Kendini iyi hissetmek şükretmek için iyi bir nedendir. Yapılan araştırmalarda kendini iyi hissetme noktasında en başarılı gruplar; din görevlileri, eğitimciler, sağlıkçılar ve ev hanımları olarak sıralanıyor. Alanında ilk, önemli ve özgün bir kitap olan Şükür Pozitif Psikolojiden Din Psikolojisine Köprü kitabındaki verilere göre, “bireysel gelişim” örnek alınırsa, öğrencilerin ev hanımlarına, işçilerin esnaf grubuna göre kendini geliştirme noktasında daha çok çaba harcadıkları kolayca fark ediliyor. Gülüşan Göcen’in Değerler Eğitim Merkezi Yayınları (DEM)’den çıkan geniş kaynakçalı kitabı bu alanda önemli bir açığı kapatıyor.
“Mutluluk ve iyi olmayla ilgili herkes kendine göre bir reçete üretmiştir. Fakat bunların içinde en etkili olanı; ‘şükran duygusu’dur. Yakınlık kurmak, sosyal ilişkilere güvenmek, mutluluğu etkilemektedir” denilen kitapta yer verilen araştırmalara göre, Anadolu kentlerindeki insanların geleneklerine bağlı olduğu tespit edilmiş. Yüzde seksendördün dini ibadetlerine düşkünlüğüne de dikkat çekiliyor. Yani şükür, Anadolu’da yaşayanların tercih ettiği bir duygu. Edinilen veriler küçük yerleşim birimlerinde, kentlere oranla şükür ve ibadet etme ihtiyacının oransal olarak daha büyük olduğunu gösteriyor:
“Şükür dolu bir yaşam, bilinçli bir seçimin sonucu yaşanan bir hayat tarzıdır. Hayatın bir nimet olduğu düşüncesiyle minnettar bir yaşam tarzını seçenler, kendisini hayatın kurbanı olarak değil, hayatı kendisine sunulan bir armağan olarak görmektedir.” Böylelikle varolan ‘modern profil’in işe yaramadığı rahatça gözlemleniyor. Aklımıza takılan sorular… Dini yönelimler ekonomik durumumuzla ilintilenebilir mi? Tüketim kültürümüzle pozitivist ve seküler ortamlara ne kadar uyum sağlıyoruz? Dini yönelimlerimiz bizi şükretmeye sevkediyor mu mesela? Bu noktada meraklandığımız bütün detaylar, şükürle ilgili incelemeler bu kitapta fazlasıyla mevcut.
ÇOK HARCAMA YAPANLARIN ŞÜKRÜ AZ
Eğitim düzeyi arttıkça, şükrün azaldığı, yaş ilerledikçe arttığı ise kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımızda duruyor. Rahat harcama yapanların kıt gelirli olanlara göre daha az tatmin oldukları ve mutsuz göründükleri dolayısıyla şükretmedikleri anlaşılmıştır.
Bir diğer ayrıntı ise, insanın kendi yaşamındaki güzellik ve iyilikleri görmezden gelmesi, başkalarının hayatına haset duygusuna varan bir imrenmeyle bakması beraberinde yozlaşmayı getirmektedir. “Ayrıca modern insanın önündeki seçeneklerin çokluğu, bireyi bir seçim yapma ve sonrasında reddedilen seçeneklerin mutsuzluğu içinde kalma durumunda bırakmaktadır.” Oysa Allah’ın rahmetine sınır koymayanlar, kıtlık bilinciyle baş edebilirler. “Memnuniyete yönelik şükrü, yaşam memnuniyeti olarak ele almak mümkündür.” tezine de dikkat çekiliyor kitapta. Sevgi, şefkat, şükür ve merhamet içten gelen bir kuvvettir. Kalbin ve beynin sağlıklı çalışması için bunlara ihtiyacımız var. Kendisini kızgınlık, endişe, kendine güvensizlik duygularına kaptırmayanlarsa, sağlam ve güçlü bir inanca sahip oluyor. Balzac iyimserlik üzerine şöyle der: “Ayakkabılarım olmadığına üzülürüm; ta ki sokakta ayakları olmayan birini görünceye kadar!”
Sağlıklı ve işlevsel bir beden de büyük bir zenginliktir aslında. Materyalizme teslim olmamış bireylerin mutluluğa erişebileceği bir gerçektir. Sürekli beyinlere enjekte edilen ‘popüler sosyal model’lerin bu kişilerce tercih edilmediği saptanmıştır.
Varoluşsal boşlukla baş edebilmiş bireylerin, yaşam memnuniyeti yüksektir. Emmons’a göre bu, “Şükreden insanlar, aslında düşünceli materyalistlerdir.” fikrine karşılık gelir. Öte yandan, yapılan incelemelere göre, ibadete ve memnuniyete yönelik iki tip şükür hali var: “Adler ve Fagley’de minnettar düşüncenin daha genel ifadesi olan takdir edici bir yaşam tarzının bireyin yaşam memnuniyetinin iyi oluşunu ve maneviyatını arttırdığını, bunların birbirleriyle anlamlı ve güçlü ilişkiler içinde olduklarını tespit etmiştir.”
ÂNI FARKETMEK ŞÜKRÜ TETİKLER
Manevi ve dini değerler, doksanlı yıllar için Türk toplumunun önemli öğeleri arasında yer almaktadır. Bu öğelerden bir ve en önemlisi şüphesiz şükürdür. “Kime bir iyilik yapılmış ise, karşılığını versin, buna gücü yetmezse onu ansın; çünkü onu anan, ona şükretmiş olur;(karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur.” Pek çok hadis kaynaklarından aktarılan bu peygamber sözü de, şükre işaret eder. Yani İslam’da şükrü anmak, çoğaltmak, yaymak esastır. “İnsanlara karşı şükran ve minnet hissi taşımayan Allah’a da şükretmez.” Diyen peygamberin diğer dini metinleri doğruladığı aşikardır. Kutsal kitaplardaki, Hz. İbrahim, Hz. Nuh ve Hz. Lokman’ın çok şükreden peygamberler gerçeği son peygamberi destekler. Bu açıkça ortadır.
“Pozitif psikoloji, pozitif duygular; karakter özelliklerinin gelişmesi ve bu yapıların çalışmasını sağlayan kurumların, toplulukların ve insanların en üst düzeye ulaşabilmesini sağlamak için oluşturulmuş bir çalışma alanı olarak tanımlanmaktadır.” Yaşanılan anın farkında olmak, şükretmeyi tetikler. Bu da insanı doyuma ulaştırır.
“Mukayeseli şükürde insanın yerine getirmekte zorlandığı istek ve arzulara rağmen, sahip olduğu güzellikleri hissetmeye çalışması, kanaatkâr bir tutum sergilemesi, mutlu olmanın gerekçelerini görmeyi sağlayacak bir farkındalık kazandırır. Buna karşın insanın kendini olumsuz manada başkalarıyla kıyaslaması ise, mutluluğun önündeki engellerden biridir.”
Kapsamlı teorik bilgiyi önemseyen araştırmacıların, meraklı okurların ilgisini çekeceğini umuyorum.
GÜLÜŞAN GÖCEN
ŞÜKÜR POZİTİF PSİKOLOJİDEN
DİN PSİKOLOJİSİNE KÖPRÜ
DEM (DEĞERLER EĞİTİMİ MERKEZİ YAYINLARI)