Sambur, Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) Uzmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Bilal Sambur, Birmingham Üniversitesi’nde doktorasını yapmış bir ilahiyatçı.
IMPR Uzmanı Sambur, IŞİD'le ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Bugün gazetesine verdiği röportaj da dünyadaki hiçbir yapının islami olmadığını, bu şekilde atfedilmesinin dini istismar anlamına geldiğini belirtti.
İşte ropörtajdan satır başları:
TUZAĞA DÜŞÜLMEMELİ
İslam tarihindeki Hariciler’le bir benzerliği var mı?
IŞİD’in İslam kavramını kullanması, İslam coğrafyasında eylem yapıyor oluşu, insanları İslam ile IŞİD arasında bir bağ kurmaya yöneltiyor.
Bu tuzağa düşülmemeli. IŞİD’ın İslam tarihi içinde öncülerini, köklerini bulma yanlışı içine düşülüyor.
Sıklıkla IŞİD’i İslam tarihindeki Hariciler’e benzeten yaklaşımlara rastlıyoruz.
Harici hareket, İslam tarihinde sivil ve siyasi bir protesto hareketiydi.
Her ne kadar şiddeti bir eylem tarzı olarak benimsemişlerseler de hiçbir şekilde soykırımcı nitelikte bir şiddet ideolojileri olmamıştı.
İslam tarihinde IŞİD’in bir karşılığı yoktur.
IŞİD’in modern dönemdeki karşılığına bakmamız gerekir.
IŞİD 20. yüzyılın Nazi hareketine benzemektedir.
Nazizim Avrupa ilkelliğinin temsili olduğu gibi, IŞİD’de Bedevi primitivizminin temsilcisi durumunda. İkisi de soykırımcı ve insan karşıtı.
SEKÜLER BİR HAREKET
IŞİD’de ahlak ve maneviyat adına hiçbir şey bulunmadığını, Bedevi materyalizmin hakim olduğunu görüyoruz.
Bir dini hareket olarak nitelendirilemez yani.
IŞİD, modern dönemde, seküler şartlarda ortaya çıkan otoriter, totoliter ve materyalist (dünyacı) bir harekettir.
IŞİD’in ideolojisi materyalist bir ideolojidir, eylem ve organizasyon yapısı tamamen materyalist niteliktedir.
Bu örgüt her ne kadar dini sıfatlar ve referanslar kullanıyorsa da bu örgütün eylemleri ve stratejisi modern dönemde ortaya çıkan otoriter ve totaliter nitelikteki seküler hareketlere ve ideolojilere benzemektedir.
IŞİD’de ahlâk ve maneviyât adına hiçbir şey bulunmadığını, Bedevi materyalizminin hâkim olduğunu görüyoruz.
İstila ettiği yerlerde kendisine hedef olarak kadını seçiyor. Bu IŞİD’in cinsel materyalizmi.
Bütün seküler nitelikteki otoriter ve totoliter akımlar, insan hayatını yağma ederler, insana ait ne varsa tarumar ederler.
IŞİD de istila ettiği her yerde “ganimet” adı altında diğer insanlara ait olan her şeyi gasp ediyor. Vahşi materyalizmi ile bütün Ortadoğu’yu kendi esiri haline getirmeye çalışıyor.
İSLAM KAYNAKLARI KURUTULDU
Hangi kaynaklardan besleniyor?
IŞİD fikrinin oluşumunda 200 yıldır gündemde tutulan İslam devleti ideolojisi, totaliteryalizmin cihadizm versiyonu, katı ve sığ olarak verilen dini eğitim, IŞİD zihniyetinin bu coğrafyada kök bulmasına imkân sağlıyor.
IŞİD’in sadece dışarıdan dizayn edilen bir yapı olduğu yaklaşımı sağlıklı değil. IŞİD’in Ortadoğu’daki, yerel, kültürel, dini, sosyal, siyasal kaynakları üzerinde durulmalı.
Son 200 yıldır yaşanılan büyük kolonyalizm, diktatörlük, baskı ve şiddetten dolayı bu coğrafyanın manevi, ahlaki ve İslami dinamikleri kurutulmuştur.
IŞİD’in “Selefilik” olarak adlandırılan ideolojisi, İslam’ın insana ve hayata dost olan kaynaklarının kurutulması üzerine bina edilmiştir.
Türbelere saldırmasının ve yıkmasının sebebi ne? İslam’a, insana, hayata, maneviyata, ahlâka dair bütün sözlerin tüketilmesi, IŞİD gibi bir sürüyü türbeleri yıkmaya, insanları küfürle suçlamak gibi bir çılgınlığa yöneltmektedir.
IŞİD'in dayandığı “Selefilik” denilen akım ahlâk, maneviyat ve itikat gibi derin dindarlıkla ilgilenmeyip türbeleri yakıp yıkmak, türbe ziyaretlerini, kabir ziyaretlerini yasaklamak gibi yüzeysel ve şekli trafiklere yoğunlaşır. IŞİD ideolojisi, insana dair bir şey söylemiyor çünkü IŞİD ideolojisi ölülere dairdir.
Bir ölü ideolojisi olarak “Işidizm” türbeleri yıkıyor, canlı olan insanları da yok ediyor.
Burada sorun bu coğrafyada insana ve hayata dair yeni bir söz söylenememesinin yarattığı bir boşluk olmasında.
IŞİD’in ölü ve ölüm ideolojisine, insan ve hayat merkezli yeni bir ahlâk, maneviyat ve İslam ile karşılık vermek lazım. AFGANİSTAN DÜNYAYA EL KAİDE İHRAÇ EDİYOR
Bu kadar örgüt, bu kadar savaşçıyı nereden buluyor? Afganistan savaşı, Sovyetlere karşı yürütülen uzun mücadele ve daha sonraki dönemde devam eden iç çatışmalar boyunca büyük bir savaşçı birikimi ortaya çıktı.
Bu savaşçı birikimin tek bir ülkede, Afganistan ölçeğindeki bir ülkede kalması mümkün değil.
O savaşçı birikim Afganistan’dan Pakistan gibi yakın çevreye, sonra Orta Asya’ya, Ortadoğu’ya, Avrupa’ya ve ABD’ye ihraç edildi.
Sosyalist ülkelerin hep bir “devrim ihracatı” politikaları olmuştu, Afganistan da dünyaya El Kaide ihraç ediyor.
İnsanlar IŞİD’e değil, IŞİD’in yarattığı korkuya teslim olmaya, razı edilmek isteniyor. Bu da radikal sosyalist geleneğin “devrimci şiddet” adı altında uyguladığı stratejiden farklı değil.
IŞİD için Kobani neden önemli? Irak, Suriye, Filistin, Lübnan, Ürdün, IŞİD’in hedef coğrafyası. IŞİD’in Irak ve Suriye’de hâkim olmasının önünde Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Rojava Bölgesi engel durumunda. Rojava’da Kobani’yi ele geçirerek Ortadoğu’da kendisine kesintisiz bir egemenlik coğrafyası yaratmak istedikleri açık. AFGANİSTAN DÜNYAYA EL KAİDE İHRAÇ EDİYOR Bu kadar örgüt, bu kadar savaşçıyı nereden buluyor? Afganistan savaşı, Sovyetlere karşı yürütülen uzun mücadele ve daha sonraki dönemde devam eden iç çatışmalar boyunca büyük bir savaşçı birikimi ortaya çıktı. Bu savaşçı birikimin tek bir ülkede, Afganistan ölçeğindeki bir ülkede kalması mümkün değil. O savaşçı birikim Afganistan’dan Pakistan gibi yakın çevreye, sonra Orta Asya’ya, Ortadoğu’ya, Avrupa’ya ve ABD’ye ihraç edildi. Sosyalist ülkelerin hep bir “devrim ihracatı” politikaları olmuştu, Afganistan da dünyaya El Kaide ihraç ediyor. İnsanlar IŞİD’e değil, IŞİD’in yarattığı korkuya teslim olmaya, razı edilmek isteniyor. Bu da radikal sosyalist geleneğin “devrimci şiddet” adı altında uyguladığı stratejiden farklı değil. DÜŞMANLIK VE ÇATIŞMA Şii hançerini IŞİD mi kırıyor?
Kaynak:HABERDAR COM