Biliyorum başlık çok bayağı ve sıradan. Hatta sıradanlığı aşıp zorlama ve yapay. Daha fiyakalı bir deyimle sentetik.
Evet başbakanın mizacı serttir. Yapı olarak gür konuşur. Bazen abartılı düzeyde harbicidir. Kadim bürokratik geleneğin ve diplomatik ifade tarzının dışında sokağın nabzına göre cümle kurar. Kitlesel empati yeteneği oldukça güçlüdür. Etrafındakiler kendisinden çekinir. Büyük bir kitlesel güce dayanan büyük bir özgüveni var. Bu özgüven taraftarlarını sevindirirken karşıtlarını gerer. Bildiğini okumada diğer politikacılara göre daha şeffaftır. Bu şeffaflık çoğu zaman onu karşıtlarının gözünde daha itici kılabiliyor… vs …vs
Bu yazdıklarımın hepsi Erdoğan'da hep vardı. Güçlü bir iktidarın Erdoğan'ın kimyasına müdahalesi sonucu oluşmuş bir kişilik mutasyonu yok. Son dönem söylemlerini muktedir olmanın kişiliğinde yarattığı dönüşümlere yorumlamak dediğim gibi sentetik bir yorumlama olur.
Durum bu iken son dönemlerde Psikoloji / Psikiyatri uzmanlığı unvanını kullanmak suretiyle Başbakanın psikolojisini yorumlamaya çalışan bazı tipler çoğaldı. Yerli uzmanların yorumları ikna edici olmaz diye yurt dışı kaynaklı takviye uzman görüşlerine de yer verildi.
Örneğin bunlardan biri olan İskoçyalı ünlü psikoloji profesörü ve nöropsikoloji uzmanı Ian Robertson'dur.* Robertson'a göre Başbakan 10 yıl hastalığına tutuldu. Tabi Robertson oturduğu yerden yetersiz malumatla kafasından birşeyler uydurmuş. Uydurmalarla yetinmeyerek "Kibir Sendromu" başlığı ile bir kişilik bozukluğu analizi yapmış ve söz konusu sendromun belirtilerini sıralamış. Mal görmüş mağribiler gibi tüm sol tandanslı blog, haber siteleri ve kanallar bu analizi bilimsel bir tespit gibi çarşaf çarşaf yayınlamışlar.
Robertson'un analizinde ifade ettiği belirtilerin ciddiye alınır bir yanı yok. Yani boşuna dilini yormuş. İtibarsız bir yorum.
Sol düşünce çizgisine yakın olan psikologlar kendi heva ve hevesine göre Başbakanı olumsuzlayan psikolojik! analizlere yer verirken, muhafazakar çizgiye sahip uzmanlar Erdoğan'ın gayet sağlıklı bir ruh haline sahip olduğunu, bilerek ve farkında olarak kitlesinin taleplerini göz önünde bulunduran ve siyaset bilimi açısından gayet tutarlı bir duruş sergilediğini ifade ediyorlar.
Örneğin Nevzat Tarhan'a sorulsa Başbakan gayet sağlıklı bir ruh haline sahip değerlendirmesi çıkarken; ulusalcı Kerem Toksat'a sorulsa tipik bir şizofreni vakası analizi çıkar.
Özetle artık eskisi gibi insanlar piyasacılığı psikoloji bilimine bulaştırarak analiz çıkaran pragmatist uzman yorumlarını muteber görmüyor. Biz de kendi çapımızda psikoloji eğitimi gördük. Bize göre kişilik bozukluğuna işaret eden bir tablo yok. Geçmişten gelen bir mizaç var. Hatta daha kontrollü ve daha yapıcı bir tutuma doğru gidildiğini düşünüyoruz.
Hatta öyle psikologlar var ki; Başbakan hakkında tek bir olumlu cümle alamazsınız. Bırakın kişileri dernek, enstitü ve vakıf gibi kurumsal yapılarda da ideoloji neyse analiz o yönde çıkar.
Ha şu da var. Erdoğan kimseye zulmetmemiş midir? Elbette etmiştir. Ama bu onun kişiliğinin antisosyal oluşuna yorumlanacak bir tablo değildir. İktidar doğası gereği zulmeder. Hatta Michel Foucault, iktidarın bırakın fiiliyatı söylemle bile çoğu zaman zulmetme kapasitesine sahip olduğunu söyler. Bir iş yerinin sahibiyseniz orada iktidar sizsiniz. Mutlaka çalıştırdığınız kişinin ya onuruna, ya mesaisine ya sigortasına ya da emeğine az veya çok bir şekilde haksızlığınız dokunmuştur. Dolayısıyla iktidarın doğasındaki haksızlığı kişilik bozukluklarına varan veya yeni hastalıklar uydurmak suretiyle zoraki değerlendirmeler yapmak doğru tespitler değildir.
Tüm bu değerlendirmelerden sonra yine de birileri zorlamayla Başbakan'a kişilik bozukluğu tanısı koymaya ısrar ediyorsa şunu da bilmelidir. Bu yöntemle Mustafa Kemal Atatürk'ten Karl Marks'a, Osmanlı padişahlarından ABD'nin tüm başkanlarına herkes için toplama belirtilerle bir kişilik bozukluğu tanısı konulabilir.
Şunu da bilmekte yarar vardır: Psikoloji Bilimi hep anormalliğin sınırlarını analiz etmeye taliptir. Normalliğin ölçütüne pek girmez. Bu açıdan düşünüldüğünde iyi insan profilinden ziyade kötü insan profiline dair bilgi daha fazla ve daha yapılandırılmış bir şekildedir. Daha basit ifadeyle iyi insan demek kötü insan demekten daha zordur.
Özetle
Başbakanda narsist belirtiler olabilir ama narsist değildir.
Başbakanda gurur var ama bu "Kibir Sendromu" değildir.
Başbakanda karşıt görüşü küçümseme olabilir ama bu düşünce düşmanlığı değildir.
Kendi düşüncesi halkın düşüncesiymiş gibi tavırları var ama bu onu paranoid kılmaz. Çünkü sürekli kamuoyu yoklaması yaptırır.
Kendisini halkından ziyade Allaha karşı sorumlu hissetmesi onun şizofren olduğuna işaret etmez. Bu durum onun dini inancıyla ilişkilidir.
Unutmayalım
Hepimizde biraz narsizm, biraz paranoya biraz vesvese ve biraz gerçekdışılık vardır. Yani başbakanda bizim gibi normal bir ruh haline sahiptir. Bizden fazlası ise:
Daha karizmatik
Daha teşkilatçı
Daha iyi bir hatip
Daha iyi bir yönetici oluşudur.
Not: Bu yazı bilimsel değildir.
* Robertson'un analizi için tıklayınız