RÖPORTAJ: SEZGİN CAN
Mari veya Meryem Ana..
Bir çok isimle sesleniyor dostları O’na.. Biz Meryem Yıldırım diyerek anlatacağız size kendisini..
Ve oğlu Deniz Chub..
O da akademik kariyeri olan bir isim ve annesinin en büyük yardımcısı..
Peki kim bu iki isim?
Türk futbolunun tarihi dönemeçlerine nasıl bir roldeydiler?
Adeta bir kelebek etkisiyle nasıl önemli bir katkı sağladılar?
Hepsini birazdan öğreneceksiniz…
Bu iki ismin Türk futbolundaki önemli olaylarda perde arkası kahramanlarından olması bizim de ilgimizi çekti ve ofislerini ziyaret etmeye karar verdik.. Adeta bir derya niteliğindeki bilgi ve birikimlerini bizimle paylaştılar, anılarını anlattılar.. Bu nedenle keyifli röportajımızı sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum..
* * *
Sohbetimize geçmeden önce bu iki ismi size kısaca tanıtalım…
Öncelikle Meryem Yıldırım’dan bahsedelim..
Psikolog bir baba ile biyoloji mühendisi olan bir annenin çocuğu olan Mari, 1950 yılında Ukrayna’da doğmuş ancak yaşamını Gürcistan’da sürdürmüş. Felçli anneannesi yaptığı masajların ardından, yavaş yavaş ellerini oynatıp yürümeye başlayınca, hayattaki yolunu da çizmiş. Mari fizyoterapiye olan ilgisini, çeşitli ülkelerde, çok önemli uzmanlardan eğitimler alarak, araştırmalar yaparak geliştirmiş. 9 yıl konservatuar, 9 yıl psikoloji, Makine mühendisliği ve gazetecilik eğitimi almış bir kadın olmasının dışında, ‘bir fizyoterapistten fazlası’ haline gelmiş, özel yetenekleriyle kısa sürede keşfedilmiş.
Bir tesadüfle kaldığı ve yoğun ilgi gördüğü Türkiye’de yaşamayı tercih etmiş ancak halen yurtdışından bir çok isim, onun terapi yöntemlerini öğrenebilmek için büyük bir çaba veriyor. Meryem Hanım’ın yetiştirdiği fizyoterapistler, dünya çapında ses getiriyor.
Ve şimdi de kısaca Deniz’i tanıtalım size..
Deniz Chub, Tiflis'te Tıp Fakültesi'ni, Başkent Üniversitesi'nde ise Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nü bitirmiş. Annesinin sahip olduğu geleneksel ve alternatif tıp birikiminin yanına, modern tıp bilgilerini de eklemiş ve iki yöntemin en iyi harmanını sunuyor. Şuan annesinin en büyük yardımcısı durumunda.
* * *
Bu anlattıklarımız, sizin de kafanızda bir şeyler oluşmasını sağlamıştır..
Türkiye’de 1991 yılından beri bulunan Mari ile son dönemde annesine destek olan oğlu Deniz, ağrısız sancısız tedavi yöntemleriyle, devletin en üst kademesindeki siyasi-askeri liderlerden iş adamlarına, gazetecilerden şarkıcılara, modacılardan bilim adamlarına, hatta doktorlara kadar uzanan ünlü isimlere şifa veriyor..
Bizi ilgilendiren yönü; sporcuların da bu yöntemle mucize şekilde ayağa kalkmış olması..
Özellikle Şenol Güneş’in mucizevi şekilde iyileşmesi, teknik adamlık kariyerini bile etkilemiş.. Belki de o tedavi olmasa, Trabzonspor’un bu günlerini yaşaması ve hatta 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’nin 3.’lük elde etmesi bile mümkün olmayacaktı.
Ayrıca o dönemde topa vurmak bir yana, yürüyecek durumda bile olmayan Kezman’ın Deniz Chub’ın ön planda olduğu tedaviyle ayağa kalkıp, Fenerbahçe’ye tarih yazdığı Sevilla maçında büyük katkı sağlaması, 5-5’lik iki maçta bir gol atıp, penaltılarda bir atışı gole çevirmesi sarı lacivertli ekibe belki de Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez çeyrek final coşkusu yaşatmıştı..
Şimdi Türk futbolunda belki de bir “kelebek etkisi” yaratarak, çok önemli arka plan rollerinde bulunan bu iki isimle yaptığımız keyifli röportajı huzurlarınıza sunuyoruz..
* * *
“ÇARESİZ SPORCULAR ÇAREYİ BİZDE BULDU”
Öncelikle terapinizden bahsedelim.. Manuel terapi yöntemi nedir?
Deniz Chub: Bu, fiziksel bir terapi yöntemi. Uzun yıllar önce keşfettiğimiz bir sistemle, dünyada kas-iskelet sistemi tedavilerinde kullanılan en iyi yöntemleri aldık ve modifiye ettik. Rahatsızlıkları eşi benzeri olmayan, en etkili ve en hızlı yöntemlerle tedavi ediyoruz.
Ne tür rahatsızlıkların tedavisinde uzmansınız?
Deniz Chub: Özellikle kas - iskelet sistemi rahatsızlıkları ve omurga rahatsızlıklarına bakıyoruz. Herkesin atladığı şey şu; vücut bir sistemdir ve her şey birbirine bağlıdır. İroni yapmak gerekirse baş parmağın kafaya bağlanması gibi.. Dolayısıyla aslında tedavi uyguladığımız hastalıkların yönü de çok fazla.
Aldığımız bilgiye göre bu uygulamadan sporcular da çok sık şekilde yararlanıyormuş..
Deniz Chub: Evet öyle.. Terapi türlerimizin sporla direkt alakası bulunmakta. Sporcular kas iskelet sisteminde çok sık yaralanma ve yıpranma yaşıyorlar. Maçtan sonra toparlanma durumları da zor. Bir çok sporcuyu tedavi ettik. Ne modern tıp, ne de kulübün içindeki fizyoterapistler rahatsızlıklarına çare bulamazken, çareyi bizde buldular.
ÖNCE ÜNAL KARAMAN..
Şenol Güneş ve Ünal Karaman’ın sizin tarafınızdan tedavi edildiğini duymuştum.. Biraz anlatır mısınız?
Meryem Yıldırım: Bu olayı biraz baştan anlatmak isterim.. Alışveriş yapmak amacıyla Trabzon'a gelmiştim. Otelin lobisinde yemek yerken bir insanın kıvrandığını gördüm ve İngilizce 'Can I help you' -Size yardım edebilir miyim'- dedim, aslında bu sözle hayatım değişti. Bu kişi, İstanbul Havayolları Müdürü Şerafettin Aydın’mış.. 2 hafta sonra ameliyat olacakmış.. Bir torba ilaçla geziyordu, yürüyemiyordu bile, zor durumdaydı ancak terapiye başladıktan sonra tüm ağrıları bitti, resmen dans etmeye başladı.. O ayaküstü tedaviden sonra Ünal Karaman’a telefon açtı ve otele çağırdı. Ünal o zaman 1 maç oynuyorsa 4 maç oynayamıyor ve futbolu bırakmayı düşünüyormuş. Harika bir kaptan ve önemli bir futbolcuydu, ümitleri de azalmıştı. Çok geç saatte geldi ve ona da terapi uyguladım. O kadar mutlu oldu ki, size anlatamam.
ŞENOL GÜNEŞ’İN KADERİNİ DEĞİŞTİREN İSİM..
Şenol Güneş size Ünal Karaman’dan sonra geldi yani?
Meryem Yıldırım: Evet.. Zaten onunla tanışınca hayatım değişti. Şenol Güneş’in ameliyat günü alınmıştı. Biliyorsunuz, kendisi eski bir kaleci. Sürekli düşüp kalkmanın, ani ve keskin hareketler yapmanın verdiği bir rahatsızlık elbette ki oluyor. Ancak sporcu hiçbir zaman ara veremeyeceği için bu sorunları artıyor. Şenol Güneş benim ilk müşterimdir. İtalya, Avusturya gibi ülkelere gidip ameliyattan kurtulmak istemiş ama herkes ‘sonuç ameliyat’ demiş. Disk kayması, dejenerasyon, boyun ve bel fıtıkları vardı, çok ciddi sorunlar yaşıyordu. Ameliyatı çok komplike bir işlem olacaktı..
Ve ameliyat olmayı değil, sizin tedavinizi seçti…
Meryem Yıldırım: Evet.. 3 gün sonra sağlık müdürünün oğlunun sünnet düğünü davetindeydim. Gece 00.00’da geldi Şenol Güneş.. Türkçe bilmiyordum ve Çeçen tercümanım sayesinde konuştuk. O saatte terapi istediğini söyledi, ‘nerede’ dedim; ‘burada’ dedi. Elime verilen bir süngerle terapiye başladım. Abiye elbisemin altında çok yorulmuştum. Ancak Şenol Güneş tedaviden memnun kaldı ve ‘yarın tekrar devam etmek istiyorum’ dedi. Sonrasında sürekli terapiye devam ettik.
ŞENOL GÜNEŞ: “BEN TEKNİK DİREKTÖR OLABİLİR MİYİM?”
Sonrasında Şenol Güneş tamamen sağlığına kavuştu mu?
Meryem Yıldırım: Evet.. Hatta Şenol Güneş o zaman bana ‘ben teknik direktör olabilir miyim?’ demişti. Sağlık sorunundan ötürü o denli sıkıntısı vardı ki, bundan endişe duyuyordu.. Ben de ‘niçin olmasın, tabii ki olabilirsin’ dedim.
Yani belki de siz tedavi etmeseniz, Şenol Güneş’in rahatsızlığı teknik direktör olmasını bile engelleyebilirdi?
Meryem Yıldırım: Tabii ki.. Dediğim gibi kendisi de bundan korkuyordu.. Ancak iyi bir tedavi süreci geçirdi..
HAMİ, LEMİ, OGÜN, ABDULLAH, ŞOTA - ARÇİL ARVELADZE…
Bu tedaviler sonrasında sizi Trabzon’dan göndermediler sanırım..
Meryem Yıldırım: Tabii ki o süreçte beni otelde ağırladılar, çalışma izinlerimi aldılar. Bir opera sanatçısı olarak İtalya’da ödül kazanmıştım ve gitmem gerekiyordu. Bir gün sonra vizemi almam gerekirken, o gece Türkiye’de kalarak hayatım değişti. Beni ikna ettiler, gazete, televizyon programı ne olursa olsun beni anlatacaklarını söylediler. Sadece Şenol ve Ünal değil.. Trabzon’da Hami, Lemi, Ogün, Abdullah, Şota - Arçil Arveladze, Küçük Soner, Turgut, Yuri gibi isimler de geldi tedaviye..
İNANILMAZ VAKALAR TRABZON’DA OLAY YARATTI..
Peki dilini bile bilmediğiniz bir başka ülkede kalmak zor olmadı mı?
Meryem Yıldırım: Tabii ki zordu.. O günlerde grev vardı sokaklarda. Türkçe bilmiyordum ve insanların o durumunu anlamıyordum. Bir şekilde başladım. Genel Cerrah olan kızım da bana yardım ediyordu. Orada çok önemli tedaviler de yaptık.. Gözleri görmeyen bir kız gelmişti.. Gözündeki tabaka değişecekti, donör bulamıyordu.. Hastalığının körlükle bir alakası bile yoktu aslında. 8 seans sonunda sahilden uzaktaki feribotları görmeye başladı. Benim için çok duygusal anlardı. Mesela 27 yaşında felçli genç bir çocuk getirdiler. 65 yaşındaki insan gibiydi geldiğinde, tansiyonu çok yüksekti, idrarı çıkmıyordu, kılcal damarları çatlamıştı. Doktora sedyeyle gitmiş. 6 saatlik terapim sonrasında idrarı geldi. O gün ben de ağladım mutluluktan.. Ayrıca 82 yaşında bir adamı getirdiler, 19 gün önce karısı öldüğü için, onun da üzüntü ve sıkıntıdan öleceği düşünülmüş. Terapi sonrasında bacağı tutmayan insan ayağa kalktı. Tabii Trabzon küçük bir şehir, bu olaylardan sonra sokakta insanlar bana dokunmak istediler. Özel güçlerimin olduğunu düşündüler. Bu ilgiyi ben de beklemiyordum.
BU BİR MUCİZE Mİ?
Peki sizce de bunlar bir mucize mi ? Özel güçleriniz var mı?
Meryem Yıldırım: Hayır yok.. Her şey kalp ve beyinde biter.. Omurga Allah gibi tektir. Tüm iç organlarla da bağlantılıdır. Bizim yöntemimiz sadece sağlıklı bir omurga ile her türlü hastalığın tedavi edilebileceğini ispatladı..
Deniz Chub: Ben tecrübe ve yeteneğin yanında yine de Allah’tan gelen bir güç olduğunu düşünüyorum Meryem Hanım’da.. Bence siz hastaya hangi enerjiyle yaklaşırsanız, vücut da o enerjiye karşı etki gösterir.
Bu bir özel güç değilse, nedir? Nasıl bir sistem ki, modern tıpın çaresiz kaldığı anlarda bile etkili olabiliyor?
Deniz Chub: Az önce de söylediğim gibi, biz en iyi fizyoterapi yöntemlerini modifiye ettik. Harika olan şeyler, basit şeylerdir. İnsanların en büyük hatası şu; olayı kafada büyütmek. Temele inerseniz, doğru bağlantıları kurarsınız. Modern tıp, bizim sistemimizin yanında uygulanırsa çözüm verebilir. Ancak biz kendi terapimizi başka hiçbir terapinin yanına koyamayız, çünkü bu yöntem hepsinden üstün durumda.
KEZMAN NASIL AYAĞA KALKTI ?..
Mucize demişken, Kezman’ın ayağa kalkması da sizin “mucize”lerinizden biri sanıyorum..
Deniz Chub: Fenerbahçe’nin Sevilla maçından önce Kezman’a gittik. Gizli bir şekilde gittik çünkü kontratlı bir futbolcuydu ve bu tip bir tedavi görmesi yasaktı. Kapıyı bize açtığında ayağını yere basamıyordu. Çok hırslı biriydi.. Bir çok kez bacağını kırdı biliyorsunuz.. Hatta sol tarafını çalıştırmak için bilerek bacağını kırmıştı. O gece çalıştık ve ayağa kalktı, şaşkındı; ‘Bana ne yaptınız’ dedi.. (Gülüyor)
‘Beni kulüp en iyi yerlere gönderir. Hollanda ve Almanya’da en iyi rehabilitasyon merkezlerine gittim ama böyle bir şey görmedim’ dedi.
Siz onu ayağa kaldırdınız ve Sevilla maçında kader adamlarından biri oldu değil mi?
Deniz Chub: Evet, Sevilla maçında golünü attı. Bana Kadıköy’de ön sıradan bir yer ayarlamıştı. Maçtan önce de ‘mutlaka gel ve ayarladığım yere otur, her gol attığımda seni göstereceğim’ dedi. Öyle de oldu. Golden sonra bana koştu, çok mutlu olmuştum.. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıktığı dönemde, Kezman’ın sağlığına kavuşup böyle bir katkıda bulunması bizim için çok önemlidir..
GİZLİ BİR GECE OPERASYONU
Peki Kezman sizi nasıl buldu?
Meryem Yıldırım: Menajeri Celalettin Bilgiç gönderdi. O da hastamızdı.. 20 sene öncesinde felç başladığı söylenmiş, bacağı incelmiş ve güç kaybı vardı.. İtalya, İsviçre, İngiltere ve bir çok ülkede tedavi aradı ancak bize geldi ve sağlıklı oldu. Kezman’a da gitmemizi de kendisi istedi. Kandilli’deki villasına gece gittik. Sabaha karşı 05.00 gibi bitti terapi ve ayağa kalktı. Sonra da bizim terapi merkezimize geldi. Halen arayıp hatırımızı sorar.
Deniz Chub: Aslında Kezman’ın bize gelmesi yasaktı. Bu çok gizli, bir operasyon oldu. Düşünün ki; hem kulüpten habersiz, hem de farklı bir yerden sağlık yardımı alıyor.. Kontratına göre bu yasaktı, ancak sağlığı için her şeyi yapacağını söylemişti.. Bu uğurda Fenerbahçe’yle olan kontratının bitmesini bile istiyordu..
APPIAH VE CARLOS…
Bunu size mi söylemişti?
Deniz Chub: Evet.. Kezman çok sağlam karakterli birisidir, ailesi de öyledir. Manevi yönü çok güçlüdür. ‘Sen yaparsın’ dersen adeta parçalar.. Ancak onun moralini bozarsan, alt küme takımlarında bile oynayamaz. Fenerbahçe’de kendisine çok yüklenildi. ‘İyi oynasam da eleştiriliyorum’ diyordu, ne yapacağını şaşırmıştı baskı yüzünden..
Peki büyük bir sakatlık sorunu yaşayan Appiah size gelmedi mi?
Deniz Chub: Evet Appiah da geldi, onu belli bir seviyede tutmaya başladık ama maalesef enfeksiyonu vardı. Enfeksiyonlu hastada bizim terapi yöntemimizi uygulamamız yasak. Sonrasında da ülkeden ayrıldı zaten.
Meryem Yıldırım:
Ayrıca Carlos da bize gelenler arasındaydı.. O da Moskova’dan halen bizi arar..
Başka hangi sporcular var listenizde?
Deniz Chub: Aslında çok fazla sporcu var. Şuan da tedavisine devam ettiğimiz sporcular ve eski sporcular var ancak isimlerini açıklayamıyoruz maalesef..
“EN KÖTÜ DURUMDA OLAN KİŞİLER SPORCULAR”
Peki, sporculara başka nasıl şekilde yardımcı oluyorsunuz?
Deniz Chub: Bize gelen kişilerin büyük kısmı aslında sağlıklı insanlar. Biz bu kapsamda “önleyici tıp” hizmeti de vermekteyiz. Prensibimiz şu; bir rahatsızlığı tedavi etmekten ziyade, önlemek de çok önemlidir. Sporculara verdiğimiz en önemli destek bu. Eskilerden örnek vermek gerekirse, Ünal Karaman maçlardan önce de gelir, terapisini görürdü ve çok daha yüksek bir performans sergilerdi. Şu sıralarda da böyle hizmetler veriyoruz. Ayrıca eski sporcuların sorunlarıyla da ilgileniyoruz. Eski sporcularda idman düzeyleri düştüğü için, doğal olarak sporcu metabolizmaları da bozuluyor. O kadar yoğun tempolu idmanlardan uzak kalan özellikle eski sporcularda terapimiz daha iyi etki gösteriyor.
Sporcularda en çok görülen rahatsızlıklar neler?
Meryem Yıldırım: Aslında sağlık açısından en kötü durumda olan kişiler sporcular. Disk kayması, boyun fıtığı, bel fıtığı vb. çoğu şey onlarda mevcut.. Dünyada ne hastalık varsa, aslında onlarda var.. Bize gelen bir çok eski ve faal sporcu var ve gelen herkes daha iyi bir durumda ayrılıyor..
Deniz Chub: Örnek vermek gerekirse, fıtık çok görülen bir rahatsızlık.. Fıtık gelişmeye başladığında rahatsızlık vermez. Fıtığın başlangıç gösterdiği dokular sinirsel yapılardan yoksundur. Fıtık yıllar sonra, etraftaki sinirsel yapılara zarar vererek ortaya çıkar. Sporcularda bu daha geç ortaya çıkar çünkü etrafta kas korsesi vardır. Çoğu zaman sporcular ciddi yaralanmalarla gelir. Ancak sporu bırakanlarda kas kitlesi düşünce bu rahatsızlıklar daha çabuk görülür. Bu da bizim uzmanlık alanımız.
”BİZİM TERAPİMİZİ GÖREN SPORCU AKILLIDIR”
Aktif veya aktif olmayan sporcular için de aynı tedavi programını mı uyguluyorsunuz peki?
Deniz Chub: Hayır. Hastalık kavramı farklı yaklaşımlar ister. Biz hastalığa kişisel olarak yaklaşıyoruz, genel olarak değil. Hastalık yoktur, hastalığa neden olan faktörler vardır. Hastalık nasıl gelişmiş, nasıl iyileştirilir diye bakarız. Sizin yaşam biçiminize göre kas ölçümünüzü yaparız, beslenme biçiminize göre bile tedavi yöntemi seçeriz. Metabolizma biçimi çok önemli yani. Normal bir insanın bir yılda koşamayacağı mesafeyi, sporcu kısa sürede koşabilir. Aşırı kullanım ‘over use’ sporcuların geçirdiği en önemli rahatsızlıkları oluşturur. Herhangi parçanın yedeği vardır ama vücudun yoktur. Bunu birden bire de bitirebilirsin, yavaş yavaş da kullanabilirsin.. Biz bu süreci durduruyor, hücrelerdeki yıpranma ve yaşlanma sürecini donduruyoruz. Kısacası bizim terapimizi gören sporcu, kendine iyi bakan adamdır.. Akıllı adamdır yani. (Gülüyor)
Sporcular neler düşünüyor tedaviniz hakkında?
Deniz Chub: Bir çok sporcu arkadaş geri bildirim olarak bize geldikten sonra performanslarının iki kat artığını söylediler. Bizim ‘bir taşla bir çok kuşu vurma’ gibi bir mantığımız var. Vücudu bir bütün olarak ele alıyoruz. Bir sporcu neden maç öncesi ısınır mesela? Sadece yaralanmamak için değil, kanıtlanmış olarak; çalıştırılmış ve metabolizması iyileştirilmiş kas her zaman daha iyi çalışır. Biz de bunu sağlıyoruz.. İşin fizyolojik boyutu bir kitaba sığabilir ama kısaca bu şekilde anlatabilirim.
Tabii sadece sporcuları sormak olmaz, ünlü kişiler de benzer hizmetler alıyor sizden. Onlar neler düşünüyor?
Deniz Chub: Bizim ‘başarılı işadamı programı’mız mevcut. Aslında tüm insanlar için geçerli bir program bu. Hepimiz, mesleğimiz farklı olsa da akşam yorgunluk hissediyoruz. Çünkü bir şeyleri elde etmek için gece gündüz uygunsuz ortamlarda çalışıyor, soğuğa sıcağa maruz kalıyor, eksersiz yapamıyoruz, kısacası kendimize bakamıyoruz. Bu tür rahatsızlıklardan kanepeye uzanarak kurtulamazsınız. Bizim terapi yöntemimiz bu yönden eşsizdir ve kısa bir sürede sizi dinç hale getiriyor. Çoğu iş adamı bu terapiden sonra, artık yorgunluk ve sinirden uzak olduğunu söylüyor. Yani sadece oluşmuş bir sorunu çözmüyor, vücudun normal düzeninde ilerlemesine de yardımcı oluyoruz.
AYDIN MENDERES, İSHAK ALATON, TURGAY CİNER, FATİH ALTAYLI, FATİH AKSOY, MÜJDAT GEZEN, NAZAN ÖNCEL VE DAHASI..
İşadamları dahil bir çok ünlü ismin fotoğraflarını gördüm ofisinizin duvarında.. Biraz da bu isimlerden ve tedavilerinden bahsedebilir misiniz?
Meryem Yıldırım: Aydın Menderes, İshak Alaton, Turgay Ciner, İsmail Cem, Raşit Dostum, Fatih Altaylı, Fatih Aksoy, Müjdat Gezen, Nazan Öncel, Haşim Kılıç, Adnan Kaşıkçı, Cemil İpekçi ve daha ismini sayamayacağım bir çok ünlü hastamız oldu.. Örneğin Haşim Kılıç felçti, 9 sene önce ameliyat istemişlerdi, bize geldi ve ayağa kalktı, anayasa başkanı oldu. General Raşit Dostum 11 sene felçliydi. Düşmanları kendisini öldürmek istiyordu, bizi Ankara’ya davet ettiler ve tedavi sürecinde sakladılar. 3 ay çok gizli yaşadık. Felçti ve bir çok ameliyattan kurtardık. İçişleri Bakanlığı sırasında Meral Akşener de bizim tarafımızdan tedavi edildi. Yine enteresan bir olay da Aydın Menderes için yaşadık. Doktorlar, terapiye gerek olmadığını söylemişlerdi. Yaşadığı kaza sonrasında boynunda kırık oldu ve sinirler koptu, vücut aktivitesi yüzde 10’a düştü. Tabii bu şekilde kalp, karaciğer, akciğer vs. fonksiyonları da bozuluyor. 2 yıl ömür biçiliyor bu tür durumlarda insanlara.. Ancak kendisi de manuel terapi sayesinde düzelme kaydetti. Fatih Altaylı’da boyun fıtığı, bel fıtığı, kırık diskler gibi sorunlar vardı, hepsi çözüldü.. Nazan Öncel 6 sene felçliydi, tekerlekli sandalyede yaşadı, hem beli hem de boynu sorunluydu, elleri tutmuyordu, 10 seans sonra düzeldi.. Murat Aksu’nun sırtında 4 fıtık vardı, metabolizması normal çalışmıyordu. 156 kiloydu, nefes alamıyordu ve vücudunda dejenerasyon oluşuyordu.. Hepsinde ameliyat gerekiyordu, biz ise ameliyatsız çözüm sunduk..
AMELİYAT HER ZAMAN SON ÇAREDİR
Anlattıklarınızdan, ameliyatsız tedavi sunmaktan gurur duyduğunuz anlaşılıyor..
Deniz Chub: Ofisimizde fotoğraflarını sergilediğimiz o ünlü isimlerin hepsi bizim gururlarımız ve zaferlerimiz.. Bu insanların sosyoekonomik konumları öylesine yüksek ki, bırakın herhangi bir doktora gitmeyi, istediği doktoru ayaklarına getirebilirler. Ancak dünyanın hiçbir yerinde tedavi göremezken, bir çoğuna ameliyat teşhisi konulurken, bizim tarafımızdan sağlıklarına kavuştular. Ameliyat, konusuna göre değişir tabii ki. Ancak bence ameliyat her zaman son çaredir. Biz gelen insanlara her zaman, ‘istersen ameliyat olabilirsin’ dedik. Ancak 1991’den bu yana, sonuna kadar tedavi uyguladığımız bir tane hastam bile ameliyata gitmedi. Bununla gurur duyuyoruz elbette. Bir ağıcın dalı çürükse, köküne bakmak gerekir. Ancak şuan modern tıp ve fizyoterapi, maalesef kökü kesmeye çalışabiliyor. Biz ameliyat teşhisi konularak bize gelen 10 hastadan sadece 1 ya da 2 tanesinde gerçekten ameliyata ihtiyaç olduğunu gördük.
Meryem Yıldırım: Tabii ki ameliyatsız çözümler sunmaktan gurur duyuyoruz. Mesela ünlü işadamı İshak Alaton menüsküsünü koparmış ve tüm doktorlar ameliyat yapmak istiyordu. Oğlu daha önce boyun fıtığı tedavisi görmüştü bizde ve kendisini buraya getirdi. Çünkü doktorlar 6 ayda ayağa kalkabileceğini söylemişler. Kendisi 79 yaşındaydı, kalçada sorunu vardı, protez gerekiyordu, incelmiş bacağı, boyun fıtığı, bel fıtığı gibi sorunları da vardı. MR’ı ile geldi ve terapiye 1’er gün arayla devam ettik. Yaklaşık 1 ay sonra tenis oynamaya başladı. Levent kulüpte kendisine tenis oynarken rastlayan bir doktor şaşırmış, ‘menüsküsü kopan biri nasıl tenis oynar’ demiş. Benim ismimi vermiş İshak Bey. Sonrasında o doktor, MR’a baktı ve inanamadı. Ancak İshak Bey acele etti. 1 ay sonra tenis oynamaya başladığı için, 4 sene sonra yine protez takılma durumuna geldi. Biz aslında ameliyatsız tedavi etmiştik ancak bazı şeylerin çözümü de insanın kendisinde.. Bize halen hasta gönderen doktorlar var. Biz de onları utandırmıyoruz.
“BEBE’NİN TEDAVİ SÜRESİ YARI YARIYA KISALIRDI”
O halde aklıma gelmişken sorayım.. Beşiktaş’ın transferi Bebe’nin, ön çapraz bağ sorunu sonrasında 6 ay sahalardan uzak kalacağı söylenmişti. Size gelse ameliyatsız bir tedavi sunar mıydınız?
Deniz Chub: Bu biraz teknik bir konu, önce teknik bilgi vermeliyim.. Ön çapraz bağ, yapı itibariyle sadece diz eklemi stabilizasyonunu sağlamaz.. En büyük önemi; proprioseptif reseptörler açısından çok zengin bir yapı olmasıdır. Proprioseptif duyu; bir uzvun uzayda algılama gücüdür. Gözümüz kapalıyken burnumuza dokunabilme duyumuz gibi. Sadece alt ekstremite stabilizasyonundan değil, sinirsel iletilerden de sorumludur. Yırtılmanın cerrahi yöntemle giderilmesi doğaldır. Ancak standart tıpta fiziksel tedavi uygulamalarında iyileşme süreci 6 aysa, bizim terapi yöntemimizle bu süreç yarı yarıya iner. Bunu anlamak için iyi bir uzman olmaya gerek yok. Bir dokuyu tedavi etmek için, belli başlı fizyolojik süreçleri göz önünde bulundurmalıyız. Dıştan uygulamalar yapılabilir ama içteki fizyolojiyi düşünmek zorundasınız. İçerideki yaralanan bölge hasarlanınca, inanılmaz derecede metabolizma o bölgeye çalışmaya başlıyor veya hiç çalışmıyor. Oradaki metabolik çöplüğü arabaların eksoz dumanı gibi düşünebilirsiniz. O bölgede sürecin hızlanma veya yavaşlamasından dolayı sıkıntılar olabilir. Bunların ortadan kaldırılmasında bizim yöntemimizden daha hızlı ve etkili bir yöntem yok. Ancak şunu söylemeliyiz, sporcu yaralanmalarında ön çapraz bağ veya menüsküs gibi yırtıklar terapi ile dikilemez. Ancak oradaki iyileşme sürecinde, kan dolaşımı, metabolizma artışını, en derin dokuların bile işlevselliğinin normale dönmesini sağlayabilirim. Tedavi süresi bu şekilde azalır.
“SAĞLIKLI YAŞAMANIN SIRRI, SAĞLIKLI OMURGADADIR”
Peki sohbetin sonuna doğru gelirken, sizden “kişinin kendine iyi bakması” için bir sır vermenizi istesem..
Meryem Yıldırım: Size en önemli sırrı vereyim; uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrı, sağlıklı omurgadan geçer. Omurga sağlamsa insan da sağlamdır, mutludur.. Bir çok hastalığın nedeni, omurgadan çözülebilir. Ancak bir önemli nokta daha var; insanlar 5 senede bir MR çektirmeli bence. Ürologa da, kardiyoloğa da gitseniz MR’a bakmak gerekir. Bu bir çok sıkıntınızın çözümü bu şekilde ortaya çıkabilir.
Bu konuyu biraz açar mısınız?
Meryem Yıldırım: Omurganın hangi bölgesinde hangi sorun varsa, orası muhtemel bazı hastalıklara neden olabilir. Örneğin panik atak sorunu olan insana ilaç veriyorlar, bu doğru bir uygulama değil. Huzursuz bacak sendromu bel fıtığından sonra olan bir şeydir örneğin. Benzeri kolda da olur, tik gibidir, bunlar da boyun fıtığından olur.. Sadece boyun fıtığı için gelenler oluyor mesela ancak boyun fıtığı bir çok hastalığı meydana getirir. Örneğin; baş dönmesi, karanlık göz, mide bulantısı, unutkanlık, kulak uğultusu, kalp çarpıntısı, güç kaybı, kol karıncalanması, uyuşma, tükürük bezi ve tat sorunları, konuşma kaybı ve erken menopoz gibi. Bu sıkıntılar ileri aşamalarda, şizofren ve parkinsonizm gibi hastalıklara bile neden olabilir. Boyun fıtığı direk olarak kalbe etki verir, insanlar bunu da bilmiyor. Kalpte bir sorun olmasa bile boyun fıtığı kalp sorunu yaratır. Boğazdaki iki damarın kapanması ile metabolizma çalışmıyor akciğerde, sonra balgam toplanması başlıyor, bu da insanı çürüten ve öldüren faktörler. Boyun ve bel fıtığınız varsa, kesinlikle kolestrolünüz de vardır örneğin. İdrarda çatallaşma, zorlanma, tutamama gibi sıkıntılar da oluşur, bunlar cinsel soruna -libido kaybı- neden olur. Kadında bel fıtığı varsa, adeti uzun sürer, sancılı olur, hamile kalması zorlaşır. Şeker hastalığının çözümü bile omurgadan sağlanabilir. Görmek ve konuşmak gibi, bu şeyler de birbiriyle bağlantılı yani. Hepsinin çözümü de omurgada bitiyor. Ancak omurganızı ihmal ederseniz, hastalıklar da sinsice gelişir. Tüm bu hastalıklar fıtıktan olabilir ama fark etmek kolay değildir. MR çektirip bunları görebilirsiniz, umursamazsanız da felce kadar giden rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz.
“OMURGASI SAĞLAM OLMAYAN TOPLUM, ULUSAL BİR BAŞARISIZLIĞA UĞRAYABİLİR”
Vücutta en çok dikkat etmemiz gereken yer omurgamız yani?
Meryem Yıldırım: İbn-i Sina yüzyıllar önce vücudun bir sistem olduğunu fark etti. Herhangi bir birimde aksama olursa sistem çöker. Omurga vücut fonksiyonlarını yöneten merkezi sinir sisteminin bir uzantısı ve dokularla beyin arasındaki iletişimden sorumlu. Bu yüzden omurgadan kaynaklanan herhangi bir sorun vücudun tüm işleyişini bozar. Omurga birinci sırada önemli ancak boyun da peygamber yeridir, çok önemlidir. Ayrıca bel de çok önemli.. Bel, iki ayağımızla sürekli ayakta durmamızı, doğum yapmamızı, cinsel hayatımızı ve daha bir çok şeyi belirler.
Deniz, son olarak senden de sırlar alalım..
Deniz Chub: Omurgadan kaynaklanan rahatsızlıklar kişiyi büyük oranda etkiler. Öğrenim ve iş hayatında, zihinsel ve fiziksel faaliyetlerde güçsüz kalırsınız. Omurgası sağlam olmayan toplum, ulusal bir başarısızlığa uğrayabilir. Benim sırrım şu; insanlar omurgalarına iyi baksınlar ve eğer ki bu tür bir rahatsızlıkları varsa, bizim uzmanlığımızla tanışsınlar.
Bu keyifli röportaj için teşekkür ediyorum. Son olarak size ulaşmak isteyenler nasıl bir yol izlemeli?
Deniz Chub: Biz teşekkür ederiz. Bize her türlü konu için www.meryemyildirim.com adresinden ulaşılabilir.