasinin olduğunu gösterir. Önemli olan bu anlaşmazlığı yönetme biçiminizdir.’

Düşününce ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz zaten. Hepimiz tek tip, tek cins olsaydık hiç anlaşmazlık olmazdı belki, ama hayat ne sıkıcı olurdu kimbilir. Oysa şimdi farklı görünümler, farklı görüşler, farklı bakış açıları arasında bizler de zenginleşiyor ve evriliyoruz. Önemli olan bizden olmayana anlayış gösterebilmek, onun da en az bizim kadar varolma hakkı olduğunu bilmek, hatta bunu savunabilmek, bizimle çatıştığı noktada ise her iki tarafın da iyiliğine olacak şekilde orta noktada buluşmayı başarabilmek...

Bu konuda atılacak adımları eğitimin devamında öğreneceğim, fakat şimdiden kendimde bile kemikleşmiş yargıları farketmemi ve normal şartlarda fevri davranabileceğim olaylarda daha sakin olabilmemi sağladı. Tabii bir de arabuluculuğun ne kadar önemli ve zor bir iş olduğunu anlamamı... Sonu kötü bitebilecek bir anlaşmazlıkta kendini tarafların yerine koyarak, onlara uygun gelebilecek çözümü bulup, bunu kabul ettirebilmek gerçekten hiç kolay iş değil. Bunu da ancak iyi eğitim almış arabulucular yapabilir. O nedenle Dokuz Eylül Üniversitesi Anlaşmazlık Çözümü Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından başlatılan proje geleceğin uygar, çağdaş ve hoşgörülü toplumunu yaratmada büyük önem taşıyor.

Değişmeyen tek şey

Son dönemde yaşananlar birçok konuda değişim özlemini de beraberinde getirdi. Özellikle gençlerin yaklaşımları hepimizden farklı. Onlar birçok konuda değişim ve gelişim olması gerektiğini düşünüyor. Pek de haksız sayılmazlar. Dünya çok farklı işliyor artık. Artık, Türkiye’de de siyasetin şekli değişmeli ve her parti önce insan diyen bir politika yürütmeli. Herkesin insanca yaşayabildiği, gerçek anlamda eşit haklara sahip olabileceği, kendisine, kişiliğine saygı gösterilen ve hayatındaki zorlukların aslında son derece basit düzenlemelerle yok edilebileceği ve tek bir kişinin bile umutsuz olmadığı bir gelecek olmalı.

Ama, bunları gerçekleştirirken, “Evrensel Temel Değerler” olan hak, hukuk, sağduyu, doğruluk ve dürüstlükten de asla ödün verilmemeli...

Düşünme ve öğrenmeyi öğrenme

İronik gibi görünse de en çok ihtiyacımız olan eğitimlerden biri de bu aslında. Biz öğrenmeyi falan bilmiyoruz, biz ezberlemeyi ve üstüne düşünmeden papağan gibi tekrar etmeyi biliyoruz. Oysa özellikle son dönemde beyin konusunda birçok yenilik keşfedildi. Bu da öğrenme ve düşünme yetilerimizi arttırabileceğimizi gösterdi. Psikolog Gülgün Sharafat’ın bu konuda yaptığı çalışmalardan daha önce bahsetmiştim. Yaz döneminde de Pozitif Psikoloji Danışmanlık ve Beyin Aktivite Merkezi olarak çocuklar için çok özel bir program hazırlamışlar. İlginizi çekerse 464 43 64 nolu telefondan bilgi alabilirsiniz.

Leave a Reply