Maltepe Üniversitesi Psikoloji bölümünü biteren 25 yaşındaki Özge Küçükkurt, Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nde klinik psikoloji alanında yüksek lisans yaptı, ardından bağımlılık eğitimi aldı. Özge Küçükkurt, kendisinden yola çıkarak özelilkle bağımlılık konusunda, hem gençlerin hem de büyüklerin, önemli eksikliklerinin olduğunu farketti. Bunun için bir eğitim programı hazırlayıp İZSİAD'a başvurdu. Başvurusunun olumlu bulunmasıyla da, dernek eğitim çalışması için ilçe belediyeleriyle, bazı spor kulüpleriyle bağlantıya geçti. Küçükkurt, bugüne kadar Karşıyaka, Bornova, Karabağlar gibi ilçe belediyelerinin yardımlarıyla hem gençlere hem de büyüklere ulaşma imkanını elde etti. Bugüne kadar farklı yerlerde, binden fazla kişiye ulaşıp bağımlılığı anlattı.
BAĞIMLILIK SADECE ALKOL VE UYUŞTURUCU DEĞİL
Bugüne kadar eğitim için ulaştığı genç ve büyüklerden elde ettiği izlenimlerin ışığında değerlendirmelerde bulunan Özge Küçükkurt, bağımlılık dendiği zaman hemen akla uyuşturucu ve alkolün gelmesinin yanlış olduğunu söyledi. Bağımlılığın çok yönlü bir hastalık olduğunu dile getiren Küçükkurt, "Her şey benim bağımlılık eğitimi almamla başladı. Bağımlılık eğitimi alınca Türkiye'nin bu konuda çok eksik olduğunu gördüm. Öğrendiklerimizi vatandaşlara anlatmamız gerektiğine inandım. Sonra ortak projelerimizi geliştirdik. Gençlere ve yetişkinlere ulaşmayı bu şekilde başarmış oldum. Ancak ben konuşmalarımda, eğitim programında bağımlılığı çok yönlülüğünü anlatıyorum. Çünkü halkımızın aklına bağımlılık denince hemen uyuşturucu ya da alkol geliyor. Sadece bunları düşünürsek bağımlılık çok küçük kalıyor. Bu kadar küçük bir alan değil. İnsanların, yüzde 97'si bağımlı olabilme potansiyeliyle dünyaya gelir. Alkol ve uyuşturucu küçük bir alanda kalır, bağımlılık içerisinde. Çünkü kumar bağımlılığı var, seks bağımlılığı var, spor bağımlılığı var. Bağımlılık hastalığın genel adı aslında" dedi.
Öğrenciler için uyuşturucuyu, yetişkinler için de, daha çok çocuklarıyla olan ilişkilerini ve onları bağımlılığa götüren etkenleri anlattığını söyleyen Özge Küçükkurt, "Bugüne kadar binin üzerinde genç ve yetişkine ulaştık. Aslında önemli geri bildirimler aldım. İnsanların çoğu uyuşturucu madde konusunda 'benim çocuğum kullanmaz, benim başıma gelmez' diye düşünüyorlar. Ya da 'komşumun çocuğu kullanıyor, bana ne, o düşünsün' gibi bir anlayışa sahipler. Oysa bağımlılık içerisinde bir yeme bağımlılığı var ki çok önemli. Bizde iştahlı ya da tombul çocuklar sevilir ve sağlıklı bulunur. Ama obezite bile buralardan gelen yeme bağımlılığıyla gelişiyor" dedi.
GENÇLER İÇİN UYUŞTURUCU DİKKAT ÇEKİCİ
Gençlerin en çok uyuşturucu konusuna ilgi gösterdiğini zaten kendisinin de gençlere yönelik eğitimde bunu ön planda tuttuğunu dile getiren Küçükkurt, "Gençler bu konuda bilgisiz. Uyuşturucudan hatta bonzaiden bahsettiğim zaman kıkır kıkır gülüyorlar. Ama bunun iki yüzü var. Bazı çocuklar buna gülüyorlar ve eğlence gibi bakıyorlar ama bazıları eğitimden sonra yanıma gelip yakınlarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu söylüyorlar. Nasıl mücadele etmeleri gerektiğini soruyorlar. Bu kişiler de tabi üzüntü yaşıyor, acı çekiyorlar" dedi. Gençler arasında uyuşturucu kullananların, okulun ya da grubun popüler ve karizmatik kişisi olarak görünmesinin gençlerde önemli bir baskı unsuru olduğunu da dile getiren Özge Küçükkurt, özgüven sahibi olan gençlerin buna direndiklerini ama gençlerin hepsinin bununla başa çıkamayıp direnemediğini söyledi.
Çocukların yetişme tarzınının da bağımlılık konusunda etkili olduğuna dikkat çeken Küçükkurt, yetişkinlerin çocuklarına söz hakkı vermediğini, 18 yaşına kadar çocuklarını dinlemediklerini söyledi. Bunun da çocukların bağımlılığı için önemli bir veri olduğunu ifade eden Küçükkurt, "Çocuklar küçüklükten itibaren alsında kendi isteklerini söyleyebiliyorlar. Mesela su ile meyve suyu arasında tercihleri ya da oyuncakları arasındaki tercihleri gibi. Ama yetişkinler hep onların yerine karar veriyorlar. Kişi 18 yaşına geldiği anda ise aile, bu kez, 'büyüdün artık kendi kararını kendin ver' deyip işin içinden çıkıyor. Ondan sonra bununla başa çıkamayan bireylerin her birisi madde bağımlılığı yolculuğu başlıyor. Uyuşturucu da böyle giriyor hayatlara. Bir de çocuklarına arkadaşı gibi davranma yöntemi var. Bunu yanlış buluyorum. Çocukların arkadaşa ihtiyacı yok. İyi büyümeleri için anne ve babaya ihtiyaçları var. Zaten anne ve babalar da, hep söylüyor, 'arkadaş gibiyim çocuğumla ama sonuç alamıyorum' diyorlar. Bu ya yanlış anlatılmış ya da yanlış anlaşılmış. Ailede bir otorite olmalı. Otorite denince şiddet akla geliyor. Ama bu illa şiddetle olmaz" dedi. Özge Küçükkurt, yetişkinlere, çocuklarının uyuşturucuyu deneme aşamasına getirmeyecek bilinçte ve onlara 'hayır' demeyi bilecek özgüvende yetiştirmeleri gerektiği tavsiyesinde de bulundu.