Panik atak, günümüzde adından en çok söz ettiren hastalıkların başında geliyor. Geçirmeyenlerin, yakalanmaktan korktuğu; geçirenlerin ise ölüm endişesi yaşadığı panik atağın tedavisi için uzun uğraşlar veriliyor. Panik atağın ilaç kullanımını minimum düzeyde tutarak bilişsel davranışçı terapi ile tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ifade eden İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kenan Eren, tek seansta bile iyileşen vakalar olduğunu söyledi. Panik atağı yenebilmek için korkulan durumla yüzleşilmesi gerektiğini belirten Kenan Eren, “Bir anksiyete yani kaygı bozukluğu olan panik bozukluk, korkudan korkma durumudur. Halk arasında Panik Atak olarak anılan Panik Bozukluk; kendiliğinden, beklenmeden ortaya çıkan, yoğun korku içeren, günde birkaç nöbet ile yılda birkaç nöbet arasında değişen panik nöbetlerle karakterize bir anksiyete bozukluğudur. Panik bozukluğun, bir panik nöbet gerçekleşmesi, nöbetin tekrar gerçekleşeceğine dair korkulu bekleyişi kapsaması ve kaçınmanın olması gibi 3 bileşeni vardır. Panik atak hastaları kalp krizi geçirme, felç olma, bayılma, çıldırma gibi kötü sonuçlara yol açacağına ilişkin yoğun kaygı duyarlar. Panik atağın en sık rastlanan belirtileri arasında nefes almakta zorluk, çarpıntı, mide bulantısı, titreme, terleme, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, çıldırma kaygısı ve ölüm korkusu yer alıyor. Panik nöbet bu belirtilerin birden başladığı ve yoğunlaştığı, kişide yoğun korku ve rahatsızlığa neden olan dönemdir. Bir panik atak hastası ortalama 10-12 seansta iyileşmektedir. Hatta 1 seansta bile iyileşen vakalarımız oldu” diye konuştu.
“HASTANELERİN ACİL SERVİSLERİNE KOŞUYORLAR”
Panik atak hastalarının sıklıkla ölüm korkusuyla hastanelerin acil servislerine koştuklarını belirten Kenan Eren, bazen bilişsel davranışçı terapi ile ilaç kullanımına bile gerek kalmadan yüz güldürücü sonuçlar alındığını söyledi. Bu terapi yönteminin devlet hastanelerinde de uygulanması gerektiğini ifade eden Kenan Eren, “Bilişsel davranışçı terapiye göre panik atak; bedende ve zihinde yaşanan değişimleri felaketleştirerek, bu değişimlere korkutucu anlamlar yüklemektir. Bir çarpıntıyı kalp krizine, bir uyuşmayı da beyin kanamasına yormak bunlara örnek olabilir. Durum böyle olunca bu kişiler soluğu hastane acillerinde alırlar. Orada yapılan bir çok muayene ve incelemelerin ardından (EKG, BT gibi) hiçbir şey bulunamayan hasta oksijen verilerek ya da 'sakinleştirici' bir iğne yapılarak evine gönderilir. Genelde hasta ve hasta yakınlarına bu durumun stresten olduğu şeklinde bilgilendirme yapılır. Hasta o an biraz rahatlamakla birlikte, bir süre sonra yeni bir panik atağı ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden geçirmeye ve her yeni atak ile acil servislere taşınmaya başlar. Bazen hasta tıbbi bir sağlık sorunu olmasa da bunun aksine düşüncelere ve inanışa sahip olur -teşhis konulamayan bir hastalığım var şeklinde-. Felaketleştirici inanışlarla bu durum yılanın kuyruğunu yutmaya çalışması gibi bir kısır döngü halini alır. Panik Bozukluk hastalarına bazen yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından, tansiyon ve kalp ilacına ve vitamine kadar değişik ilaçlar ile tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü sonuç alınamaz” dedi.
“İLAÇTA ISRARCI OLMAK FAYDASIZ”
Uzun süre ilaç kullanımından fayda sağlayamayan hastalar için ilaç tedavisinde ısrarcı olmanın faydasızlığına vurgu yapan Eren, “Panik Bozukluğun tedavisinin başlangıcında ilaç kullanılabilir. Ancak uzun süre ilaç kullanımından fayda sağlayamayan hastalar için ilaç tedavisinde ısrarcı olmak faydalı değildir. Panik Bozuklukta sadece ilaç tedavisiyle yüz güldürücü sonuçlar alınamaz. Yüz güldürücü bir tedavi için ilaç kullanımının yanı sıra bilişsel davranışçı terapi tedavide önemlidir. Yapılan birçok çalışma sonucu özellikle bilişsel davranışçı terapi yaklaşımlarının panik atak vakalarında etkili olduğunu göstermektedir. Fakat günümüzde pratikte bilişsel davranışçı terapi, devlet hastanelerinde çok da uygulanamamaktadır. Keşke devlet hastanelerinin psikiyatri klinikleri bu uygulamalar için uygun mekan ve zamanı ayırabilse. Panik Bozukluk tanısı alan kişilerin en büyük kadersizliği tedavilerinin sadece ilaçla sürdürülmeye çalışılması. Tabii ki başlangıçta ilaç kullanılabilir ancak şikayetler ilaç kullanımı sırasında da 6 ay ve daha fazla sürede devam ediyorsa psikoterapi müdahalesi elzemdir. Çalışmalar, panik bozukluk tedavisinde en iyi sonucun ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapinin birlikte uygulanması olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
YÜZDE 5 İLAÇ
Kendi mesleki tecrübelerinde ilaca neredeyse yüzde 5 yer verdiğini belirten Kenan Eren, “Panik bozukluğun tedavisi sadece ilaçla olmuyor. Kendi mesleki tecrübelerime dayanarak ilaca neredeyse yüzde 5 yer veriyorum. Hastaya temelde tıbbi bir şey olmadığını anlatmak için bir süre sonra ilacı kesmek zorundayız. Aksi halde hastalar, ilaca bağımlı olmakta ve ilaçsız sokağa çıkamamaktadır. Spor yapan, toplu taşıma araçlarına binen, futbol oynayan, alışverişe giden yani bütün rutinlerini yapan insan kişiler, panik ataktan sonra hiçbirini yapamaz oluyorlar” diye konuştu.
AHTAPOT ANNELERE DİKKAT
Panik atağın genellikle çocukluk yıllarından itibaren belli örselenmeler ve travmalar yaşayan kişilerde görüldüğünü söyleyen Kenan Eren, “Panik atak kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür. Kadınların hormonal yapılarının da bunda etkisi var. Özellikle çocukluk yıllarından itibaren belli örselenmeler ve travmalar yaşayan kişilerde görülür. Üzerinden yıllar geçen bir olayı çağrıştıran herhangi bir durumla karşılaşıldığında panik atak yaşanabilir. İlk panik atağın stresli hayat olaylarıyla yaşandığı bilinmektedir. Sevilen bir kişiden ayrılma ya da ayrılma tehdidi korkusu, iş değiştirme, gebelik, göç, evlilik, okuldan mezun olma, yakın bir kişinin ölümü, fiziksel hastalık, düşük sosyo-ekonomik düzey nedeniyle daha fazla stresre maruz kalma panik atak gelişiminde etkili stresli hayatolaylarındandır. Koruyucu, kollayıcı anne tutumlarının 'Ahtapot' diye nitelendirebileceğimiz özelliklerini taşıyan annelerin çocuklarında ise daha sıklıkla görülmektedir. Bu anneler, çocuğu çok fazla koruyup kollar fakat alt mesaj olarak çocuğa 'Ben olmadan güvende değilsin' mesajı verir. Bu nedenle çocuk dış dünyayı tehdit içeren bir yer olarak görmeye başlar. O zaman da o kişilerin panik atak geçirmesi de kaçınılmaz olur” dedi.
CEM YILMAZ'I İZLERKEN PANİK ATAK
Panik atağın her durumda ortaya çıkabileceğini belirten Kenan Eren, “Genelde bedende çarpıntı ya da heyecan gibi bir dizi etkileşimin olduğu anlarda ortaya çıkar. Hatta bir hastam Cem Yılmaz CD'si izlerken panik atak geçirmişti. Panik atak sahibi biri, sürekli bedenini dinler. Panik atağın temelinde ölüm korkusu olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Panik Bozukluk hastaları bedenlerindeki en ufak değişikliğe dikkat ederler. Çok heyecanlandığınız bir etkinlik yaptığınızda bedeninizde çarpıntı, kasılma ya da gevşeme gibi bir takım belirtiler ortaya çıkar. Panik bozukluğu olan kişiler bu belirtileri hayra yormamaktadırlar. Herhangi bir esprinin sonunda gülen kişi, çarpıntının etkisini 'Kalp krizi geçiriyorum' şeklinde yorumlayabilir” ifadelerini kullandı.
KORKULARIN ÜSTÜNE GİTMEK
Hastaların korkularının üstüne giderek onları yenmelerini amaçladıklarını belirten Kenan Eren, “Bilişsel Davranışçı terapide, panik ataklarıyla ilgili yanlış inançları olan hastanın, gerçekte tamamen “zararsız” olan Panik Atağı belirtileri hakkındaki yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi amaçlanır. Hastanın felaketleştiren düşüncelerine kanıtlar aranarak, düşünceler yeniden yapılandırılır. Aynı zamanda panik atak hastalarına bilişsel davranışçı terapinin bir bileşeni olan maruz bırakma uygulanır. Burada kişinin Panik Atak geçireceğinden korktuğu için tek başına bulunmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaştırılması, böylece korkularının “üstüne gitme”si sağlanarak korkularını yenmesi amaçlanır” ifadelerine yer verdi.
PANİK ATAKTAN KURTULDUKTAN SONRA: YENİDEN DOĞDUM!
Panik atak hastalığından kurtulan hastaların geri dönüşleri hakkında da bilgi veren Kenan Eren, “Panik ataktan kurtulan hastalar ise 'Yeniden doğdum ve eski hayatıma döndüm' diyor. Panik atak nedeniyle okuluna, işine devam edemeyenler ve eşinden ayrılanlar var. Oysa panik atağın tedavisi çok kolay. Yeter ki bilişsel davranışçı yöntemleri kullanan terapistleri bulsunlar” dedi.