“Ekonomik kriz olduğunda en çok etkilenebilecek sektörlerden biri de psikolojik destek hizmetleridir” şeklinde bir tez var. Bu görüş, elde edilmiş verilere göre ileri sürülen bir tez olmasa da mantıken ikna edici görünüyor. Bu tezin anlamı şudur:
Psikolojik destek hizmetleri bir noktadan sonra lüks hizmetler sınıfına giriyor.
Yani özeti şu: Profesyonel psikolojik destek almasak da olur.
Özeti ve ileri sürülen tezi bir kenara koyarsak durum vahim. Türkiye’de psikoterapiye yeni yeni bir ısınma olsa da psikoterapiye inanmayanların sayısı oldukça fazladır. Psikoterapiye inanların önemli bir kısmı da, işinde yetkin olmayıp sadece bölüm mezunu ünvanıyla hizmet verenlerle karşılaştıktan sonra bu inancını yitiriyor. Kimileri de psikolog olarak bildiği şarlatanlarla karşılaştıktan sonra terapiye olan inancını yitiriyor. Toplumun terapi inancını yitirmesi bir mesleğin ortadan kalkmasına kadar gidebilecek vahim sonuçlar doğurabilir. Bu büyük bir tehlike. Ancak aşılabilir bir durum. Nihayetinde şarlatanlık yada niteliksizlik bir şekilde telafi edilebilir risk faktörleri. Toplumun terapi talepleri de yönetilebilir ve doğru alana kanalize edilebilir taleplerdir. Şarlatanlardan terapiyi ayıklamak da yasal önlemlerle mümkündür.
Peki çözümü zor olan asıl tehlike ne?
Her yıl verilen mezun sayısındaki artış. İstihdam küresel ölçekli bir sorun. Çözümünde ne küresel politikalar ne de ulusal devlet politikaları kalıcı etki oluşturabiliyor.
2014 yılında ÖSYM verilerine göre Psikoloji bölümü kontenjan sayısı 5751, PDR kontenjanları 6810. Toplamda 12561 mezun var yılda. Bu tabloda Psikoloji ve PDR diye ayırmaya gerek yok. Çünkü ikisinin de istihdam alanları aynı. Sadece bir farkla. PDR mezunları, Milli Eğitim’de ağırlıklı istihdam edilirken Psikoloji mezunları, Sağlık bakanlığı ve Aile Sosyal Politikalar bakanlığında istihdam ediliyor. Özel sektörde her iki bölümünde istihdam alanları hemen hemen aynı.
Durum bununla bitiyor mu? Hayır. Çünkü bu rakamlara Sosyal Hizmetler bölümü mezunlarını ve son dönemde sosyoloji bölümü mezuniyetiyle psikolojik destek faaliyetlerine yönelen mezunları dahil ettiğimizde, rakam oldukça ürkütücü oluyor.
Yılda 12500 civarında PDR ve Psikoloji Mezunu var.
Alan dışı bölümlerden de yılda 7-8 bin kişinin bu alana yöneldiği düşünüldüğünde ortalama mezun sayısı 20 bin civarına çıkmış oluyor.
Bir uzmanın meslekte 30 yıl çalıştığı düşünüldüğünde (Ki bu psikoloji gibi koruyucu ruh sağlığı bölümleri için 40-50 yılı da bulabilir) 20 yıl içinde 400 bin mezun psikolojik destek hizmeti vermek amacıyla istihdam bekleyecek. Milli Eğitim gibi büyük bir camianın 800 bin öğretmen barındırdığını, Askeriyede 700 bin asker olduğunu düşündüğümüzde 400 bin rakamının ne kadar ürkütücü olduğunu görebiliriz. Son 2 yılda psikologların 800 TL maaşla çalışmayı kabul ettiğiyle ilgili duyumlar alıyoruz. 2 bin tel civarında maaş alanlar zaten psikolog olarak değil rehber öğretmen yada özel eğitim öğretmeni olarak çalıştırılıyor.
Sayılarla Türkiye’de psikoloji dünyasının özeti bu. Peki durum sadece bundan mı ibaret. Elbette hayır. Psikoloji bölümlerinde ders veren hocaların da hatırı sayılır bir kısmının psikolojiyle ilgilisi yok. Psikoloji bölümlerinden mezun olan hocaların da önemli bir kısmının saha deneyimi yok. Bu tablonun bir sonucu olarak lisans eğitiminde istisnasız her psikolog adayının zihin dünyasında kocaman bir hayal kırıklığı var. 4. Sınıfta yada mezun olup hiçbir şey bilmiyorum diyen o kadar çok kişi var ki…
Sizin anlayacağınız, niteliksel ve niceliksel tehlike büyük. Psikoloji bölümünü bitirmekle iyi psikolog olunmuyor. Bu tehlike için önlem almak gerek. Bölüm ilgi çeken bir bölüm. Fonetik cazibesi yüksek. Özellikle kızların oldukça iddialı olduğu ve yöneldiği bir alan. Dolayısıyla mezun sayısı artıyor. Vakıf üniversiteleri için psikoloji bölümü olmazsa olmaz bölümlerden biri. Çünkü bölümün açıldığı ilk sene bile tüm kontenjanları doluyor. Kazançlı bir bölüm.
Peki Çözüm yok mu? Elbette var.
- Acil olarak Psikoloji bölümüne taban puan uygulaması getirilmeli. 380 puanın altında öğrenci kabul edilmemeli.
- Ruh sağlığı yasası acil bir şekilde çıkartılmalı.
- Alan dışı koruyucu ruh sağlığı faaliyetleri yasal düzenlemelerle olması gereken sınırlara çekilmeli.
- Kontenjanlar ihtiyaca göre yapılmalı.
- Ruh sağlığı ile ilgili yatırım ve yasal düzenleme girişimleri bir yönüyle politikleşmiş dernek veya STKlar ile değil bağımsız araştırma şirketlerinin verilerine göre düzenlenmeli.
- Özel veya kamu kurumlarında psikolog kadroları zorunlu tutulmalı.
Gidişat böyle devam ederse işsizler ordusuna psikologlar da dâhil olacak. Birkaç dönem sonra PDR mezunları da istihdam sorunu ile karşı karşıya gelecek.
Mevcut mezunlara da önerim:
Kamu kurumlarına atanmak için çabanızı ve şansınızı sonuna kadar zorlayın. Çünkü istihdam açısından her geçen yıl bir önceki yıldan daha ürkütücü olacaktır.
Unutmayın! Mezun sayısı ne kadar çok olursa olsun eğer donanımlı bir uzmansanız istihdam sorununuz olmaz. Çünkü her meslekte iyi olanlar hep tutunur. Onları ne ekonomik kriz, ne istihdam politikaları ne de istatistikler çok fazla da etkilemez. Tabi donanımlı bir uzman olmak hem yılları alır hem de ciddi bir ekonomik bedele karşılık gelir.