Psikologların ve Psikoloji Öğrencilerinin Aşırı Acıklı Hikâyesi

Tanrılar Ülkesi’nde psikologlar ve psikoloji öğrencileri bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendilerini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulamadılar.

Düşündüler. Düşündüler.  

Neye benzediklerini düşündüler ve sonunda Sisifos olduklarına karar verdiler. Çokbilmiş edasını bir tarafa bırakarak, Sisifos’u bilmeyen meslektaşlarım için, daha onlar araştırmacı yapılarıyla Vikipedi’ye bakmadan ben yazayım. Sisifos, Yunan Mitolojisinde bir alegoridir. Mitolojiye göre Sisifos bir zamanlar Kral’dı. Tanrılar; Sisifos’u tahttan indirir ve ölene dek dağın tepesine yani en zirveye koca bir taşı yuvarlama cezası verir.

Sisifos taşı tam zirveye getirecekken, her seferinde başarısızlığa uğrar ve en dip yere döner. Bu döngü ölene dek devam eder.

Bu ülkede psikologlar da bir zamanlar kraldı. Birbiriyle savaşan kralcıklardı. Bu yalana inandırılmışlardı. Kendi aralarında taht kavgaları yaparken, onları tahttan indirmeye çalışanları unuttular. Tahttan olunca, şaşkına döndüler. İnanamadılar.

Sonra bir gün cezalandırıldılar ve her gün bir ceza daha eklendi cezalarına. Tanrıları kızdıracak ne yapmış olmalıyız diye düşündüler. Düşündüler ve bir sonuca varamadılar. Onlar bir sonuca varadururken, fermanları yazılmışlardı. Her şeyin ışık hızıyla ilerlediği Tanrılar Ülkesi’nde, psikologların Sisifos gibi ölmelerini beklemediler. Zamanları yoktu. Ferman yazıldı.

Sonraki gün halk toplandı meydanda ve tartışmaya başladılar aralarında. Oysa çoktan ölümün kokusu sarmıştı her tarafı.

Yuvarlak ve geniş bir ağaç gövdesinin üzerine konulan başlar, o an Sisifos bile olmayı arzulamışlardı.

Kara peçelinin ağzından “açık öğretim fakültesinde psikoloji bölümü açıla…” çıktığında, cellât kılıcı indirmişti. Kan çok sıcaktı.

Çünkü bu son darbeydi. 

Leave a Reply