Uzun yaz tatilinin ardından 17 milyon öğrenci için ders zili çalmak üzere.Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Pervin Sevda Bıkmaz, okula başlama sendromu hakkında bilgiler verdi. Okula başlama sendromunun, okul fobisi olarak adlandırıldığını ve halk arasında okul korkusu olarak bilindiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Pervin Sevda Bıkmaz, bu durumun okula gitmekten kaçınma ve okula gitme durumunda yoğun bir endişe yaşanması ile karakterize olduğunu belirtti. "Anneden ayrı kalma, terk edilme, okulda olduğunda kendisinin ya da sevdiklerinin zarar göreceği endişeleriyle ortaya çıkan okul fobisi, her çocukta rastlanmasa da, ortaya çıkması halinde çocuğun akademik ve sosyal yaşamını olumsuz olarak etkiler. Aşırı koruyucu- bağımlı ebeveyn ilişkisi, ebeveyn kaybı, boşanma, cezalandırılma korkusu, çatışmalı ev ortamı, sosyalleşme ve iletişim fırsatlarının çocuğa yeterince verilmemiş olması, ilkokula ya da liseye geçiş, beğenilmeme/ eleştirilme ya da kötü not korkusu gibi çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı gibi fiziksel belirtilerin yanısıra; evden, anne-babadan ayrılması gerektiğinde ortaya çıkan ağlama, öfke veya panik nöbetleri, tek başına bir odada karanlıkta kalmaktan korkma, anneye aşırı düşkünlük, gece altını ıslatma, huzursuzca uyuma ve / veya kâbuslar görme, hayvanlar, canavarlar, okul, vb şeylerden abartılı derecede korkma, okulda arkadaş edinememe, ilgisizlik, isteksizlik, alınganlık, sinirlilik şikayetleri eşlik edebilir. Eğer bu belirtiler dikkate alınmazsa ve çocuğun okula gitmesiyle ilgili olduğu anlaşılmazsa sorun çocuğun sosyal, akademik ve psikolojik gelişimini ve belki de zaten bozuk olan aile iletişimini daha da bozacak şekilde büyür. Özellikle ergenlik döneminde görülmesi durumunda okulun bırakılmasıyla da sonuçlanabilmektedir. Çocuklar ‘anlamıyor, dinlemiyor, başarısız, ilgisiz, yaramaz’ gibi niteliklerle damgalanabilmekte, yaşam boyu başarısızlığa mahkum olabilmektedir. Bu nedenle sorun erkenden tespit edilmeli, zamanında müdahale edilmelidir" dedi.
Okul fobisinin üstesinden gelme konusunda "Ebeveynler çocuğun okula gitmesiyle ilgili kararlı ve destekleyici bir tutum göstersinler. ‘Bebek misin sen, hiç yakışıyor mu, korkacak ne var’ gibi söylemlerden uzak dursunlar. Hata yapan çocuğu okulla, müdürle, öğretmenle korkutmasınlar. Okul malzemelerini, defterlerini, kalemlerini çocuğun kendisinin seçmesine ve sahiplenmesine izin versinler. Okulla ilgili olumlu anılarını çocuklarıyla paylaşsınlar. Anne babaların hem çocuğun hem de kendilerinin yaşadığı endişeyle baş edebilmesi ve sakin durabilmesi gerekiyor," diyen Yrd. Doç. Dr. Bıkmaz, çocuğu okula alıştırmak için bazı örnekler verdi: “Çocuğun okulda kalma becerisini basamak basamak öğrenmesi ve kaygısının aşama aşama azaltılması hedeflenir. Sistematik duyarsızlaştırma dediğimiz bu basamaklardan ilkinde ebeveyn önce sınıfın içinde çocukla kalır, çocuk sınıfın içinde durabilmeyi öğrendiğinde artık çocuğu sınıfın içine kadar götürüp bırakabilir. Bir sonraki basamakta sınıf kapısına , buna alıştıktan sonra okulun iç kapısına kadar götürüp bırakır. Bir sonraki basamakta okulun bahçe kapısında ayrılma becerisi kazanılır. Çocuk okulun kapısına kadar gidebiliyorsa, artık anne onu evden uğurlamalı ve çocuğun ayrılmayı evde yaşaması sağlanmalı. Çocuk okula kadar gidip sınıfa girmekte zorluk çekiyor olabilir. Gerekirse anne bir gün okulda bekleyebilir. 'Ben buradayım seni bekliyorum, sınıfında güvenle durabilirsin' mesajı verilebilir. Ancak çocuğun sınıftan çıkınca anneyi orada bulması çok önemli. Çocuk sınıfta durabilir hale geldiğinde ‘Bak gördün mü? Burası güvenli bir yer, artık ben gidiyorum, seni evde bekleyeceğim.’ mesajı çocuğa verilmelidir. Aksi takdirde çocuk okul ortamına uyum sağlamaya başlar başlamaz annenin çocuktan habersiz okuldan kaçması, uzaklaşması çocuğun güvenini bozacaktır. Bu durumu daha da kötüleştirecektir. Burada en önemlisi güven, bağlanma ve ayrışma meseleleridir."
Ayrılmayla ilgili kaygının sanılanın aksine sadece ilkokul ya da okul öncesi yaşlara özgü olmadığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Sevda Bıkmaz, "Ergenlik yaşlarında da okul fobisi görülebilir. Ergen; okuldaki arkadaşlıklarından hoşlanmaz, daha depresif, keyifsiz ve isteksiz olabilir. Akademik başarısızlık sebebiyle okula gitmek istemeyebilir. Bunun altında yatan şey ise genellikle beğenilmeme, yeterince onaylanmama, alay edilme, dışlanma gibi kaygılardır." dedi. Ebeveynlere bu konuda tavsiyelerde de bulunan Yrd. Doç. Dr. Bıkmaz, "Ebeveynler, çocuğun hayatına gereğinden fazla yapışık, müdahil ve kontrolcü olursa, onun isteklerini daha olgunlaşmadan hemen karşılarsa, sorgulamazsa, çocuk beklemeyi öğrenmezse ve bütün ihtiyaçları hemen karşılanırsa yine bu kaygı oluşuyor. Çocuklar evde anne babalarının prensleri, prensesleri olarak büyütülüyorlar ama okula geldiklerinde kendileri gibi birçok prens ve prensesle karşılaşıyorlar. Ve sınıfta tek bir öğretmen hepsinin ihtiyaçlarına cevap vermek durumunda. Böyle olunca çocuk beklemeyi, ihtiyaçlarının ertelenmesini, kimi zaman reddedilmeyi, bekletilmeyi öğrenebilmeli. Sorunlar çıktığında, örneğin; kendisiyle alay edildiğinde bazı çocuklar daha fazla içlerine kapanabiliyor ve bundan daha fazla yaralanabiliyorlar. Oysa daha sosyal, daha dışa dönük çocuklar bununla baş etmeyi, mizahla karşılık verebilmeyi daha kolay becerebiliyorlar. Akran zorbalığı, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde okula gitme korkularının temelinde yatan diğer bir önemli etmendir. Önümüzdeki günlerde okulları açılacak çocuğa verilmesi gereken mesaj, ‘burada yeni bir alan var, yeni arkadaşların olacak, sana ait eşyaların var, senin çantan, senin okulun, senin öğretmenin...’ Aslında çocuğun kaygısıyla baş etmesinde ‘Korkma’, ‘Endişe etme’, ‘Aman da kocaman olmuş…’ gibi sözcükler o kadar da işe yaramıyor. Güvenli bağlanma, ayrışma, bireyleşme basamaklarının sağlanmasında, kaygıyla baş etmede en belirleyici olan yaşamın ilk günlerinden itibaren anne - baba tutumları. Ailelerin kendi kaygılarıyla baş edebilmeleri ve çocuğa da bunu yansıtmamaları yapabilecekleri en önemli şey” dedi.
Open all references in tabs: [1 - 6]