Alan Dışı Rehber Öğretmenlik Hakkında ki Düşüncelerim

Sosyoloji ve Felsefe mezunlarının Rehber Öğretmen olarak
atanmasına karşı değilim.

Gerekçem de şu: Rehber öğretmenlik bir kadrodur. Psikolojik
Danışman, Psikolog yada Sosyolog olmak bir unvandır.

Özel sektörde özellikle dershaneler yasal açıdan rehber öğretmen
bulundurmak zorunda oldukları halde PDR mezunlarının yüzde 90'nı devlete
atandığı için ilgili branştan öğretmen bulamıyorlar.

Ayrıca Dershane rehberliği ile PDR formasyonu arasında çok
da paralel bir bağ yok. ÖSYS yada SBS sistemini bilen bir kişi çok iyi
rehberlik hizmeti verebilir. Bu konuda PDR yada psikoloji mezunlarından daha
gayretli ve istekli olduklarına bizzat şahit olmuşluğum vardır. Bununla beraber
şunu da söylemeliyim:

14 yıllık rehber öğretmenim. PDR ünvanı ile atandım. Açık
söyleyeyim PDR ve Psikoloji mezunlarının şişkin egoları çoğu zaman mesleki
faaliyetlerinde bir handikap olarak öne çıkıyor. Amacım sosyoloji yada felsefe
mezunlarını övmek değil.  Benim
gözlemlediğim gerçek bu.

Bu açıdan MEB’in Rehber Öğretmenlerin Ataması başlıklı
yazısında Sosyoloji ve Felsefe mezunlarına Rehber Öğretmenlik olanağının
sunulması hem pedagojik hem bilimsel hem de işlevsel bir sakınca
barındırmamaktadır.

190 puanla özel üniversitelerde psikoloji ya da PDR bölümünü
okuyanların rehber öğretmenlik yapması; Sosyoloji yada Felsefe mezunu birinin
rehber öğretmenlik yapmasından daha sakıncalı ve daha tartışmaya değer bir
konudur.

Ben tartışmaların mesleki etik bağlamdan ziyade mesleki
fetişizm hissiyle yapıldığını düşünüyorum. Özellikle PDR mezunu kişilerin bu
tartışmalara girmek yerine aldıkları eğitimin psikolojiyle ilgisine bakmalarının
ve buna itiraz etmelerinin daha elzem olduğuna inanıyorum.  (Merak edenler İstanbul
Üniversitesi PDR Bölümünde okutulan dersler
e bakabilirler.)

Ayrıca bir mesleği lisansa haps etmek uluslararası eğitim
ahlakıyla bağdaşan bir durum değildir. Unutmayalım ki; Freud bir fizyoloji
hekimi ve nörolog, Piaget bir zoolog, Jung bir antropolog ve psikiyatri
hekimiydi. Örnekler arttırılabilir)

Türkiye’deki mevcut sistem ruh sağlığı yasası ile sağlıklı
bir zemine kavuşturulmadan bu tür tartışmalar abesle iştigaldir.

Özellikle Psikologlar Derneğinin başlattığı imza kampanyası
tam bir paradoks örneğidir. Düne kadar PDR mesleğini psikoloji biliminden
saymayacak kadar pervasız tutum içinde olan bu dernek aynı zamanda PDR psikolog
tartışmasının ana provokatörüdür. Yıllarca Wisc-R eğitimlerinden PDR
mezunlarını dışlamak suretiyle Wisc-R eğitimlerinin merdiven altı alanlarda
yapılmasına neden olan Türk Psikologlar Derneği’nin  rehber öğretmenliği kursuna yönelik MEB'in son
etkinliğine karşı imza kampanyası başlat
ması en hafif deyimle
tükürdüğünü yalamaktır. Bu imza kampanyasıyla Rehabilitasyon merkezlerinde
istihdam edilen psikologların istihdam alanlarının daralmasına karşı güya
mesleki savunuculuk görevi ifa ediyor. Bunu yapacağına Psikologların Rehabilitasyon
merkezlerinde özel eğitim öğretmeni gibi çalıştırılmasına karşı bir tutum takınması
daha elzemdir.  Rehabilitasyon
merkezlerinde çalıştırılan psikologların mesleki tükenmişlik sendromu yaşadıkları
bilinen bir gerçek olarak ortada dururken, olaya bu kadar sığ yaklaşmak ayrı
bir trajedidir.

 Mesleki gasp konusunda birkaç şey daha
söyleyerek yazımı bitireceğim:

Ortada mutlaka bir gasp
durumu varsa bunu hangimiz yapmıyoruz ki:

Psikiyatrist gibi ilaç
öneren psikologlarımız yada psikolojik danışmanlarımız yok mu?

Psikoterapi eğitimi
almadan psikoterapistim diye piyasaya kendini tanıtan psikiyatri hekimleri yok
mu?

Okullarda istihdam
edilmek üzere açılan PDR bölümü mezunları psikologların tüm çalışma alanlarına
göz dikmiyor mu?

Rehabilitasyon
merkezlerine psikolog olarak atanan psikologlar özel eğitim uzmanlarının işini
yapmak suretiyle bir başka meslek grubunun işini gasp etmiş olmuyor mu?

Çocuk gelişimi mezunu
olup kendisini Aile ve Çocuk Terapisti olarak tanıtan çocuk gelişimcileri yok
mu?

Cinsel terapist unvanını
kendi kendisine uydurma bir şekilde veren ve Vajinismus tedavisi yapıyorum
diyen psikolog, pratisyen hekim, kadın doğum uzmanları ve nörolog yok mu?

Otizmde en etkili
tedavinin özel eğitim olduğu ortadayken, Otistik bir çocuğu haftada 3 defa
psikiyatrik tedavi amacıyla ofisine çağırıp ailesinden tonlarca para alan
psikiyatri hekimleri yok mu?

Var hem de sayıları
sayılamayacak kadar çok.

Bir iki sertifikayla koç
moç ve kişisel gerilim mi gelişim uzmanı mı belli olmayan güruhu da saymıyorum…

Liste uzayıp gider… Ruh
sağlığı yasası olmadığı sürece bu tür tartışmalar sadece vaktinizi alır.

Ben olsam bol kitap okur
iyi bir psikoloji uzmanı olmaya çalışırdım. Çünkü asıl tehdit okumayan niteliksiz
uzman sayısında ki nicel bir artıştır…

Sosyoloji veya Felsefe
mezunlarının rehber öğretmen olması bu sorunların yanında denizde çakıl
hükmündedir…

Ayrıca MEB’in son yazısı
sadece özel sektörün yaşadığı ciddi ve aşılamayan bir soruna çözüm üreten
işlevsel bir uygulamadır.

En azından ben böyle
düşünüyorum…

 

Leave a Reply