20. yüzyıl şizofreni 21. yüzyıl manik depresif yüzyılı

21. yüzyılda çok fazla çifte mesaj var. Bu yüzyılda insanlar artık inandıkları gibi yaşamıyor, yaşadıkları gibi inanıyorlar ama doğrunun ne olduğu bilgisi herkesin içinde bir yerlerde mevcut. Bu bilgiyi asla kaybetmeyecek olmak ama inandığın gibi yaşayamamak/yaşamamak bireyi manik depresif olmaya zorluyor.

MELEK ARSLANBENZER / Şair

Psikoloji insan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini inceleyen bilimdir. Sadece bu anlamıyla düşündüğümüzde psikolojinin insan tekini yani bireyi anlamaya yönelik bir bilim dalı olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Araştırmalar ve insan psikolojisini iyileştirmeye dair yöntemler büyük ölçüde bu anlayış üzerine kuruludur. Birey herhangi bir sebeple psikolojik bir rahatsızlık yaşar. Bu rahatsızlığın rahatsızlık olduğunu bireyin gündelik hayatını sekteye uğratmasından ve toplumla uyumsuzluğuna sebep olmasından anlarız. Gündelik hayatını belli kurallar çerçevesinde sürdüremeyen ve topluma entegre olamayan bireyler psikolojik olarak rahatsız ya da başka bir deyişle patalojik kabul edilirler. Bu tanımların çoğu batı kaynaklıdır. Psikolojik rahatsızlıkların tümü batılılar tarafından tanımlanmıştır. Psikiyatrik ve psikolojik hastalıkların tanı ve kriterlerini kapsayan DSM IV isimli kitap Amerikan Psikiyatristler Birliği patentini taşımaktadır ve biz bu kaynağa bakarak kimin hasta kimin sağlıklı olduğuna kara veririz.

Burada üzerinde durmamız gereken iki konu var. Bunlardan biri hastalıkların tanımlanmasında kültürel faktörlerin yeterince değerlendirilmemesidir. İkincisi de yine ilkine bağlı olarak; bireylerin toplumun geri kalan kısmından ayrı düşünülmesi ve buna göre değerlendirmeye tabii tutulmasıdır.

Sanayileşmenin tahrip gücü

Hiçbir birey kendinden menkul, müstakil bir varlık olarak değerlendirilemez. Bireylerinin yaradılış özelliklerinin dışında, toplumsal kodları ve davranış şekilleri vardır ve bu, bireyin önemli bir kısmını oluşturur. Dolaysıyla bireyi bağımsız bir varlık olarak düşünmek hastalığın tanımı ve çözüm yolları konusunda bizi ciddi yanlışlara ve yetersizliklere sürükler. Bireyin kodları sadece yaşadığı toplumla değil aynı zamanda o toplumun tarihiyle de belirlenir. Dolayısıyla dünya tarihinden başlamak üzere, daraltarak gidecek olursak, ulusların tarihi, yörelerin ve bölgelerin tarihi, şehirlerin, köylerin ve hatta ailelerin tarihi bireyin psikolojisi üzerinde ciddi etkiler taşır. Bir insanın nasıl bir ailede, nasıl bir coğrafyada, nasıl bir kültürde dünyaya geldiğini bilmeden o kişi hakkında fikir yürütmek, hasta olup olmadığına karar vermek sağlıklı bir yaklaşım değildir.

Bütün bunlardan yola çıkarak manik depresif denen hastalığın bir toplum hastalığı, 21. yüzyıla ait bir hastalık olduğunu iddia edeceğiz. Şizofreni 20. Yüzyıla damgasını vurmuş bir hastalık olarak kayıtlara geçti. 20. yüzyıl tarihine yani 1900’lü yıllara baktığımızda, 19. yüzyılla başlayan çok ciddi bir toplumsal değişmenin söz konusu olduğunu görüyoruz. İmparatorluklar devri kapanıyor yerine sanayi toplumları kurulmaya başlıyor ve ulus devlet denen şey ortaya çıkıyor. Şizofreni, toplumsal olarak düşünüldüğünde, bu tabloya çok uygun bir hastalık. Bu yüzyılda yaşanmış çok fazla savaş var. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, bu savaşlara katılsalar da katılmasalar da, insanların hayatlarını çok fazla etkiliyor. Bu etki imparatorluklar çağında yaşanan savaşların etkilerine benzemiyor çünkü bu yeni dönem savaşları öncekilerin aksine bir yayılma politikasından ziyade bir korunma, savunma politikası üzerine kurulu savaşlar. İmparatorlukların yıkılmasıyla birlikte aidiyetlerin ve kimliklerin karmaşıklaştığı ve yeni aidiyetler oluşturmak için yeteri kadar sürenin geçmediği bir yüzyıla giriyoruz.

Şizofreni; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, hastanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı bir ruhsal hastalık olarak tanımlanıyor. Şizofreni kelimesi, Yunanca ayrık veya bölünmüş anlamına gelen “şizo” ve akıl anlamına gelen “frenos” sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşmuş. Şizofreni tanımında anlatılmak istenen kişinin iki kişilikli olması değil, aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmasıdır. Zaten inanılacak tam ve net bir gerçeklik olmadığında kişiler olanın dışında kendi hayal dünyalarında sistemli yeni gerçeklikler yaratabilirler. Savaşlarla ilgili pek çok filmin senaryosunda bu türden vakaların meydana geldiğini de görebiliriz. 1984 yapımı Birdy filmi bu açıdan izlenmesi gereken filmlerden biridir. Zaten özellikle 1980’ler şizofreni hastalığının hem yaygınlık hem de popülerlik açısından tavan yaptığı yıllardır. Bir çeşit “tutunamayanlar” rahatsızlığı diyebiliriz şizofreni için.

Her şeye sahip olma hastalığı

Yeni dönemlerin yani 21. yüzyılın hastalığı ise manik depresif bozukluktur. 20. yüzyıl sonlarına kadar yaşanan değişimlerin ardından dünyada bir çeşit denge hakim oldu. Bunun elbette mutlak ya da olumlu anlamda bir denge olduğunu söyleyemeyiz. Dengeden kastımız dünya sistemin işleyişine yönelik tartışmanın ortadan kalkmış olmasıdır. Hakim olan yeni dünya düzeni insanları evrensel değerler altında birleştirmeye çalışırken bir yandan da kendi devamını garanti etmeye çalışır görünüyor. Bireyler yeni evrensel değerlere sarılırken içlerine işlemiş, fıtratlarından gelen değerlerin reddiyle karşı karşıya. Bir koltukta iki karpuzun taşınamayacağı aşikar. İkisini bir arada taşımaya çalışma hastalığı da diyebiliriz manik depresif bozukluk için. Her şeyi elde etme, hiçbir şeyden vazgeçmeme hastalığı. Bugün dünyada iki değer birden yükseliyor. Bunlardan biri basit: zenginlik, güç, para vs. Diğeri ise biraz daha karmaşık: iyilik, eşitlik, yardımseverlik, insan hakları, kardeşlik, evrensel değerler falan. İkisinin bir arada yürümeyeceği açık, yürütmeye çalışınca da manik depresif bir toplum ve manik depresif bireyler ortaya çıkıyor.

21. yüzyılda çok fazla çifte mesaj var. 21. yüzyılda insanlar artık inandıkları gibi yaşamıyor, yaşadıkları gibi inanıyorlar ama doğrunun ne olduğu bilgisi herkesin içinde bir yerlerde mevcut. Bu bilgiyi asla kaybetmeyecek olmak ama inandığın gibi yaşayamamak/yaşamamak bireyi manik depresif olmaya zorluyor.

melekarslanbenzer@gmail.com

Leave a Reply