“Sanır mısın ki Mesnevi sözlerini okuyasın da
ucuza, bedavaya duyasın, anlayasın. Yahut hikmet
sözleri ve gizli sırlar kolayca kulağına girsin!
Duyarsın ama sana masal gibi gelir. Dış yüzünü
duyarsın iç yüzünü değil. ( Mevlana)
Modernizmin dünü bir büyü, bugünü bir büyü yıkımıdır. Aklın iflası. Acizliğin yegâne belgesidir. Modern çağın çıkmazları, insan aklının son merhalesi. Aşkın bir zekâyı dışlayıp kendi aklını tanrılaştıran bir devin cücelik serüvenidir modernizm.
GENOM ve internet modern insanın imzası. Egosunu cilaladı her bir devrim; dikenli bir taç taktı başına. Kutsallık payesiyle kanatlandırdı modern insan ütopyasını, sonra da kana buladı dünyayı. Hükmetme histerisi kanına işlemişti. Hükmetti sonunda eşyaya, tabiata, kâinata. Bu hükmedişten bir düşüş peyda oldu. Servetten zillete, zevkten sefahate, şehvetten illete, konfordan korkuya düştü modern insan. “Cemiyet”ten “ferdiyet”e koşarken ayağı takıldı, yuvarlandı boşluğa. Yalnızlık kafesinde çırpındı.
“İzm”lerden yağlı bir urgan geçmişti modern insanın boynuna. Çağdaş bir köleydi “izm”lerin kemendinde. “Varoluş”un hakikati neydi? Mana libasını giydiremedi varoluşa. Sırrına eremedi. Kimdi? Niçin vardı? Nerden gelmişti, nereye gidiyordu? Bir vazifesi var mıydı? Tesadüfen mi var olmuştu? Yoksa bu kadar mükemmel işleyen cihazatın bir yaratıcısı mı vardı? Soruların cevabı nerede saklıydı? Sorularla pençeleşmek yerine dayatılan cevaplara kulak verdi. “İzm”ler bulmuştu cevapları. “İzm”lerin masallarıyla uyudu modern insan.
“Dünya, insanın tasarımıdır. Manasızdır, acıklı bir yerdir. İnsan dünyaya fırlatılmıştır. Yabancıdır. Özgürlüğe mahkûmdur. Yaşam saçmadır. Yok, olma tehdidi altındaki insan güvenlikten yoksundur.”
“İnsan bencildir, kendi çıkarlarını düşünür. İnsan insanın kurdudur.”
“Yaşam bir savaştır. Güçlü olan haklıdır ve zayıfı yok etmelidir.”
“İnsan Tanrı’yı kendi imajından yaratmıştır. Tanrı yoktur.”
“Üstün insan, güçlü olandır. Tek ödevin güçlü olmaktır. Sadakat, fedakârlık… bunların hepsi insanı uyutmaya yarayan ninnilerdir. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür; çünkü işkenceyi uzatır.”
“En büyük felsefe sorunu intihardır. Yine de insan, kahramanca yaşamalı, isyan etmeli, baş kaldırmalı, evrene hükmetmelidir.”
Beslendiği kaynaklar, modern insanın sonunu hazırlamıştı. Batı’nın filozoflarından Doğu’nun mistik atmosferine yöneldi modern insan; korku, kaygı ve huzursuzluğu yoga, fenkşuyi ve meditasyonla dindirmeye çabaladı. Mutluluk arayışına girdi.
Hekimlikte hikmeti gören Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modern insanın sorununu tanımlayıp çözüm için “Mesnevi Terapi” formülünü sundu. Hekimlik, içinde hikmeti barındırır. Hekim, yalnızca ilaçlar ve hastalıklar hakkında bilgi sahibi olan değildir. Hastalıklara neden olan insanın kalıp yargılarını, olumsuz düşüncelerini ve karakterindeki kusurlu yanlarını araştırıp bularak bunların yerine yepyeni bakış açılarını da tesis edendir.
Timaş Yayınlarından okuruna ulaşan son çalışması “Mesnevi Terapi” ile Tarhan, cinnetten cennete giden bir yolun kapısını aralamayı amaçladı. Mutlak hakikati, mutlak güzelliği ve gerçek mutluluğu arayışa yönelen modern insanın bakışını bilgece bir tavırla dış âlemden, kişinin iç âlemine çevirdi. Kılavuzu ise Doğu irfanından bir zirve: Hazreti Mevlana.
Mevlana… Yüzlerce yıl evvelinden gelen ve yüzlerce akis uyandıran bir ses. Kâh sarıcı, kâh sarsıcı. Kalbe sızan bir tutam ışık. Okşayan, gönül çelen ve ruha dokunan tılsımlı bir el. Yüreğe dolan nefes. Tarhan’a göre Mevlana: “Ruhsal yapımızdaki şifrelere dokunan, bizde var olan duyarlılığı harekete geçiren bir rehber ”.
Avrupa’nın şiddete âşık, düşünsel gerginlikler içindeki filozoflarına mukabil dingin, durgun, sakin, telaşsız bir bilgedir Mevlana. Heybesi sevgi, müsamaha ve aşk yüklü. Sermayesi bilgi, anlayış, idrak, tecrübe, sağduyu ve sezgi… Baktığı yer, gönül.
Hazreti İsa’nın nefesi gibi diriltici. Zihinleri keşfe götürücü. Aydınlatıcı ve yol göstericidir Mevlana. Bir hekim gibi teşhis koyucu:
“Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.”
İkna edicidir:
“Bu nefis cehennemdir; cehennem ise bir ejderhadır ki harareti denizlerle bile sönmez.”
Yol üzerindeki kesret ateşinin ıstırabında yanmaktan alıkoyucudur:
“Şöhret afettir, şöhretin peşinde koşmak, iyi tanınmak için uğraşmak, insanlığa yakışmaz. Şöhret ve gösteriş, deniz kıyısına düşen köpüktür.”
Kâh müjdeleyici:
“Kabuğu kırılan sedef, üzüntü vermenin sana. İçinde inci vardır.”
“Harislerin göz testisi dolmadı, sedef kanaatkâr olduğundan inci ile doldu.”
Kâh iğneleyicidir:
“Kibir, hırs ve şehvet kokusu söz söylerken soğan gibi kokar.
İkaz edicidir:
“Ey salik, aynadaki son nakşa bak. Bir güzelin ihtiyarlığındaki, bir binanın harabe geleceğini düşün ve aynadaki yalana aldanma.
Kimi zaman yargılayıcı:
“Haktan baş çektin gittin amma bir yol bulabildin mi hiç? Yola gel, sersemce kaybolup gitme.”
Nevzat Tarhan’ın hekimlik tecrübesi, Mevlana’nın hikmetiyle senteze ulaşır “Mesnevi Terapi”de. Vahiyden yardım almayan akla dayalı felsefe karşısında tavır alan Mevlana’nın öğretileriyle çökmeye yüz tutan bir çağın iptilalarına çözüm önerileri getirilir eserde. Narı nura çeviren sırrın şifreleri verilir.
Batı filozoflara beşiklik etti; Doğu bilgelere. “Bilgelikte büyük bir irade saklıdır.” der Spinoza ve devam eder: “Bu irade, düşünürü bilgi ve donanım gibi araçlarla her şeyin, ölümün bile üstüne çıkarmalıdır.” İnzivaya çekilen Spinoza, bilgi eğiliminden başka bütün duyguları, tutkuları yadsır ve evrenin sevgiyle seyredilmesinde eriyen bir bilge insan örneğini verir Avrupa’da.
Yunanca karşılığı “philosophia” olan felsefe; bilgiyi sevmek, bilginin ve hikmetin peşinden koşmak, bilgeliği aramaktır. Bilgelik sevgisi, hikmet arayışıdır felsefe. Filozof, güçlü coşkulu, tutkulu bir isteme; ateşli bir arama ve araştırma içindedir. Bu teşhise “Filozoflar, asla tutkuya doymaz.” diyen Giardino Bruno da iştirak eder. Yorgun ve bitkindir filozof. Bilge ise seyir halindeki evreni vecd içinde tefekkür eder; dingin ve dinçtir. Huzurla doludur. Filozof sonuca odaklı, bilge sürece odaklı düşünür. Sürekli soru sorar filozof, bilge cevapları verir.
Filozof akılla varlığı anlamlandırmaya çalışır; bilge ise “salt aklı” eleştirir, sezgileri de devreye sokarak hakikate ulaşır. Yaratılışa uygun yaşama sanatının inceliklerini telkin eder. Filozof, bilgiye ulaşmayı hedefler; bilge erdeme… Filozof bilgiyi doğurtmak için düşünceyi disiplin altına alır; bilge, insanın fıtratındaki iyicil duyguları harekete geçirip kötücül duyguları dizginleme gayretindedir.
Filozof, küstah, hoyrat, bedbin, hodgâm ve mütecavizdir. Çelişkilerle doludur. Düşündüğü gibi yaşamaz. Bilge, mütevazı, edepli, hürmetkâr ve diğergamdır. Düşündüğü gibi yaşar. Özü, sözü birdir. Topluma rol modeldir.
Filozofun ulaşmak istediği hikmet, bilgede saklıdır. Batının aradığı formülü Doğu elinde tutmaktadır. Oryantalist bakış açılarıyla küçümsenen, hor görülen, ötekileştirilen Doğu’nun elindedir Batı’nın aradığı mutluluk iksiri.
Bilgelikte her şey insanın kendinde gizlidir. İlkesi “Ne ararsan kendinde ara”. Mutluluğu da mutsuzluğu da üreten insandaki iç gerçekliktir. Yani kişinin olaylara bakışı ve olaylara yüklediği manadır. Bu yüzden Mevlana, kişiyi mutsuzluğa sürükleyecek hatalı bakış açılarını kırarak olaylara farklı pencereden bakmayı öğretir. Bu irfanın penceresidir.
Prof. Tarhan’a göre; 21.yüzyılla birlikte bilgelik çağı başladı. Bilgelik çağının habercisi de Pozitif Psikoloji çalışmalarıdır. “Mutluluk bilimi”dir Pozitif Psikoloji. Sloganı “Doğru yaşa, mutlu ol”. Pozitif Psikolojide problem, büyüyüp hastalığa dönüşmeden çözülür. Kişinin yanlış zihinsel kodları değiştirilerek yerine doğruları yerleştirilir psikoterapilerde,. Bir nevi irfan eğitimi verilerek insana sorun çözme becerisi kazandırılır.
Hekim Tarhan’a göre; Pozitif Psikoloji ile Mevlana öğreti ve yöntemleri birbiriyle örtüşmektedir. Her ikisinde de kişinin kendi düşünce stillerine farkındalık oluşturuluyor. Buna psikoterapilerde “duygusal okuryazarlık” denir. İrfan eğitiminde insana kendini tanıma öğretilir. “Kendini tanıyan Rabbi’ni bilir, Rabbi’ni bilen de haddini bilir.” Yani kendi gücünü aşan durumlar karşısında kişi, çaresizliğe düşmez. Nerde durması gerektiğini bilir.
Prof. Tarhan’a göre Mevlana hikâyelerinin travma çözücü etkisi vardır. Mevlana, sembolik ve alegorik hikâyelerinde ironi yapıyor ve bam teline dokunuyor insanın. Dilin hem şiirsellik hem heyecana bağlı işlevlerini kullanarak öğrenmede sağ beyni aktif hale getiriyor; bu da öğretilerin kalıcılığını sağlıyor. Mevlana, bu hikâyeleri hırs, kibir, şehvet, tamah şöhret, hile ve haset gibi tuzaklara düşmeyi önlemek için anlatır. Alıcıyı harekete geçirerek yerlerine tevazu, ümit, gayret, cömertlik, sabır, bağışlayıcılık, hoşgörü ve uzlaşmacılığı koydurur. “Kıssadan hisse” özelliği taşıyan her bir hikâye, modern insanın ihtiyaç duyduğu duygusal zekâ ve vicdani zekâyı tesis eder.
Metaforik düşünce kullanımı, modern psikolojinin uyguladığı yöntemlerden biridir. Bibliyoterapi denilen tedavi yönteminde hikâyeler üzerinden analizler yapılır ve kişiye, kendini tanıma ve kendini doğru ifade etme yeteneği kazandırılır.
“Bu kitap masal diyene masaldır. Fakat bu kitapta halini gören, Bu kitapla kendini arayan kişi de erdir! Mesnevi Nil Irmağının suyudur. Kıpti’ye kan görünür ama Musa kavmine kan değildir, sudur.” der Hazreti Mevlana.
Mesnevi, sırlı sandıkta bir cevher gibi uyuyan güzeldir. Üstüne çarşafını örtmüş, yüzünü gizlemiştir. Yüzünü ancak kendini keşfe çıkana açacaktır. Sır, ancak merak edene, ihtiyaç duyana aşikâr olur. İhsan sürmesiyle gözünü aydınlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Mesnevi’deki hikâyelerin şifrelerini çözerek sırlarını açığa çıkarır. “Mesnevi Terapi” ile modern insana ayna tutup bu aynada halini seyrettirir.
Mevlana hikmeti ve Tarhan hekimliği, Nil Irmağının suyu gibi gönüllere serpilerek ferahlığa ve sürura çağırır modern insanı.
“Kimin kalbinde bir kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür.” Hazreti Mevlana