Ailesi Ziyarete Gelmeyen Mahkumların Psikolojisi Bozuluyor

İstanbul Ümraniye T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda, 'Personel ve Hükümlülerin Karşı Karşıya Oldukları Sağlık Riskleri ve Bu Risklere Neden Olan Faktörler' konulu bir araştırma yapıldı. Bu çalışma aynı zamanda Türkiye ve Hollanda ortaklığında gerçekleştirilen 'Türkiye Cezaevi Sisteminde Zarar Azaltma' projesinin bir kısmını oluşturuyor. 'Hızlı Değerlendirme ve Cevaplandırma' yöntemiyle yapılan araştırmada, Ümraniye T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda sağlık risk ve problemlerinin neler olduğu, bu risklerin oluşmasındaki etkenler ve olası çözüm önerileri araştırıldı. 9 soru soruldu, 4 kriter belirlendi. Bu kriterler suç grubu, yaş, eğitim seviyesi ve suçun tekrarı olarak sıralandı.

Hızlı değerlendirme ve cevaplandırma anketine toplam 46 hükümlü katıldı. Ümraniye T Tipi Cezaevi'nde kalan hükümlülerin yüzde 90'ını uyuşturucu, yüzde 10'unu ise cinsel suçluların oluşturduğu görüldü. Hükümlülerin yüzde 19'u 18-25, yüzde 37'si 26-35, yüzde 33'ü 36-50 ve yüzde 11'i 50 yaş üstü grubunda yer alıyor. Eğitim seviyesi için okuma-yazma bilmeyen, okuryazar, ilkokul mezunu, ortaöğretim mezunu, lise mezunu ve lisans mezunu şeklinde gruplandırıldı. Cezaevindeki hükümlerin bu gruplara göre dağılımı sırasıyla yüzde 3, yüzde 6, yüzde 56, yüzde 20, yüzde 12 ve yüzde 3 şeklinde.

HÜKÜMLÜLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU CEZAEVİNE GİRMEDEN MADDE KULLANMIŞ

Sağlık riskleri ve problemleri bakımından personel için sağlık risklerinin başında bulaşıcı hastalıklar geliyor. Bunun yanı sıra vardiya saatlerinin uzun olması, sürekli kapalı alanda çalışma ve hükümlülerden gelebilecek bir saldırı tehlikesi gibi durumların psikolojik sorunlar için risk oluşturuyor.

Hükümlüler için de sağlık risklerinin başında bulaşıcı hastalıklar geliyor. Hükümlüler için bir diğer en önemli sağlık riski ve problemi ise psikolojik rahatsızlıklar. Stres, odaların kalabalık olmasından dolayı yer sıkıntısı, toprak zemine temasın olmaması ve sosyal etkinliklerin yetersizliği hükümlülerin psikolojik sıkıntılar yaşamalarına neden oluyor. Hükümlü ve personelin sağlık riskleri, eğitim düzeyiyle orantılı.

Personel ve hükümlülerin verdiği bilgiye göre cezaevinde bulunan hükümlülerin büyük bir çoğunluğu cezaevine girmeden önce madde kullanmış. Bu oranın yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olduğu öngörülüyor. Esrar en sık kullanılan madde olarak ifade edildi. Esrarı sırasıyla hap, eroin, kokain, taş, ecstasy, alkol, uçucu maddeler, rivotril ve afyon sakızı takip ediyor.

Ailesi ziyarete gelmeyen veya gelemeyen hükümlülerin diğerlerine göre psikolojik rahatsızlıklar geliştirme riskinin daha yüksek olduğu ifade ediliyor. Personel içinse sosyal durumun belirli bir risk grubu oluşturmadığı belirtiliyor.

CEZAEVLERİNDE SOSYAL ETKİNLİKLER ARTIRILMALI

Öneriler bölümünde ise madde bağımlılarının cezaevine girdiğinde maddeye ulaşımı olmadığı için bazı yoksunluk semptomları yaşadığı belirtiliyor. "Hükümlülerin madde bağımlılığı konusunda bilgilenmesi, yoksunluk ve madde ihtiyacıyla başa çıkma becerilerinin kazandırılması ve rahatlama tekniklerinin hükümlülere öğretilmesi bu alanda yaşanan problemlerin en aza indirgenmesinde ve yoksunluk belirtileriyle başa çıkmada önemli bir rol oynayabilir." deniyor. Ailelerin de madde bağımlılığı konusunda bilgilendirilmesinin, cezaevinde karşılaşılan madde kullanımına bağlı sorunların sıklığını azaltabileceği ifade ediliyor.

Cezaevlerinde düzenlenen sosyal etkinliklerin mevcudun fazla olmasından dolayı yetersiz kalması, hükümlülerin boş zamanlarını kaliteli değerlendirememelerine, aşırı kalabalık odalarda kalarak sıkılmalarına ve içlerindeki enerjiyi yönlendirecek bir faaliyet bulamamalarına neden oluyor. Bu durumun sonucunda ise hükümlülerin psikolojik sıkıntılar yaşaması, odalarda gerginlikler yaşanması veya sırf odadan çıkabilmek için birçok hükümlünün revire dilekçe yazması sık gözlemlenen durumlar. Bu durumların hepsinin ise kurum personelinin işini zorlaştırdığı ve gereksiz iş yüküne neden olduğu belirtiliyor.

Sosyal etkinliklerin artırılmasının hükümlülerin boş zamanlarını kaliteli geçirmelerini, diğer hükümlülerle iletişim kurma imkanı bulmalarını, sahip oldukları enerjiyi üretken bir şekilde kullanmalarını sağlayacağı vurgulanıyor. Bu konuda personelin de eğitime ihtiyacı olduğu belirtilerek; sosyal etkinliklerin bir iş yükü değil, tam tersine iş yükünü azaltıcı etkisi olduğunun gösterilmesinin personelin sosyal etkinliklerle ilgili direncini azaltacağı kaydediliyor.

(CİHAN)

Leave a Reply