GÜNCEL
11 Kasım 2011
Paker: AKP ‘mazlum ve mağdur Müslüman’dan ‘zengin ve zalim Müslüman’ konumuna geçti.
AKP ‘mazlum ve mağdur Müslüman’ konumundan ‘zengin ve zalim Müslüman’ konumuna geçti. İktidarın kendine demokrat tavrı iyice sırıtıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi yrd. doç., psikoterapist Murat Paker, gelinen durumu AKP’nin öteden beri rahatsızlık veren “kendine demokrat” tavrının ayyuka çıkışı olarak özetliyor.
Paker’in deyimiyle, 2M’den 2Z’ye yani “mazlum ve mağdur Müslüman konumundan, zengin ve zalim Müslüman”a geçiş yapan AKP’nin icraatının olumlu yanı da var; mücadele azmini kamçılaması. Umalım da bu yön kendini bir an evvel göstersin, zira cezaevlerinde yer kalmadı. İçeridekilerin ve dışarıdakilerin psikolojisini Paker’den dinleyelim...
- Mahkemeye çıkan herkes “delil olmasa da suç işleme şüphesi var” denilerek aylarca cezaevinde tutuluyor. Bu insanların psikolojisini nasıl etkiler?
- Türkiye’de öteden beri hukuk sisteminde keyfiyetin yeri çok geniş. Siyasi iktidarlar bu keyfiyet marjını istismar etmekte hiçbir beis görmüyor. Haklı olarak toplum hukuki süreçlere güvenmiyor.
AKP’nin öteden beri eleştirdiğimiz “kendine demokrat” tavrı, askeri vesayet rejimini gerilettikten ve kendi iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra iyice sırıtmaya başladı. İktidar yoğunlaşması, bizdeki gibi egemen politik kültürün otoriter bir milliyetçi/muhafazakârlık üzerinden şekillendiği ülkede, adaletsiz, hukuksuz, baskıcı ve sakil uygulamalara yol açıyor. Bu uygulamalara doğrudan maruz kalanlar kaygı, üzüntü, öfke, hınç, kin gibi duygular yaşayabilir.
Polis devletine koşar adım
- Sadece onlar değil, yakınları da aynı karmaşık duygular içinde...
- Bu duygular yakınları için de geçerli. Ve tabii bütün toplumu saran psiko-politik etkileri var. Bir nedenle suçlanıyorsunuz, gözaltına alınıyorsunuz, artık kolayca tutuklanıyorsunuz, TMK nedeniyle suçlamaları bilmeden, aleyhinize toplanmış delilleri inceleyemeden aylarca, yıllarca cezaevinde eza ve cefa çekiyorsunuz, hayatınız, ilişkileriniz askıya alınıyor. Yargılamanın kendisi daha baştan cezalandırma şeklinde. AB uyum sürecinde göreli demokratikleşme döneminden sonra tekrar baskıcı bir polis devletine doğru, bu sefer koşarak gidiyoruz sanki. Durum kaygı verici ve AKP’nin bunlar karşısındaki nobran tavrı, bunların muhalefeti sindirmek için taammüden uygulandığını ve birincil sorumlunun ısrarla yasal değişikleri yapmayan siyasi iktidar olduğunu gösteriyor.
Yine de bunların kimi olumlu etkileri de var. Baskı ve adaletsizlik, her zaman, eninde sonunda mücadele azmini kamçılar ve muhalefeti besler. Burada da böyle olacaktır. AKP, 2M’den 2Z’ye yani “mazlum ve mağdur Müslüman” konumundan, “zengin ve zalim Müslüman” konumuna geçti.
Önce Ahmet Şık-Nedim Şener örneğinde gördük, şimdi de Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu ve Ayşe Berktay örneğinde görüyoruz. AKP yörüngesindeki medya kuruluşları ve bizzat AKP’li bakanlar, bir zamanlar Ergenekoncu yapıların, medyanın yaptığı bütün sakillikleri, manipülasyonları sınır tanımadan, utanmadan, beceriyle icra ediyor. Zalime karşı, toplumun giderek genişleyen kesimlerinden muhalif seslerin duyulmasını bekleyebiliriz.
- Paranın bir de diğer yüzü var: Bu davaların ortaklaştığı nokta “terör”, dolayısıyla yoğun bir “güvenlik” söylemi de beraberinde geliyor...
- Bir süredir dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insanların temel güven/güvensizlik duygularına hitap eden iktidar rejimleri ön planda. Terör yani dehşet salan, büyük güvensizlik yaratan durumlar varsa, insanların çoğu özgürlüklerinden feragat etme pahasına güvenlik politikalarının peşine takılıyor. Birçok durumda, sahiden bir güven(siz)lik meselesi olabilir ve uygun önlemlerin alınması tabii ki gerekir. Önümüzde iki temel sorun var ama: İlki, klasik sağ siyasetin güvenlik endişesini istismar ederek, arzuladığı otoriterliği gerçekleştirmek için bahane olarak kullanması. İkincisi, güven(siz)lik sorunu çoğu durumda zaten oldukça adaletsiz yapıların, süreçlerin doğrudan bir sonucudur. Kabaca formülleştirirsek: Adaletsizlik şiddet üretmiştir, şiddet güvensizlik yaratmıştır.
Güvensizliği gidermek için özgürlükleri askıya alıp daha da adaletsiz kimi uygulamalar peşine düştüğünüzde aslında kendinizi ve toplumu kısır döngüye mahkûm ediyorsunuz demektir. Çünkü yeni adaletsizlikler, yeni güvensizlikler yaratacaktır. Türkiye’nin Kürt meselesinde öteden beri, şimdi de AKP eliyle, yaşadığı kısır döngü tam da budur.
Cumhuriyet