Politik Psikoloji alanında Prof. Dr. Vamık Volkan tarafından ortaya atılan “seçilmiş travma” kavramı, bir topluluğun tarihte yaşadıkları travmatik bir olayı, kuşaklar arası aktarım yolu ile, kimliğinin bir parçası haline getirmesi ve “düşman” olarak niteledikleri (kendilerinin bu travmatik olayı yaşamasına sebep olduğunu düşündükleri) diğer bir topluluğu tarih boyu suçlamaları anlamına gelir. Bu durumun en büyük tehlikesi travma yaşayan topluluğun, varlığını tamamen öteki ile birlikte tanımlaması sonucu kendi kimliğinde yarattığı sorunlar ve değişikliklerdir. Ortaya çıkan yeni durumda mağdur topluluk yaşanan olayı gerçeklikten kopararak efsaneleştirmeyi tercih ederler.
Bursaspor-Beşiktaş olayına veya düşmanlığına bu çerçeveden bakarsak, 2003-2004 sezonundan beri Bursaspor’un Beşiktaş’a beslediği kin ve öfkenin sebebinin, belirtilen sezonda küme düşmelerinden Beşiktaş’ı sorumlu tutmaları olduğunu söyleyebiliriz. Peki yaşanan travmatik olayı gerçeklik düzleminden koparmadan yani efsaneleştirmeden incelersek karşımıza neler çıkar ?
2003-2004 sezonunun 17. Haftasında Beşiktaş 17 maçta 13 galibiyet 4 beraberlik alarak 43 puanla en yakın rakibi Fenerbahçe’nin 8 puan önünde liderlik koltuğunda oturmaktadır. Bursaspor ise 17 maçta 2 galibiyet 7 beraberlik ve 8 mağlubiyet ile 13 puanla 16.sırada yer almaktadır. Beşiktaş’ın 18.haftada Samsunspor ile oynadığı karşılaşmada 5 kırmızı kart görerek 4-0 hükmen mağlup olması – ki bu da Beşiktaş adına ayrı bir seçilmiş travma incelemesinin konusudur- sonucu girdiği travmadan çıkamayarak kalan 16 maçında 5 galibiyet 4 beraberlik 7 mağlubiyet almış, sezonu 62 puanla 3.bitirmiştir. Bursaspor ise 17.haftadan 29.haftaya kadar sadece 3 galibiyet almış ve 29.haftanın sonunda 5 galibiyet 10 beraberlik ile 16.sırada yer almaya devam etmiştir. Ne olduysa bu haftadan sonra olmuştur. Bursaspor son 5 karşılaşmasını kazanmış, Beşiktaş ise son 4 karşılaşmasını kaybetmiştir. Bursaspor’un iddiası Beşiktaş’ın bu maçlarda şike yaptığı ve Bursaspor’un bu sebeple küme düştüğüdür. Çünkü Beşiktaş’ın mağlubiyetlerinin 2’si (Sebatspor ve Rizespor) Bursaspor’un kümede kalma savaşındaki rakiplerinedir. Oysa Bursaspor’un hesap etmediği Beşiktaş’ın 32.hafta lig sonuncusu ve ne maç satın almaya ne de puana ihtiyacı olmayan küme düşmesi kesinleşmiş Adanaspor’a dahi mağlup olduğu ve kendi girdiği travmanın sonucunda 17 maçta 8 mağlubiyet alarak şampiyonluğu kaybettiğidir. Bursaspor 29 hafta boyunca 5 galibiyet alabilmesini değil, Beşiktaş’ın kendilerini düşürdüğünü iddia ederek bitmek bilmez bir kavganın ateşli savunuculuğunu yapmaktadır.
Seçilmiş travma bir noktadan sonra kurban psikolojisini intikam duygusuna evirir ve başta değindiğim üzere bu duygu mağdur topluluğun kendi kimliklerine zarar verir. Daha tehlikelisi ise aşırı yetkilendirilmiş ideoloji ve politik propaganda tarafından alevlendirildiğinde engel olunamaz bir şiddetin önünü açar. Bursaspor taraftarının 2007/2008 sezonunda Adana’da 26 Nisan 2008’de oynanan Beşiktaş-Bursaspor maçında yasaklı oldukları halde tribüne girerek Beşiktaşlılara yaptığı saldırının mağduru biri olarak söylemeliyim ki bu öfkenin ne Beşiktaş’a ne de Bursaspor’a bir faydası yoktur.5 Aralık 2010 tarihinde İnönü Stadı önünde bıçaklı saldırıya uğrayan Bursaspor taraftarı genç kardeşimizin tüm bu yaşanan sportif başarı/başarısızıkta hiç payı yoktur. Asıl mesele yaşanan travmayı gerçeklik düzleminden kopararak varoluşun sebebi kılan ve bu intikam duygusu ile ussal davranışlardan uzaklaşarak şiddete yönelen topluluğun girdiği bu psikolojik durumdan çıkarak, varoluş amacını “öteki” üzerinden tanımlamayı bırakıp kendi varlığını kendi başarısı üzerine kurmayı başarabilmesidir. Zira Bursaspor denildiğinde akla ilk gelen Beşiktaş ile husumeti değil, yetiştirdiği nice spor adamı, 2010 sezonundaki tarihi şampiyonluğuve o güzel şehrin başarılı temsilcisi olmalıdır.