Umutsuzluğa alışma!

ÖNDER ABAY onderabay603@gmail.com @onderabay

Akılla açıklanamayacak olayların yaşandığı bir döneme şahit oluyoruz. Devlet yetkilileri ve aileleri yolsuzluğa karışıyor. Hırsız olduğu iddia edilen insanları kurtarmak için Meclis toplanıp onlarca yasa çıkarıyor. İşçi ölünce kader, eylem yapan biri öldüğünde ise terörist olduğu söyleniyor. Sokağa çıktığın an polis ve TOMA ile karşılamamak mümkün olmuyor. Psikolojik çöküşün bir benzerini yaşıyoruz. Siyasilerin kullandığı nefret söyleminden polisin sert tutumuna kadar her faktör halkı biraz daha umutsuzluğa itiyor. Sokakta her an yaşanan şiddetin toplumda yarattığı psikolojik durumu Sosyal Psikoloji alanında doktora yapan Büşra Alparslan’la konuştuk.

»Öncelikle daha net anlaşılsın diye sorayım Sosyal Psikoloji nedir?
Toplumsal şartların insanlar üzerindeki etkisini araştıran bilim dalı. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyologlardan oluşur. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Yani insanların diğer insanlar hakkında nasıl düşündüklerinin, onları nasıl etkilediklerinin ve onlarla nasıl ilişki kurduklarının bilimsel bir biçimde çalışılmasına denir.

»Özellikle Gezi Eylemleri sonucunda yaşanan sürecin insanlar üzerinde psikolojik sorunlara neden olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kişisel fikrimi söyleyecek olursam eğer evet, böyle bir sorun oldu. Ama bunun için çok daha kapsamlı bir araştırma sonucunda bilimsel verileri ortaya koyabiliriz. Yüz yüze görüşmelerin yapılması, insanların sorunlarını ve şikâyetlerini bire bir dinlemek gerekiyor. Ama toplum içerisinde bir ayrışmanın olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
 
»Siyasilerin kullandığı dil mi bu ayrışmaya neden oluyor?
Aslında bu zincirleme bir etki tabii ki ama siyasilerin kullandığı dilin çok büyük önemi var. Genelde kullanılan dilin içerisinde yoğun bir nefret söylemi var. Bu söylemi duyan polisin tutumu da değişiyor. Kamu haklarını savunan kurumlar, özellikle de polisler adilliğini ve güvenilirliğini kaybediyor. Artık bir olay olduğunda polisi aramakta tereddüt eden insanlar var.   

»Ötekileştiren bir dile sahip olan, ayrıştırıcı politika güden bir parti seçimlerde nasıl birinci parti olarak çıkar? Bunun bir psikolojik karşılığı var mı?
İnsanlar tanımlanmış ilişkileri çok severler. Sömürülen bir ilişki olsa bile bu ilişki içinde var olmaya devam edebilir. Bizim toplumumuzda devleti insan olarak değerlendirme gibi bir eğilim var. Kişi olarak gördüğü devletin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için elinden geleni yapabilirler. Çok kullanılan bir cümledir ‘Çalıyor ama çalışıyor.’ Çünkü seçmen bir netlik arıyor, benim hırsızım demek rahatlatıyor. Parti içerisinde bir netlik olduğu için de, başarılı bir ivme yakalıyor.

»İktidar olabilmek için yalnızca böyle bir politika mı gütmek gerekiyor. Sol anlayış neden iktidar olamıyor?
İnsanlar netlik istiyor en başta. Sol içerisinde birçok ayrışma var bu bir belirsizlik oluşturuyor. İktidarın kullandığı ötekileştirici dil aynı zamanda siyasi bir refleks olarak önemli çünkü yandaşlarını kendi etrafına toplayıp kendine daha  fazla bağlıyor. Aslında Gezi Eylemleri sürecinde bu belirsizliği biraz olsun yıkmış olduk. Çünkü o süreçte bulunan insanlar ne kadar ayrı ayrı düşünse de karşılarında kimin olduğunu net olarak ifade etmişti. Bu netlik üzerinde yakınlaşmaların birçoğu başarılı oluyor.

»Polisin psikolojisi ne durumda? Olaylar karşında kişisel tavır verdiklerini düşünüyor musunuz?
Bununla da ilgili bilimsel bir çalışma yaptıktan sonra konuşmak doğru olur. Ama tavırlarından anlaşılıyor ki olayları çokça kişiselleştiriyorlar. Toplum içeresinde yaşanan ayrışmada tarafları hükümet olduğu için hissedilen nefretin bir parçası halindeler. Şu anda polisler sevilmediklerinin farkında. Eskiye nazaran toplum gözünde güven kaybettiler. Kişisel olarak yaşadığım mahallede bir kavga gördüğümde polisi aramak yerine tanıdığım esnaflara gidip söylüyorum.

»Yaşanan süreci 1980 Darbesi sonrası yaşanan buhrana ve güvensiz ortama benzetebilir miyiz?
Bir yanıyla benziyor, o zamanlar da polis ve panzerler bu kadar görünürdü. Yöntemleri değişik olabilir ama yine sokak ortasında insanlar ölüyordu. Hatta bu dönem sosyal medya aracılığıyla çok daha bilinir hale gelmiş durumda. Uyku bozuklukları ve ağlama krizlerinin yoğun yaşandığını biliyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik olarak açıklanan bir teori iki dönem için söylenebilecek  bir belirleme olabilir.

»Öğrenilmiş çaresizlik ne demek?
Yaşanan haksızlıklara karşı adaletli çözümün getirilmemesiyle oluşan ruh hali ve sürekli yenilmişlik hissiyle hareket etme haline deniyor. Bugün sokakta yaşanan ve insanların rahatsız olduğu hukuksuz davranışların adaletli bir karşılığı olmazsa insanlarda böyle bir ruh hali oluşabiliyor.

»Yaşanan psikolojik buhranın oluşmasında medyanın etkisi var mı ?
Elbette. Çok büyük payı var üstelik. İktidarın propaganda aracı olmak için yarışan bazı medya oluşumları yanlı haberinde ötesinde, yalan haber veriyorlar. Şimdi bir kanaldan izlediğimiz haberi birçok kanalla teyit etmeden inanmıyoruz. İnsanlarda çok büyük bir güven eksilmesine neden oluyorlar. Sosyal medyanın bu kadar etkili olmasıyla çelişkilerini ortaya serebiliyoruz. Eskiden ne söylenirse inanan ve o çizgide hareket eden insanlar yoğunluktaydı.

»Eskiden yapılan bütün haksızlıklar basın yoluyla istenen şekilde aktarılıyordu, şimdi sosyal medya sayesinde haberin kaynağına ulaşılması bir rahatlamaya neden oluyor mu?
Son dönem eylemliklerinin ve sokak hareketlerinin oluşmasında çok büyük bir payı var sosyal medyanın ama bir taraftan manipülasyona da çok açık mecra olduğunu unutmamak gerekir. Gezi, empati yeteneğimizi geliştirdi. En çok da Kürtlerin neler yaşadığını, yaşadıkları şeylerin medya sayesinde nasıl çarptırılarak aktarıldığını öğrendik. Doğuda bir iç savaş varmış ve medya aracılığıyla bizden saklamışlar.

»Bu gergin ortamda insanların rahatlaması için hükümet yetkililerine söyleyeceğiniz bir şey var mı ?
Eylem yapmak anayasal bir haktır bu hakkın önüne herhangi bir sebep üreterek geçmelerini doğru bulmuyorum. Öfke kontrolüne sahip olamayan siyasilerin de kritik açıklamalardan uzak durması lazım. Polisin geri çekilmesi lazım. En işlek caddelerden biri olan İstiklal Caddesi’nde birçok polis karakolu oluşturuldu son bir yılda. İnsanların her yerde silah, panzer, üniforma görmesi ruh halini kötü etkiliyor.

»Teşekkür ediyoruz anlattıklarınız için. Son olarak ne demek istersiniz ?
Bu zor zamandan geçerken umudu kaybetmemek en önemlisi. Gezi sürecinde kısa süreliğine de olsa birçok benzemez kol kola girebildik. Yalnız kalmayacağımızı bilmek bizi güçlü kılacaktır.

Editör :
Deniz Sarı

Leave a Reply