Kanser, ismi ürkütücü bile ürkütücü olan bir hastalıktır. Bu yüzden tedavi süresince hastaya psikolojik destek verilmesi çok önemli.
Yaşı, cinsiyeti, mesleği ne olursa olsun tüm insanlarda kanser aynı etkiyi yaratmaktadır. Kişi kanserle ilk tanıştığında, kanser olduğunu öğrendiğinde, hastanın tüm hayatı birkaç dakika içinde gözlerinin önünden film şeridi gibi geçer ve bir panik haliyle beyin en kötüyü, yani artık yolun sonuna geldiğini düşünür. Beyin böyle kriz anlarında refleksif olarak hareket ettiği için, mantık devre dışı bırakılır. Hiçbir mantıksal açıklıma kişiyi tatmin etmez ve ilk birkaç gün içinde yaşanan akut travma nedeniyle her şey kafasında senaryo gibi geçmeye başlamıştır bile. İlk günlerde isyan ve çaresizliğin birlikte yaşandığı ağır bir depresyon hali mevcuttur. Hasta yemeden içmeden, devamlı uyur ya da hiç uyumaz.
Hasta yorgunluk belirtileri gösterdiğinde psikoterapi devreye giriyor
İlk günlerdeki şokun ardından hastalık ve tıbbı tedaviyle ilgili araştırmalar başlar. Hasta daha detaylı, daha açıklayıcı bilgileri duydukça ve gördükçe ilk yaşanan akut depresyon çözülmeye ve beyin mantıklı düşünmeye başlar. Ve hastalık kabullenilir, ama isyanla birlikte ilahi sorgulama devam eder. ‘Neden ben?’ gibi…
Bu durum bazen suçlulukla kaderine boyun eğmesine, pes edip kendini hastalığa teslim etmesine neden olur ve bu durum tedaviyi de olumsuz etkiler.
Kanser tedavisi uzun bir süreç olduğu için hastanın bu süreçte zaman zaman isteksizlik, bezginlik ve yorgunluk belirtileri göstermesi çok normal bir durumdur.
İşte tam bu kırılma noktasında psikoterapi hastanın direnme gücünü, moral ve motivasyonunu artırmada devreye girer ve etkili sonuçlar verir. Çünkü kanser tedavisinde her ne kadar tıbbı tedavi asıl tedavi olsa da hastanın psikolojik gücü de tedaviye önemli katkı sağlamakta ve direncini artırmaktadır.
Psikolojik destek hastayı güçlü kılıyor
Şu gerçek artık tüm tıp çevreleri tarafından biliniyor ki, psikoterapiler birçok hastalıkta etkili olsa da psikoterapilerin etkisi; tedavisi daha zor ve uzun olan kanser hastalarında çok daha fazla olmaktadır.
Bu süreçte insanlar mesleği, yaşı, cinsiyeti ne olursa olsun zaman zaman tükendikleri, demoralize oldukları, pes ettikleri dönemler oluyor. Bu dönemlerde psikoterapilerin hastanın hayata yeniden tutunması ve kaybettiği mücadele gücü yeniden kazanabilmesi için tahmin edilenden daha fazla katkısı vardır. Bunun ötesinde psikoterapiler hastaya moral ve mücadele gücü kazandırmasının, iyi hissetmesini sağlamanın ötesinde hastalığı kabul etmesine, isyan edip depresif ruh hali içerisinde tedaviyi zora sokmak yerine hastalığı kabul etmesine, mantıklı düşünmesine, hareket etmesine ve nasıl daha iyi mücadele edebilirim, daha kaliteli nasıl yaşayabilirim düşüncelerini kazanmasını sağlamaktadır. Kanserin de diğer hastalıklar gibi herkesin yakalanma ihtimali olan bir hastalık olduğu ve tıbbın her geçen gün daha ileriye gittiği gerçekleri göz ardı edilmemeli.
Hastalıkla mücadele sürecinin pes etme değil, aksine daha güçlü olunması gereken bir dönem olduğu ve bu süreçte alınan psikolojik desteğin sizi daha güçlü kılacağı ve faydalı olacağı unutulmamalıdır.
Psikolog Bekir Fehmi Örmeci