Yeme Bozuklukları Otuz Yılda İki Kat Arttı!

Zayıf olmayı güzelliğin olmazsa olmazı olarak yansıtan medya ve magazin programları, yanlış diyet uygulamalarıyla yaşanan başarısız zayıflama öyküleri ve bunlara eşlik eden psikolojik problemler yeme bozukluğu oluşum riskini artırıyor.

Yeme bozuklukları, yediğinden büyük bir pişmanlık ve suçluluk duyarak laksatif kullanıp tuvalete çıkma ve zorla kusma, tiksinerek çok az yeme veya bir daha yiyemeyecekmiş gibi durdurulamadan aşırı yeme nedeniyle açığa çıkıyor. Daha çok kadınlarda, özellikle genç kızlarda görülmekle birlikte kadınlarda erkeklere oranla 1.5 kat daha fazla görülüyor.

Yeme davranış bozukluklarının çok yönlü değerlendirilmesi gerektiğini, bu davranışların altında yatan gerek fizyolojik gerekse psikolojik nedenlerin detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiğini ve tedavinin hekim, diyetisyen, hemşire ve ruh sağlığı uzmanından oluşan ekip ile sağlanması gerektiğinin altını çizen Samsun Sağlık Müdürlüğü Diyetisyeni Sinem Şahin, "Son yıllara kadar sadece üst ve orta sınıftaki ergen ve genç kadınlarda görüldüğü düşünülse de günümüzde oldukça yaygın olarak görülen yeme bozuklukları, aslında toplumun daha geniş bir kesimini tehdit ediyor. Yapılan araştırmalarda yeme bozukluklarının son 30 yılda iki kat daha arttığı ve görülme yaşının 5'e kadar düştüğü tespit edilmiştir" dedi.

Anoreksiye nevroza hastalığının özellikle genç kadınlarda görülebilen yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir sorun olduğunu belirten Diyetisyen Sinem Şahin, "Bu hastalık genellikle ergenlik döneminde, nadiren de erişkin çağında başlar. Anoreksiyalı bir kişi kilo almaktan korkar, şişmanlık adeta kabus gibidir. Aşırı zayıf olmasına rağmen bu durumu kabullenemeyen ve kaşektik (aşırı zayıf) denilen görüntüdedirler. Bu kişiler gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartılırlar.

Toplum içerisinde ufak porsiyonlar tüketirler. Kısa sürede çok fazla kilo kaybederler. Yağ ve yeterli besin tüketmedikleri için kabızlık ve düzensiz menstürasyon sorunları vardır, ayrıca tüylenme ve saç dökülmesi sorunları yaşarlar. Normal miktarda besin tükettikten sonra mide bulantısı ya da şişlik hissederler. Sürekli aşırı spor veya çok yoğun egzersizler yaparlar.

Giderek sosyal çevrelerini kısıtlarlar, içine kapanık ve asosyaldirler. Bu tip kişilerde mutlaka doktor, diyetisyen,psikolog işbirliği ile multidisipliner bir yaklaşım içinde tedavi uygulanmalıdır" diye konuştu.

Bulimia nevrozanın anoreksiya gibi psikolojik kökenli bir hastalık olduğunu açıklayan Sinem Şahin, "Kişiler, kiloları normal hatta zayıf olsalar bile, kendilerini aşırı kilolu hissederler. Anormal tüketimler yapar ve sonrasında pişman olarak yediklerini kusar, laksatif, diüretik kullanıp veya lavman yaparak bunları çıkartır. Büyük oranda psikolojik kökenli olduğu için kişi aldığı besinleri üzülüp kilo almaktan korksa da kontrolsüz yer ve pişmanlıkla onlardan kurtulmaya çalışır.

Aç kalabilir ya da aşırı egzersiz yapabilirler. Genellikle ergenliğin son ve erişkinliğin ilk dönemlerinde görülür. Kendini iyi hissetmediği, karmaşa vestres içerisinde olduğu zamanlarda veya aşırı az yeme sürecinden sonra aşırı açlık duygusuyla tıkınmaya başlamakta, rahatlama hissinden sonra suçluluk duygusuyla yenilen yiyecekleri çıkartırlar.

Bu tip kişilerde kendini kusturmaya bağlı yemek borusunda aşınmalar oluşabilir, diş ve dişeti hastalıkları da görülebilmektedir. Bu tip kişilere yaklaşım çok önemlidir, çünkü bir anda belli bir kiloyu vermek isteyebilirler. Doğru beslenme düzeninin anlatılması ve gözetim altında tutulmaları gerekmektedir" şeklinde konuştu.

Tıkanırcasına yemek yeme sendromunun çok sık görülen yeme davranış bozukluğu olduğunu ifade eden Şahin, ağzını aşırı doldururcasına abartılı bir şekilde yemek yeme alışkanlığı ile ilgili şu bilgileri verdi: "Bu kişilerde diğer kişilere oranla çok kısa bir süre içerisinde çok büyük miktarlarda abartılı bir yemek yeme söz konusundur.

Bu olay sırasında kişi kendisini kontrol edemez. Fiziksel olarak aç hissetmemesine rağmen yemek yemeye devam eder. Diğer kişilerin yanında utanç duydukları için tek başına yemek yer ve yedikten sonra pişmanlık duyarlar ve kendilerini depresif hissederler. Kişi bulimia nervozada olduğu gibi aşırı yemek yemekte ancak herhangi bir yöntemle aldığı besinlerden vücudunu arındırma ihtiyacı duymaz.

Genellikle ağırlık tedavisi gören obez bireylerin yüzde 30'unda görülmektedir. Tanı konulan bir çok hasta normal vücut ağırlığının üzerindedir ve diyabet, yüksek kan kolesterol düzeyi, kalp hastalığı ve bazı kanser tipleriyle karşı karşıyadır. Tıkanırcasına yemek yeme sendromunda öncelikle stres, depresyon ve mutsuzluğu yemekle giderme duygusu altındaki ana nedenlerin saptanması önemlidir."


Gece yemek yeme alışkanlığının obezitenin başlıca sebeplerinden olabileceğini söyleyen Samsun Sağlık Müdürlüğü Diyetisyeni Sinem Şahin, gece yemek yeme sendromu ile ilgili şunları söyledi: "Bu sendromun en karakteristik özelliği gece düzenli uyku olmaması ve günlük enerjin yüzde 25 ile 50 gibi oldukça önemli kısmının gece tüketilmesidir. Gece uyumama ve çok yeme sonrası bu kişiler gündüz çok uykulu ve çok tok hissederler. Bu nedenle kahvaltı etmezler ve gün içinde çok dengeli yemek yiyemezler. Bu obezitenin sebeplerinden birisidir."

İHA

Leave a Reply