Jung ekstra

Jung ekstra

Carl Jung ve Doğaüstü Carl Gustav Jung (1875-1961) Analitik Psikoloji’nin kurucusu olan, İsviçreli psikolog ve psikiyatrdır. İnsan psikolojisine yaklaşımı, psişenin; rüyaların, sanatın, mitolojinin ve dinlerin incelenmesi yoluyla anlaşılmaya çalışılması gerektiğini vurgulamıştır. Jung’un psikolojik tipler ile ilgili çalışması, içedönüklük ve dışadönüklük gibi kavramları kalıcı bir şekilde hayatımıza dâhil etmiş ve dört işlev de (düşünme, hissetme, duyu ve sezgi), bugün Myers-Briggs kişilik tipi testinin temelini oluşturmuştur. Jung, okültizme derin bir ilgi beslemiştir. Ezoterik inançlarının, çalışmaları üzerindeki etkileri de büyüktür.

Ortak Bilinçaltı

http://www.dailymotion.com/embed/video/xvcfww"

/

" target="_blank"BAŞAK Burcu Yorumu (25 Kasım - 1 Aralık  2012)... ile 

http://www.dailymotion.com/astroloji

" target="_blank"astroloji

Jung’un “ortak bilinçaltı” olarak adlandırdığı, bireyin, tüm diğer bireylerle paylaştığı bilinçaltıdır. Bireysel bilinçaltından farklı tutulmuştur. Jung’a göre, ortak bilinçaltı, tüm kültürlerdeki tüm bireylerin bilip tanıdığı şekiller veya semboller olan arketipler (ilk örnekler) içerir.

Ortak bilinçaltı kavramı, fiziksel şekillere girmiş canlıları Özün ayrılmış parçaları olarak gören spiritüel modelle ilgilidir. Tıpkı deniz üzerindeki adalar gibi hepimiz ayrı görünürüz ama yüzeyin altında aslında bağlantılıyızdır.

Arketipler

Arketipler, gözlemlenen olguların yorumlanmasında kullanılan fikirlerin içsel prototipleridir. Belli bir arketiple yakından ilişkili anılar ve yorumlamalar grubuna “kompleks” adı verilir ve ilişkili arketipin adıyla da anılabilir (örneğin, anne kompleksi).

Jung, arketipleri, fiziksel organlarımızın psikolojik eşdeğerleri olarak görmüştür. Jung’a göre iki grup da insana doğuşta verilir, ikisi de, belli bir dereceye kadar da olsa, evrimsel süreçle şekillenirler.

Jung’un tanımladığı en önemli dört arketip şunlardır:

• Benlik.

• Gölge – ifade bulan tüm yönlerimizin bir de bastırılmış karşıtı vardır. Bu, gölge ile temsil edilir.

• Anima – genç bir kadın; sezgisel bilgeliği temsil eder.

• Animus – yakışıklı bir genç adam; faal, baskın enerjiyi temsil eder.

Bilinçaltının sembolleri, Jungcu psikolojide sayıca çok daha fazladır. İlahi Çift, Çocuk, Kahraman, Büyük Anne (İyi veya Kötü Anne), Yaşlı Bilge Adam ve Düzenbaz, bunlardan birkaçıdır. Jung’un arketipleri, okült sembollerle, yani binlerce yıllık derin düşünceyle büyük anlamlar kazanmış fikir ve imgelerle ilişkilidir.

Jung ve Astroloji

Astroloji, zengin bir antik sembol kaynağıdır ve Jung’un ezoterik inançları da göksel cisimlerin insanların gözündeki anlam ve önemlerine kadar uzanmıştır. Jung, bu konuyla ilgili olarak, “Astroloji, antik çağların psikolojik bilgilerinin bir özetini temsil eder,” yazmıştır. Jeff Mayo da, Jung’un 1948 yılında yazdığı bir mektuptan, şu satırları alıntılar: “[Zor] vakalarda, tamamen farklı bir açıdan daha derinlemesine bir bakış yakalayabilmek için genellikle bir horoskop çıkartırım. Şunu söylemeliyim ki, astrolojik verilerin, onlar olmasa anlayamayacağım bazı noktalara ışık tuttuğunu gördüm.”

Eşzamanlılık

Jung, eşzamanlılık terimini, “evrensel güçlerin” bir bireyin yaşam deneyimleri ile paralellik gösterme halini tanımlamak için kullanmıştır. Jung, tesadüf olarak tabir edilen deneyimlerin şanstan değil, bu güçlerin aynı yere ve zamana denk gelmesinden doğan olay veya şartlar olduğunu öne sürmüştür.

Jung, bu güçlerin sezgisel seviyede farkında olma ve onlarla uyum içinde hareket etmeye, “bireyleşme” adını vermiştir. Jung’a göre, bireyleşmiş kişi, bilinçlerinin ortak bilinçaltı ile iletişim kurması yoluyla, gerçekten de çevresindeki olayları şekillendirebilir.

Jung, eşzamanlılıktan, “nedensellik dışı bir bağlayıcı ilke”, yani, nedensellikle açıklanamayan bir bağlantı motifi olarak söz etmiştir. Şans kanunları, tesadüflerin bazen doğal olarak meydana geldiğini öne sürer. Ancak, biraz düşününce, hepimiz, deneyimlediğimiz bazı olayların, şans kanunlarına pek uymadığını da görürüz. Bunun en yaygın örneği, uzun süredir görüşülmemiş bir arkadaşı düşünürken, o arkadaş tarafından telefonla aranmaktır.

Jung, Eşzamanlılık eserinde, aşağıdaki deneyimini paylaşmıştır:

• Tedavi etmekte olduğum genç bir kadın, kritik bir süreçte, kendisine altından bir pislik böceğinin verildiği bir rüya gördü. O bana rüyasını anlatırken, ben, arkam pencereye dönük oturuyordum. Hafif bir vurma sesi gibi bir ses işittim. Arkamı döndüğümde, dışarıdan cama vuran bir böcek gördüm. Pencereyi açtım ve böcek içeri uçarken onu yakaladım. Bir gül böceğiydi; bizim bulunduğumuz enlemde yaşayan, pislik böceğine en yakın canlıydı. Normal alışkanlıklarına ters olarak, o an içerisinde, karanlık bir odaya girme dürtüsü hissetmişti…

Kendilerini hiç beklenmeyen olaylarda gösteren gizli bağlantılarla ilgili fikirler, fiziksel dünyanın altında yatan bir ruhani gerçeklik görüşü ile tamamen uyum içindedir. Modern fiziğin keşfetmekte olduğu birçok etki de, bilimin ulaşabildiğinden daha derin bir varoluş olduğu hakkında ipuçları vermektedir.

http://www.new-age-spirituality.com/philos/jung.html

http://www.astrologyanalyst.com

Leave a Reply